GeriSeyahat Ä°nsanı gibi şıklığı ve gösteriÅŸi seven kent
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Ä°nsanı gibi şıklığı ve gösteriÅŸi seven kent

Ä°nsanı gibi şıklığı ve gösteriÅŸi seven kent

Her halinden belli. Zengin bir kent. Er geç karşınıza gecekonduların çıkacağını sanıyorsunuz ama sonra buralarda yaÅŸayanların ‘’Gecekondu Önleme Bölgesi’’ndeki arsalara taşındıklarını öğreniyorsunuz. Kent, insanı gibi şıklığı ve gösteriÅŸi seviyor. Büyük dükkanlar, yüksek apartmanlar, geceleri ışıl ışıl parlayan bulvarlar, binlerce kiÅŸi alan restoranlar...Ä°nsanlar alıyor, satıyor, tüketiyor, para dönüyor. Kayserili öylesine refah içinde ki sanki hiçbir ÅŸey onları sarsamaz. Kentin kalbi Cumhuriyet Meydanı. Burası, Atatürk heykeli, 1919 tarihli Saat Kulesi ve Hilton Oteli’nin bulunduÄŸu meydan. Kentin tarihi yapıları da bu civarda ve hoÅŸ olan hálá günlük yaÅŸamda kullanılıyor olmaları. Kayseri Kalesi’nin siyah volkanik taÅŸtan surları, kent merkezinde hemen dikkat çekiyor. Burası ÅŸehri gezmeye baÅŸlamak için doÄŸru bir nokta, çünkü kent yaÅŸamı bu civarda en canlı halinde. Surlar, önce 3. yüzyıl ortalarında inÅŸa edilmiÅŸ, 6. yüzyılda ise daraltılmış ve onarılmış. Kayseri kurulduÄŸunda yapılan surların, birbirinden uzak tepeleri, bahçeleri ve mezarlıkları çevirdiÄŸi ancak evler suriçini dolduramadığından, Bizans Ä°mparatoru Justinian’ın ÅŸehri daha iyi koruyabilmek için, surları daralttığı biliniyor. Genel kanı, bugün görülen surların, Bizans devrinden kalma olduÄŸu. Kale iki bölümden oluÅŸuyor. Dış sur ve burçlardan meydana gelen ve geniÅŸ bir koruma alanı saÄŸlayan Dışkale ve günümüzde dahi baÅŸlı başına bir kale gibi duran, çarpıcı bir yapı tekniÄŸi gösteren İçkale... GüneydoÄŸu kapısının üzerindeki duvarın sağında ve solunda, Selçuklu eserlerinin tipik bir örneÄŸi olan taÅŸtan iki aslan var. Selçuklu Ä°mparatorluÄŸu ve Osmanlı döneminde onarılmış olan İçkale, bugün iÅŸportacıların ve dükkanların olduÄŸu bir alışveriÅŸ merkezi olarak kullanılıyor. Kayseri halkının alışveriÅŸ ettiÄŸi İçkale, turistik açıdan çok keyifli bir yer deÄŸil ancak merkezdeki canlı yerlerden. Ãœnlü pastırmacılar da İçkale’nin sonradan Cumhuriyet Meydanı’na açılan kapısının yakınında. Sur duvarları boyunca da kartpostal satıcıları ve ayakkabı boyacıları var. KERVAN YOLU KAVÅžAÄžIKalenin hemen doÄŸusunda ve ÅŸehri çevreleyen surların dışında bulunan Hunat Hatun Camii ve Külliyesi, kentin önemli sosyal alanlarından biri. Cami ibadete açık ve medresede küçük dükkanlar bulunuyor. Ayrıca külliyenin parçaları olarak türbe ve hamam da var. Burası, Selçuklular’ın Anadolu’da ilk kurduÄŸu külliye olmasından dolayı önemli. 