İlk kurşun O’nun

FRANSIZLAR İskenderun’a sürekli asker çıkararak Halep’e ve Adana’ya yollamaya başlamışlardı. 11 Aralık 1918’de Pozantı Dörtyol’a girdiler. Bu işgaller Mondros Ateşkes Antlaşması’na aykırıdır ama aldıran kim?

Emperyalistler aralarında Anadolu’yu bölüşmüşler, Çukurova "sömürü bölgesi" olarak Fransızların payına düşmüş. Halk şaşkın, çaresiz. Erkeklerin çoğu ya şehit ya esir düşmüş, pek azı köyüne, şehrine dönebilmiş.

ERMENİ ZULMÜ

Fransızlar ve birlikte getirdikleri Ermeni lejyonu, savunmasız çevreyi yağmalamaya girişirler. Karşı duran olursa tutuklayıp zindana atar ya da öldürürler.

Dörtyol’a bağlı Karakese köylüleri yağmalanma sırasının kendilerine geldiğini anlayınca köy yolunu taşlarla kapadılar, silahlandılar ve yağmacıları köye sokmadılar. Bu direniş işgalcileri şaşırttı, delirtti. Öfkeyle ateş kustular.

İLK DİRENİŞ

Köylüler hazırlıklıydı. İlk önce Mehmet Çavuş silahını doğrulttu, tetiğe dokundu, ilk saldırganı devirdi (19 Aralık 1918).

Saldırganlardan 15’i vuruldu. Kalanlar takviye alarak bir daha saldırdılar. Sonunda Dörtyol’a geri çekildiler. Karakese köylüleri de 10 şehit vermişlerdi.

KARA HASAN

Kurtuluş Savaşı’nın ilk kurşunu ve ilk direnişi budur.

Mehmet Çavuş, Güney cephemizdeki ilk Kuvayı Milliye olan Kara Hasan’ın çetesine girecektir.

Yüzü yeşil boyalı kadın savaşçılar

ÇANAKKALE Savaşı hakkında yıllardan beri araştırmalar yapan Prof. Dr. Mete Tuncoku, "Buzdağı’nın Altı" adlı son kitabında bir Anzak askerinin mektuplarına yer vermiş. Mektup şöyle:

"Benim de vurulduğum 8 Eylül 1915 günü keskin nişancı bir Türk kızı pusuda çarpışıyordu. Gizlendiği yerden gün boyu ateş etti ve çok sayıda adamımızı vurdu. Ancak gün batmadan bir Avustralyalı tarafından vurulmasına gene de üzüldüm. Güzel, yapılı ve tahminen 19-21 yaşlarında genç bir kızdı."

25 Nisan 1915 ile ilgili bir mektuptan:

"O bir Türk kadın savaşçısıydı, durmaksızın saklandığı evden ateş ediyordu."

Bir başka anlatış:

"Burada pusuya yatıp çarpışan keskin nişancıların çoğu kadın veya kız, kendilerini yeşile boyayıp ağaçlar ve bodur bitkilerle uyum sağlamışlar." (15 Ağustos 1915)

Çanakkale Savaşı erkekler savaşı sanılırdı. Öyle olmadığını, ninelerimizin Çanakkale’de de dövüştüklerini sayın Tuncoku ortaya çıkardı.

Sadece erkek savaşı değildi

Türk kadını Çanakkale’de de Türk erkeğiyle birlikteydi. Siperde kurşun sıkanından, cephe gerisinde Mehmetçik için mermi yapıp, elbise dikenine kadar.

Silahın yoksa yerden alıp, 3 taş atacaksın

GÜZEL İzmir’e Yunan askerlerinin çıktığının öğrenilmesi, bütün yurtta çok büyük heyecan uyandırdı. Denilebilir ki yüz yıllardan beri hiçbir olay tüm ülkede böyle heyecan uyandırmamış, milleti böyle kenetlememişti.

Haber aynı gün Denizli’de duyuldu. Yurtsever Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi, acı ve öfke içinde toplanan halka şöyle dedi:

"Her ne pahasına olursa olsun, Yunanlılara karşı koymak gerekir. Yunanlıların işgal ettiği memleketler halkı için kavgaya girişmek farz-ı ayndır. Ben fetva veriyorum. Hiçbir müdafaa vasıtası olmayan bir Müslüman dahi yerden üç taş alarak düşmana atmaya mecburdur." (S.Selek, Anadolu İhtilali.)

İzmir’in işgali üzerine yakın uzak bütün şehir ve ilçelerde protesto mitingleri yapılmış, hükümete ve galip ülkelerin temsilcilerine protesto telgrafları çekilmiştir.

Birbirinden uzak, kopuk, ilgisiz, kendi derdine dalmış gibi görünen şehir ve ilçelerin İzmir konusunda gösterdiği duyarlılık ve birliktelik, İzmir’in Türkiye için ne kadar değerli olduğunu göstermektedir.

