İnşaat'ı mutlaka ama mutlaka görün

Güncelleme Tarihi:

İnşaatı mutlaka ama mutlaka görün
Oluşturulma Tarihi: Aralık 05, 2003 00:00

İnşaat'a 'Türk filmi kötüdür, sıkıcıdır' önyargıları içinde gitmedim. Ömer Vargı ile bundan yaklaşık 15 bilemediniz 16 yıl önce birkaç reklam filmi çekiminde birlikte çalışmıştık. O dönemde üniversite içinde profesyonel hizmet veren bir reklam ajansımız vardı, bazı filmlerimizi yönetmesi için onunla anlaşmıştık. Oradaki gözlemlerimden Vargı'nın ne kadar zeki, bir o kadar da titiz olduğunu, en önemlisi de aklının farklı çalıştığını, çok konuşmadığını ama sürekli düşündüğünü biliyorum. Bu nedenle yapımcılığını üstlendiği Eşkıya, Her Şey Güzel Olacak gibi filmlerin başarısı beni şaşırtmamıştı. İnşaat'ta da farklı bir şey bulacağımdan emindim, buldum. İnşaat, konusu ile, oyunculuğu ile, yönetimi ile çok başarılı bir kara mizah. Kuşkusuz İnşaat çok farklı okunabilir, hatta salt komedi olarak görülebilir ama benim aklım İnşaat'ı kara mizah olarak okudu. Türkiye yarım kalmış inşaatlar cenneti. Hayatlar da buna dahil. Yarım kalmış bir inşaat her amaca yataklık etmez mi? Cinayete bile... Ömer Vargı da kalbinin sesini dinlemeyip sinemanın peşinden gitmeseydi, onun hayatı da yarım kalmış bir inşaata dönüşmez miydi? Türkiye'de kim istediği alanda eğitim görüyor ki! Ama Vargı çoğunluğun yapamadığını yapıp kalbinin sesini dinleyenlerden. ODTÜ Fizik Bölümü'nü bitiriyor ve 1977'ye kadar Yeşilçam'da çalışıyor. Sonra ver elini reklam sektörü. İnşaat'ı keyifle izledikten sonra Ömer Vargı'yı aradım ve kutladım. Çektiği reklam filmlerinin sayısını anımsamadığını ama bin ile binbeşyüz arasında olduğunu söyledi. Vargı son dört beş yıldır reklam filmi çekmiyor. 'Yaşlandım artık beni kimse istemiyor' diye de espri yapıyor. Bu gerçekten işin esprisi. Vargı istese hálá yüzlerce reklam filmi çeker. O genç reklam yönetmenlerine destek olup, kalbine hizmet etmeye devam ediyor. İnşaat'ın öyküsü aklına 1998'de düşmüş ama ekonomik krizler nedeniyle projeyi sürekli ertelemiş. Biraz ferahlayınca da bombayı patlatmış. Yaklaşık 1.3 milyon dolara çıkan İnşaat gerçekten bir bomba.Teknik bir şeyler de söyleyelim. Tek mekanda kalmak, sürekli dar planlar bazen insana daral getiriyor. Çift kamera çalışmak oyunculara inanılmaz yaramış. Emre Kınay, Şevket Çoruh, Ahmet Mümtaz Taylan çok iyi oynuyorlar. Reklamlardan tanıdığım üç dört oyuncu 'Bu kadar çok reklam oyuncusunu bir arada oynatmak doğru mu yanlış mı?' sorusunu sordurttu, kesin bir yanıt veremedim. Var mı yanıtı olan? Gidelim gitmeyelim diyenlere özet yapalım: Türkiye'de oynayan Amerika kaynaklı yığınla 'abuk sabuk' filme on basar. Eğer o abuk sabuk filmlere gidip, İnşaat'a burun kıvırırsanız gerçekten çok ayıp edersiniz. Su çıkmıyorsa başka kuyu kazınGalatasaray-Juventus karşısında ikinci yarıda mükemmel oynadı. 'Juventus ikinci turu garantilemişti, asılmadı, bu yüzden Galatasaray iyi oynadı' hoş ama boş bir iddia. Berkant biraz daha aceleci davranmasa, Hasan bazı durumlarda kafasını kaldırıp bakmayı akıl edebilse, Ergun sürekli 'antrenmanda kaleye şut atar gibi' bir ruh halinde oynamasa Juventus uzun süre aklından çıkaramayacağı kadar çok gol yiyebilirdi. Ne oldu peki Galatasaray'a? Neresine hangi sihirli değnek değdi? İki hafta önceye kadar tel tel dökülen Galatasaray'ın iyi oyununun tamamını 'UEFA hırsına' bağlayabilir miyiz? Bağlayamayız. Güdülenmek bu kadarını yapamaz. Mümkün değil. Eğer Fatih Terim, Malatya maçındaki köklü değişimi yapmasaydı, yani hálá su çıkmayacağını bile bile aynı kuyuyu kazmaya çalışsaydı, UEFA isterse maçı Mozambik'e alsın, Galatasaray'ı tel tel dökülmekten kurtaramazdı. Su çıkmıyorsa aynı kuyuyu kazmamak, değişimden korkmamak ve gençlere güvenmek lazım. Galatasaray bunu yaptı. Real Sociedad'a karşı da bunu yaparsa Galatasaray ikinci tura rahat çıkar. Çarşambaya maçı kaçırmayın. Uyarıyorum...Amerika'nın Irak'a müdahalesi, saldırısı, işgali, özgürlük harekatı, adını ne koyarsanız koyun, bu olay sırasında AKP hükümeti açıkça 'ortada' kaldı. Ortada kalmasının neye mal olduğunu da hep birlikte İstanbul'daki bombalı saldırılarda gördük. Şimdi durum farklı değil. AKP hükümeti bomba eylemlerini yapanların adını koymakta zorlanıyor. Hatta TBMM Başkanı Bülent Arınç terörü lanetleyip, sonucu dini eğitim eğitim eksikliğine bağlayabiliyor. Buna iletişimde 'perdeleme' taktiği deniyor. AKP perdeleyeceğim diye Türkiye'yi yine 'ortada' bırakıyor. Propaganda taktikleri konusunda yalamış yutmuş Batı, bu taktikleri yemez. İçerde durum daha ilginç. Bu taktikleri yiyenler var. Niye İstanbul Üniversitesi'nde Müslüman gençlikle, komünist gençlik arasında birden bir gerginlik yaşandı acaba? Kötü sinyaller var. Aman dikkat... Adını koyun, bu 'dinci terör değil', bu 'İslami terör' deyin, Türkiye'yi rahatlatın. 'İslami terör' tanımlaması kime niye zarar versin ki! 'Trafik terörü' deyince trafik sözcüğünün asıl anlamı zarar mı görüyor? Cuma LakırdısıSahip olduklarım değil 'yaptıklarım' krallığımdır (Thomas Carlyle) Cuma TakıntısıKandilli'de Boğaz'a, Bebek sırtlarına bakan bir restoran önereceğim. Yazın manzarası güzeldir. Kışın da sis yoksa manzara çok keyifli. Akdeniz mutfağı var, müzikler sohbete elverişli, rahatlatıcı. Çikolata sufle tadından yenmiyor. Her çarşamba da Grek gecesi var. Adı mı? Eskandil Eskandil Tel: (0533) 745 55 81
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!