1238’de Selçuklu hükümdarı I.Alaeddin Keykubat’ın eÅŸi Mahperi Hatun tarafından yaptırılmış. Özellikle medresesi, Anadolu’daki Selçuklu mimarisinin en iyi örneklerinden biri. Merkezde, Cumhuriyet Meydanı’nda, 1268’de Selçuklu veziri Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından çeÅŸmesiyle birlikte yaptırılan Sahabiye Medresesi’nin en ilginç yanı, Selçuklu taÅŸ işçiliÄŸinin güzel bir örneÄŸi olan ön yüzü ve yanlarındaki dörtgen kaideli silindirik gövdeli köşe kuleleri. Avluya bakan medrese odaları, iÅŸyerleri olarak kullanılıyor. Medreseden Belediye Parkı’na doÄŸru yürüyünce Mimar Sinan’ın KurÅŸunlu Camii solunuzda kalır. 1585 yılına ait caminin, mermer işçiliÄŸi göze çarpan minberi, mihrabı ve kürsü yeri orijinal. Caminin hemen karşısındaki Mimar Sinan Parkı’nın içindeki Selçuklu devrine ait kompleks Gevher Nesibe Tıp Tarihi Müzesi (Åžifaiye ve Gıyasiye Medresesi, Pazartesi ve Salı hariç her gün, 08:00-12:30 ve 13:30- 17:00 arası açık). 13. yüzyılda Kayseri, kervan yollarının kesiÅŸtiÄŸi bir kentti. Ayrıca Selçuklu döneminde 15 kadar medresenin bulunduÄŸu bu kent, önemli bir bilim ve sanat merkeziydi. Bunların arasında tıp medresesi ve ÅŸifahane olarak yapılan Çifte Medrese, Anadolu’daki ilk tıp merkezi olarak biliniyor. 1205- 1206 yıllarında Selçuklu hükümdarı II. Kılıçarslan’ın kızı Gevher Nesibe Sultan adına kardeÅŸi I. Giyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmış. Hikayesi şöyle; Gevher Nesibe, bir kumandana aşık olur. Oysa babası ve kardeÅŸi, onu daha yüksek makamdan biriyle evlendirmek istemektedir. Gevher Nesibe razı olmayınca, kumandanı ölmesi muhtemel bir savaÅŸa gönderirler ve genç adam ÅŸehit olur. Kara sevdaya tutulan genç kız, o dönemde ince hastalık olarak bilinen tüberküloza yakalanır. Ölüm döşeÄŸinde, babası ve kardeÅŸi ona ÅŸu soruyu sorar, ‘’saÄŸlığında dileÄŸini yerine getiremedik, son arzun nedir?’’ O da şöyle cevap verir, ‘’Öyle bir yer yapın ki, orada bu hastalığı tedavi edecek hekimler yetiÅŸsin. Kimseden bir kuruÅŸ para alınmasın.’’ Bunun üzerine kardeÅŸi Gıyaseddin Keyhüsrev burayı yaptırır. GÖRKEMLÄ° KONAKLARKapalı Çarşı’nın hemen yanında, Camikebir Mahallesi’nde bulunan Ulu Cami, DaniÅŸmendliler’in üçüncü hükümdarı Melik Mehmet Gazi’nin Kayseri’yi merkez yapmasından sonra, kentteki eski yıkık binaların taÅŸ ve sütunlarından yararlanılarak yapılan, dönemin en büyük camisi (1134- 1143). Caminin ünü, sekizgen bir kaideye oturan, silindir ÅŸeklindeki tuÄŸla mozaikli minaresi ve ahÅŸap minberinden geliyor. Kayseri’nin canlı ticari yaÅŸamının damarları olan çarşıların üçü, kent merkezinde. DeÄŸiÅŸik devirlere ait bu çarşıların arasında, NevÅŸehirli Damat Ä°brahim PaÅŸa tarafından, 1727’de yapılan, iki katlı Vezir Hanı’nda, bugün halıcılar, kilim tamir edenler, yüncüler ve toptan deri pazarlayan dükkanlar var. Buradan Bedesten ve Kapalı Çarşı’ya geçiÅŸ kolay. Bir zamanlar bezzazlar denilen çukacı, kumaşçı, abacı gibi manifatura tüccarlarının bulunduÄŸu, 15. yüzyıla ait Bedesten’de, bugün halı ve turistik eÅŸya satılıyor. 