İnisiyatifin bu türü de var

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Dünya Irak krizi ve biz Refah Partisi davasıyla meşgulken Türkiye'nin sessiz sedasız yaşanan bazı gerçekleri var. Üstelik Irak krizini de içine alan gerçekler. Ama ülkemizde karambolden göz gözü görmediği için bu tür gerçekleri de genellikle fark etmeden geçiyoruz.

Galiba bunların en önemlisi, Türkiye'nin şu son Körfez Krizi sırasındaki inisiyatifiyle ortaya çıktı:

Biliyorsunuz Körfez Krizi'nde inisiyatif kullanmanın, bizim kamuoyunda anlaşılan tek şekli vardı:

ABD'nin Birleşmiş Milletler flamasını kullanarak Körfez'de uyguladığı politikalara ‘‘sürüden ayrılanı kurt kapar’’ düşüncesiyle destek vermek.

Merhum Özal bunu bir de kendi anlayışına göre ‘‘fayda’’ya dönüştüreceğini umuyor ve savunuyordu. Hatta o krizi ele bin yılda bir geçebilecek müstesna bir fırsat gibi görüyor, ‘‘Irak'a girelim. Saddam'ın devrilmesine katkıda bulunalım. Sonra da hissemize düşeni alalım’’ anlayışını savunuyordu.

Yeri gelmişken, uzun süre hakkını yediğimiz bir politikacımızı saygı ile analım:

Türkiye o sırada -bize göre- gerçekten şanslı bir ülke imiş ki, başbakanlık koltuğunda sağlam bir sağduyuyu temsil eden Yıldırım Akbulut oturuyordu da Körfez krizi’ne Türkiye asker göndererek veya Kuzey'de cephe açarak katılmaktan kurtuldu.

Son krizde Türk hükümeti, inisiyatif kullanmanın tek yolunun yukarıdaki olmadığını gösterdi. Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in Bağdat'a gitmek ve ‘‘Krizden sonraki dönemde Irak'ın uluslararası camiaya tekrar kabulünü’’ öngören, ayrıca ‘‘Ortadoğu'da güvenli bir ortam yaratmayı’’ amaçlayan bir plan sunmak suretiyle ortaya koyduğu inisiyatifin ne kadar yerinde olduğu çok geçmeden ortaya çıktı.

Oysa Cem'in gezisi birçok iddialı kişi ve yazar tarafından küçümsenmişti.

Anımsarsanız, 1990-91 Körfez Krizi'nde herkesten farklı bir tutum izleyen ülke Ürdün idi. Batı yanlısı politikalarıyla tanınan Ürdün Kralı Hüseyin, ülkesinin çıkarlarını tüm ötekilerin önüne koydu ve kriz sonrasının en kârlı ülkesi oldu. Çünkü boykot yüzünden inleyen Irak'ın can damarını eline geçirdi.

Şimdi bakıyoruz Türkiye'nin kullandığı inisiyatif sadece Irak'ta oynadığı rolden ibaret değil: Dışişleri Müsteşarı Tahran'a, Dışişleri Bakanlığı'nın İkili İlişkiler Genel Müdürü Şam'a gitti. Kısaca Türkiye, Ortadoğu ülkelerinin dışladığı ülke görüntüsünü geride bırakıp, kulak verilen ülke görüntüsüne kavuştu.

Öteki gelişmeleri anlatmaya yer yok. Ama bilinsin ki bunları yazıyoruz, bizde her şey kötüdür diyenlere yanıt olsun diye.













Yazarın Tüm Yazıları