Tanka-topa tüfek-yürek

ANTEP kahramanlarından Şahin Bey’in asıl adı Mehmet Sait’tir. Antep’in Bostancı Mahallesi’ndendir. Üç cephede dövüşmüş, Sina cephesinde esir düşmüş, bir yıl Mısır’daki esir kampında kalmış, mütarekeden sonra İstanbul’a gelmiştir.

Çok yorgundu. Ama memleketini, evini özlemişti. Hiç dinlenmeden Antep’e hareket etti. Eşine ve oğluna kavuştu. Kavuştu ama mutlu olamadı. Antep işgal altındaydı. Önce İngilizler, sonra da Fransızlar tarafından işgal edilmişti.

KOLERA GİTMİŞVEBA GELMİŞTİ

Yani "kolera gitmiş, veba gelmişti". Hemen bir göreve talip oldu. Antep’i işgalden kurtarmak için örgütlenen Heyet-i Merkeziye, Teğmen Mehmet Sait’i Şahin Bey kapalı adını vererek Kilis Yolu Kuvayı Milliye Komutanlığı’na atadı.

Antep’teki Fransızlar, Kilis-Antep yolu ile ikmal ediliyorlardı. Birçok silahlı yurtsever, Şahin Bey’in komutası altına girdi. Şahin Bey Kilis-Antep yolunu Fransızlara kapattı, ikmali kesti. Fransızlar çok zor durumda kaldılar. Doğuda Urfa’ya, batıda Mersin’e, kuzeyde Sivas’a kadar kolayca yayılacaklarını, bu verimli toprağın altını üstünü rahatça sömüreceklerini sanıyorlardı.

Türkler yenikti, bitikti, yeniden savaşa tutuşacak değillerdi ya. Ama her girdikleri yerde beklemedikleri bir tepkiyle karşılaştılar. Bu yüzden Urfa’dan ve Maraş’tan kaçacaklardı.

Fakat Antep’e çok ihtiyaçları vardı. Çevreye çok egemen bir konumdaydı. Burayı terk ederlerse gerisi çorap söküğü gibi gelir, Suriye’de tutunmaları bile güçleşirdi. Antep’i elde tutmak zorundaydılar.

Oysa Şahin Bey ve bir avuç adamı, Antep-Kilis yolunu kesmiş, kuş uçurtmuyor, geçmeye çalışan birlikleri duman ediyordu. Suriye’deki Fransız Doğu Ordusu Komutanlığı, Antep’teki birliğin erzak ve cephane ikmalini sağlamak için 400 arabalık bir ulaştırma kolu hazırlattı. Bu kolu, 4 tank, bir batarya, 16 ağır makineli tüfek, üç tabur piyade, 2 bölük süvariden kurulu büyük bir birlik koruyacak, yolu şiddet ve hızla açacaktı.

Kol ve birlik 25 Mart 1920 günü Kilis’ten hareket etti.

Önce Kızılburun yakınlarında karşılaştılar.

Fransız birliği, Şahin Bey kuvvetinin üzerine bütün silahlarını ateşleyerek hücum etti. Türklerin ne topu vardı, ne makineli tüfeği. Antep’i korumak için yoğun mermi ve fişek yağmuru altında eriye eriye direndiler. Üçüncü gün Karayılan Oğlu çetesi de yetişti ama topa, tüfeğe, tanka güç yetmiyordu. Cephane çok azalmış, son mevzilere çekilmişlerdi.

Şahin Bey arkadaşlarının daha da geri çekilme tavsiyesine uymadı. Çünkü Anteplilere, "Düşman ancak benim vücudumun üzerinden geçebilir" diye söz vermişti. Dördüncü gün, sağ kalan arkadaşlarıyla birlikte Ulu Masere Köprüsü’nün önünde düşmanla son çatışma başladı.

SON MERMİYİ ATTIVE TÜFEĞİNİ KIRDI

Arkadaşları da yanında yer aldılar, bir adım geri atmadılar, on sekizi de şehit oldu. Şahin Bey tek başına kalmıştı. Gaziantep savaşına başından sonuna kadar katılan ve bu emsalsiz savunmayı yazan Lohinizade M.Nurettin Bey bu son anı şöyle anlatıyor:

"...Son mermisine kadar dövüştü. Son hareket olarak tüfeğini yere çarparak kırdı, akın akın üzerine gelen Fransızların karşısında, köprünün üzerinde bir ululuk ve kahramanlık heykeli gibi durdu."

Süngülenerek şehit oldu.

(Lohanizade M.Nurettin, Gaziantep Savunması: Adil Dal, Olaylarla Gaziantep Savaşı.)

DİYOR Kİ

Cumhuriyet, fikirce, ilimce, bedence kuvvetli ve yüksek seciyede koruyucular ister.

(1924)
Yazarın Tüm Yazıları