100 bin metrekarelik bir alana yayılan ve son zamanlarda restorasyon gören Kapalı Çarşı, 1853 yılında esnaf ve halk tarafından yaptırılmış. Kazancılar Çarşısı olarak da bilinen ve yaklaşık 500 dükkanın bulunduÄŸu bu önemli ticaret merkezinde, giyim eÅŸyaları satan dükkanlar ve sarraflar var. ÇeÅŸmenin yanında kengel sakızı satılıyor.Eski devirlerden beri ticari önemini kaybetmeyen Kayseri’nin, Selçuklu ve Osmanlı devrinde de bu özelliÄŸi devam ederken, beceriklilikleriyle ünlü tüccarları kenti daha da zengin etmiÅŸ ve buna paralel olarak da görkemli konaklar yapılmış. Bugün, bir zamanlar, Türk, Rum ve Ermeniler’in birlikte yaÅŸadıkları eski mahalleler harap olurken, bazı Kayseri evleri de restore ediliyor. Bunların içinde bazıları müze olarak gezilebilir. ÖrneÄŸin, Atatürk’ün Kayseri’ye geldiÄŸinde kaldığı ev, Atatürk Evi (RaÅŸit AÄŸa Konağı, Cumhuriyet Mah. Tennuri Cad. Cumartesi- Pazar kapalı, 08.00- 12.00 ve 13.00- 17.00 arası açık). Bir diÄŸeri ise hemen yakınındaki GüpgüpoÄŸlu Konağı (Müze Ev ve Etnografya Müzesi, Pazartesi hariç her gün 08.00- 17.00 arası açık. 0352 222 95 16). Burası, bugüne kalan evlerin en büyük, eski ve en iyi korunmuÅŸ olanı. Kentin bir baÅŸka kaydadeÄŸer müzesi, Arkeoloji Müzesi (Gültepe Mah. Kışla Cad. Pazartesi hariç her gün, 08.00- 17.00 arası açık. 0352 222 21 48). Müzenin en önemli eserleri, Kültepe buluntuları. Birinci salonda, Hitit devrine ait çivi tabletlerin yanısıra Develi Hitit Kaya Kabartması ve sfenks başı, Aslan Tanrı Kabatması dikkate deÄŸer.KÃœMBETLER KENTÄ°Kayseri’ye, ‘’Kümbetler Kenti’’ demek yanlış olmaz. Kentin dört bir yanına dağılmış, en umulmadık yerlerde karşınıza çıkan bu 12.- 14. yüzyıla ait kümbetler, farklı formları, taÅŸ işçilikleri ve süslemeleriyle baÅŸlı başına görülecek tarihi eserler. Bu kümbetlere bazen otoyolun kenarında, bazen bir parkta ya da bir lisenin bahçesinde rastlayacaksınız. Genellikle iki katlı olan kümbetlerin üst katında mezar odası ve lahit bulunur. Bu kümbetlerin arasında en ünlü olanı, kent merkezinde Talas yolu üzerinde bir park içindeki, kitabesine göre Åžah Cihan Hatun için yapıldığı yazılan Döner Kümbet. Tarihi tam olarak belli deÄŸil ancak yaklaşık olarak 1275’te yapıldığı tahmin ediliyor.Kayseri’nin Bizans Hıristiyan dünyasındaki öneminin en iyi örneÄŸi, Hacılar- Erciyes yolu üzerinde, merkezden yarım saat yürüme mesafesinde olan, ibadet ve ziyarete açık Surp Kirkor Lusovoriç Kilisesi. Rivayete göre kilisenin temeli, 1700 yıl önce atılmış. GençliÄŸinin büyük bir bölümünü Kayseri’de geçiren Surp Krikor (Aziz Gregory), Ermeni kilisesinin kurucusu ve ilk piskoposuydu. Bugün burada, mart ve haziran aylarında olmak üzere, yılda sadece iki kez dini tören yapılıyorsa da zamanında bin kiÅŸilik bir cemaati varmış. Ä°stanbul Ermeni PatrikliÄŸi tarafından yönetilen bu törenler için, Ä°stanbul’dan din adamları geliyor. Kilisenin devamlı bir papazı olmadığından, on kiÅŸi kalan Ermeni cemaatinin, vaftiz, düğün ve ölüm törenleri için, yine Ä°stanbul’dan din adamı geliyor. Ä°stanbul ve baÅŸka ülkelerde yaÅŸayan Ermeniler için bu kilisenin büyük önemi var. KUÅž GÖZLEMCÄ°LİĞİ İÇİNTürkiye’den geçen iki ana kuÅŸ göç yolu üzerinde bulunan ve 300 kuÅŸ türü ile 384 bitki türünün bulunduÄŸu Sultan Sazlığı, Türkiye’nin önemli sulak alanlarından. KuÅŸ gözlemciliÄŸi açısından, dünyanın dört bir yanından turistlerin ilgisini çeken Sultan Sazlığı, üç statüye sahip; Tabiatı Koruma Alanı, DoÄŸal Sit Alanı ve Ramsar SözleÅŸmesi’ne girmiÅŸ bir sulak alan. Develi- YeÅŸilhisar- Yahyalı üçgeninde bulunan, Kayseri’nin 70 kilometre güneyindeki Sultan Sazlığı’na, OvaçiftliÄŸi köyünden ulaşılıyor. Yüksek daÄŸlarla çevrili, göllerin bulunduÄŸu, sazlıklarla kaplı bu 17 bin hektarlık kapalı havzada, tatlı su ve tuzlu su olmak üzere, iki farklı ekosistem var. Güvenli hissettiklerinde, yumurtlayıp kuluçkaya yatan kuÅŸların yanısıra, kışı geçirenler de var.Kayseri’nin en az yağış alan bölgesi olan ve yıllardır Sultan Sazlığı’nı besleyen Yahyalı ve Dündarlı dereleri üzerinde, 80’li yılların sonlarında kurulan AÄŸcaÅŸar ve Kovalı sulama barajlarıyla, sulak alandaki su seviyesi düşüşe geçti. Çiftçilere su satıldı. Bunun sonucunda büyük bir kuraklık baÅŸgösterdi ve Yay Gölü kurudu. Bundan beÅŸ yıl önce alan, Gef- II Projesi kapsamına (Biyolojik ÇeÅŸitlilik ve DoÄŸal Kaynak Yönetimi Projesi) alındı. Köylüler, sivil toplum örgütleri ve kamu kuruluÅŸları biraraya gelerek su sorununa çözüm arıyorlar. KuÅŸların yoÄŸun olduÄŸu tatlı su ekosisteminde, Sarp Gölü, EÄŸri Göl, Bağınaltı Gölü ve Tuzla Mevkii’deki suların sazlığa giriÅŸ yaptığı, bir saat boyunca gidilebilen kanalda turistler kuÅŸ gözlemciliÄŸi yapabiliyor. OvaçiftliÄŸi köyündeki pansiyonlar turlar düzenliyor. Dolgu kuÅŸların sergilendiÄŸi Sultan Sazlığı Müzesi (her gün 08.00- 18.00 arası açık, 0352 658 55 64) küçük ama ilginç.KAYSERÄ° CÄ°VARIVadi boyunca yüzlerce ev, maÄŸara, kilise ve odaErciyes Dağı’nın yakınındaki Koramaz Dağı, bugünkü çıplak görüntüsüne raÄŸmen, bir asır öncesine kadar ormanlarla kaplıydı. Bu sıradağın doÄŸusunda ve batısında çok sayıda kalabalık nüfuslu köy vardı. Bu köylerde yaÅŸayanlar, ormanları yakacak elde etmek için ve tarim alanları yaratmak için yok ettiler. 16. yüzyılın baÅŸlarında, Gesi ve Ağırnas gibi, Koramaz’a baÄŸlı 34 köy vardı. Ancak bunların birçoÄŸu nüfusları baÅŸka yerlere göç ettiÄŸinden haritadan silindiler. Koramaz’ın daha çok derin ve uzun olan üç vadisinin içinde ve çevresinde yerleÅŸim var. Ağırnas Vadisi’nin saÄŸ ve sol yamaçları, tüf denilen beyaz ve kırmızı yumuÅŸak bazalt kayalarla kaplı. Bu yumuÅŸak kaya dokusu oyularak, vadi boyunca yüzlerce ev, maÄŸara, kilise ve odalar yapılmış. Bunların tam olarak ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı belli deÄŸil. Ancak bu bölgenin KaniÅŸ ve Karum’a yakınlığı ve bazı maÄŸaraların bulunması, ilk yerleÅŸimin Hititler zamanına kadar uzandığını gösteriyor. Kayseri’ye 25 kilometre mesafedeki Ağırnas’ta bulunan yeraltı ÅŸehirleri, oyma evler, dehlizler, dehliz ağızlarındaki tıhrız taÅŸları, hayvanların baÄŸlandığı özel odalar, oyma mezarlar, kaya kiliseler, buranın MÖ 2 bin yılından itibaren Hititler, Kapadokyalılar ve Bizanslılar tarafından yerleÅŸim olarak kullanıldığını gösteriyor. Ağırnas Yeraltı Åžehri’ni görmek için, Ağırnas Belediyesi’nden Hakan Ağırnaslıgil’i (0352 293 20 03- 0536 776 86 68) aramanız yeterli.Bir zamanlar Müslüman, Rum ve Ermeniler’in birlikte yaÅŸadığı ve DoÄŸu kültürüyle yoÄŸrulan Ağırnas’ın en büyük özelliÄŸi Mimar Sinan’ın köyü olması. Sinan, 1490’da bu köyde doÄŸdu. 1512’de devÅŸirme olarak alınıp, Acemi OÄŸlanlar Ocağı’nda eÄŸitildi. Bugün ustanın Ağırnas’taki evini gezmek mümkün (Bekçi Ahmet BektaÅŸ, 0546 760 55 41). 1857 tarihli Agios Prokopios Kilisesi ile 1905- 1910 yıllarında köyün ilkokuluyken bugün Mimar Sinan Kültür Merkezi olan bina da görülebilir.Ağırnas’a sekiz kilometre mesafede, ÅŸarkılara ilham olmuÅŸ, meÅŸhur Gesi BaÄŸları var. Bir zamanlar burada Ermeni ve Rumlar’ın üzüm baÄŸları olduÄŸu biliniyorsa da bugün ‘’bağ’’, ‘’bahçe’’ anlamında kullanılıyor. YemyeÅŸil aÄŸaçları ve bol suları olan Gesi’nin, bahçeli evlerinin yerini alan yeni villalara raÄŸmen, bir özelliÄŸi var ki, burayı Kayseri civarındaki en ilginç yerlerden biri yapıyor; Gesi KuÅŸ Evleri... Eskiden güvercin gübresi toplayabilmek için yapılan bu tarihi kuÅŸ evleri, bugün neredeyse tamamıyla iÅŸlevlerini yitirmiÅŸ. Gübresinden baÅŸka etinden de yararlanılan güvercinler, yamaçlara yayılan sayısız kuÅŸ evine artık pek uÄŸramıyorlar. KuÅŸ evi sahiplerinin, su ve yem koydukları yerin altında da güvercinler için gözler var. Birine inip bakmak, bu ilginç sistemi anlamanıza yardımcı olabilir. Kayseri’ye 17 kilometre mesafedeki Gesi’nin dar sokaklarında hálá eski evler var. Gesi’ye baÄŸlı KayabaÄŸ (eski adı Darsia) köyünde, 1948 tarihli okulun arkasında, YanartaÅŸ Rum Kilisesi görülebilir. Kayseri civarında kaçırılmayacak iki yer daha var; Germir ve Talas. Merkeze altı kilometre mesafedeki Germir’in yapıları, her ne kadar zamanla biraz daha yıkılıyorsa da dar sokakları, 150- 200 yıllık taÅŸ evleri, kapı önü yaÅŸamları, kiliseleriyle mutlaka görülmeli. Burası aynı zamanda, Kayseri kökenli bir Rum ailenin çocuÄŸu olan ünlü Amerikalı yönetmen Elia Kazan’ın annesinin doÄŸduÄŸu köy. Geçen yıl 94 yaşında ölen Elia Kazan en son 1997’de burayı ziyaret etmiÅŸti. Özellikle 427. ve 428. sokaklar ve bir süre ahır olarak kullanılmış olan Germir Kilisesi görülmeli. Erciyes Dağı’nın meydana getirdiÄŸi sırtların üzerine kurulmuÅŸ Talas ise merkeze sekiz kilometre mesafede. Harman Mahallesi, Tablakaya Mahallesi ve ÇeÅŸme Sokak civarında dolaşın. Åžimdilerde restorasyonda olan olaÄŸanüstü kilisesini kaçırmayın. Talas’ın tepesindeki eskiden Türkiye’nin üçüncü büyük Amerikan Koleji olan bina, bugün Gençlik ve Spor Ä°l Müdürlüğü’ne baÄŸlı, güreşçi ve boksörlerin kamp yeri olarak kullanılıyor. 253- 255 numaralı Erciyes Ãœniversitesi Sosyal Tesisleri ise Rumlar’ın kız mektebiymiÅŸ. Ayrıca burada Kayseri’nin en lüks villaları bulunuyor.ARTIK TURÄ°ZMLE GEÇİNÄ°YORLARBütün bir gününüz varsa; Erdemli, KeÅŸlik ve SoÄŸanlı’ya, yani Kapadokya’ya doÄŸru bir yolculuk keyifli olabilir. NiÄŸde- Adana yolu üzerinde, Kayseri’den 65 kilometre mesafedeki Erdemli’ye gelmeden NevÅŸehir sapağı var. Bu sapaktan sonra Ä°ncesu’da Merzifonlu Kara Mustafa PaÅŸa Kervansarayı, hamam, cami ve tarihi pazaryerini görmek için birkaç kilometre içeri sapmak isteyebilirsiniz. Erdemli sapağından vadi ve muhteÅŸem Saray Kilise, dört kilometre içeride. Vadide 10 kilometre boyunca yürümek mümkün. Tekrar anayola çıkıp Adana yönüne devam edince, sırada KeÅŸlik ve SoÄŸanlı var. KeÅŸlik, yaz mevsimi dışında, terkedilmiÅŸ ve gizemli. Kuraklık ve göç, buranın gerçekleri. SoÄŸanlı içlerinde en turistik olanı. 4. yüzyıldan itibaren Kapadokya’daki Hıristiyanlık merkezlerinden biri olmuÅŸ, kiliseler, manastırlar yapılmış. Bir süre önce, SoÄŸanlı halkı, kayaların yuvarlanması nedeniyle kaya evlerinden çıkarılmış ve afet evlerine yerleÅŸtirilmiÅŸ. Eskiden hayvancılıkla geçiniyorlardı, ÅŸimdi turizm ve özellikle yaptıkları soÄŸanlı bebekler sayesinde hayatlarını sürdürüyorlar. Sarp kayalıklarda güvercinlikler ve daÄŸlara oyulmuÅŸ küçük kiliseler (KarabaÅŸ, Yılanlı, Kubbeli ve Saklı Kiliseler) hemen dikkat çekiyor. Ortam muhteÅŸem ancak kiliselerin freskleri periÅŸan durumda. Kubbeli Kilise’den geçerek, SoÄŸanlı’nın merkezine 20 dakikalık yürüyüşü mutlaka yapın.Ticaretin doÄŸduÄŸu yerKayseri’nin 24 kilometre kuzeydoÄŸusunda, Sivas karayolu üzerinde, kazılardan önce, Türkiye’nin en büyük höyüğü olan Kültepe (07.00- 19.00 arası açık. Bekçi Atıf Öztürk, 0536 562 55 34) var. Bundan 4 bin yıl önce, burada KaniÅŸ krallarının sarayları bulunuyordu. Hemen yanında, dünyanın ilk organize ticaret merkezi olarak adlandırabileceÄŸimiz Karum’a bin kilometre uzaklıktaki Asur’dan, kervanlar altı hafta süren bir yolculuktan sonra varırlardı. M.Ö. 2000’den itibaren, Asurlu tüccarlar Anadolu’ya yayılarak, ticaret kolonileri kurdular. Büyük ÅŸehirlerdeki bu ticaret merkezlerine ‘’Karum’’, küçük kentlerdekilere de ‘’Vabartum’’ denirdi. Bunların arasında, en önemlisi, KaniÅŸ Karumu’ydu. Asurlu tüccarlar, ayna, tarak gibi süs eÅŸyalarını, çeÅŸitli kumaÅŸları ve Anadolu’da bulunmayan kalay gibi maddeleri, merkep kervanlarıyla, Dicle ve Fırat boylarından çıkarak, irili ufaklı birçok ticaret merkezine uÄŸrayarak ve ticaret yaparak Kaniş’e getirirler ve Anadolu halkının çıkardığı ve ürettiÄŸi kıymetli taÅŸları, madenleri, özellikle altın, gümüş ve bakırı Asur’a götürürlerdi. Kaniş’in bir diÄŸer önemi ise Anadolu’ya ait ilk yazılı belgelerin burada bulunmuÅŸ olmasından kaynaklanıyor. 1948’den beri höyükte yapılan kazılarda, MÖ 4 binden Roma devrine kadar süren aralıksız yerleÅŸimin sonucu olarak, dört medeniyet katmanı bulunmuÅŸ. Bunlar, Eski Tunç Devri, Asur Ticaret Kolonileri Çağı, Hitit ve Frig dönemleri... Höyükte bulunan çivi yazılı kil tabletlerde, Anadolu ile Asur arasında sürdürülen ticaret hakkında detaylara rastlanıyor. Ayrıca Kaniş’teki kazılarda, koruma surlarının içinde, ev, dükkan, arÅŸiv ve depolara rastlandı. Ölülerin gömüldüğü evlerin alt katlarında, atölye, dükkan ve bazı evlerde de kil tabletlerin fırınlandığı fırınlar bulundu. Bir arÅŸivde, bu tabletlerden 1500 tanesinin depolandığı ve Asur’dan ithal edilen kurÅŸun, kumaÅŸ ve kıyafetin yanısıra, bakır gibi metallerin ihracatı da kaydedilmiÅŸ. Ticaret için buraya gelen Asurlu tüccarların yerli halkla kaynaÅŸması sonucu, kültürel bir alışveriÅŸ de olur ve bu sanata yansır. Anadolu’nun halkı olan Hititler’in, özellikle kazılardan çıkan seramiklerine bakıldığında, Asur Babil sanatıyla bir sentez oluÅŸturduÄŸu ve bu seramik sanatının, Kültepe’de en yüksek seviyeye ulaÅŸtığı dikkat çekiyor. KAYSERİ’NÄ°N SEMBOLÃœ: ERCÄ°YES3917 metrelik zirvesiyle Erciyes Dağı, Orta Anadolu’nun en yüksek, Türkiye’nin bu üçüncü büyük dağı. Yakın bir geçmiÅŸte sönmüş olan bu ‘’küme volkan’’ın volkanik patlamaları, günümüzden 30 milyon yıl önce baÅŸlamış. Erciyes’ten çıkan küller, rüzgarla kilometrelerce uzaklara taşınmış ve Hasan Dağı ile birlikte, NevÅŸehir, Ãœrgüp etrafındaki peri bacalarını oluÅŸturmuÅŸ. Yüksek kısımları her mevsim karla kaplı olan Erciyes’in kuzeyinde bir kilometre uzunluÄŸunda bir daÄŸ buzulu var. Ayrıca dağın doruÄŸunda bulunan Bizans rahiplerinin inzivaya çekildiÄŸi maÄŸaralar, aynı zamanda kötü hava koÅŸullarında daÄŸcılar için bir sığınak. KAÇINKuÅŸların yoÄŸun olduÄŸu mevsimi öğrenmeden Sultan Sazlığı’na gitmekKayseri’nin meÅŸhur pastırmasını denemeden kentten ayrılmakTrekking ve kamp tutkunu olup da, henüz AladaÄŸlar’a gitmemiÅŸ olmak YAKALAYINKenti gezmeden önce Turizm Danışma’dan bilgi ve broşür almak Kapuzbaşı Åželaleleri’ni görmekErciyes’te kayak yapmakÂ
False