İlk kez ayık seviştim

Bir arkadaşım anlattı, çok yakın olan bir arkadaşının hikâyesini.

Haberin Devamı

Bu kadında -yani bahsi geçen hatunda- bir şekilde erkeklere karşı bir güvensizlik gelişmiş.
“Evlenmiş boşanmıştır, kötü hatıraları vardır” dedim.
“Yok” dedi, “hiç evlenmedi.”
“Peki, erkeklere karşı neden bu isteksizlik, bu korku?” dedim.
O da bilemedi. “Eee” dedim, “hayat erkeksiz geçmez...”
“O da geçiremiyor zaten” dedi.
“Hatta cinsel olarak, istek olarak seni, beni, on kadar başka kadını da eklesek, ondaki cinsel arzu hiçbirimizde çıkmaz.”
“Ee o zaman nasıl yapıyor bu hatun? Hem korkup hem nasıl birileriyle beraber oluyor?”
“İçerek.”
“Nasıl yani?”
“Yani hiçbir sevişmesinde ayık olmuyor.
Normalde içki içmez, sadece seks için içiyor.”
Şaştım kaldım, afalladım. “Psikologu yok mu?” dedim.
“Var” dedi, “şimdiki sevgilisi bir psikiyatr. Dün bana mesaj atmış; ilk kez ayık seviştim diye.”
Ne diyeyim bilemedim. Galiba en doğru söz; doktor iyileşecek hastanın ayağına gelirmiş.

Haberin Devamı

43’e bastım

Hastaneden çıktığım 5 Şubat günü benim doğum günümdü.
Ne zaman doğdum, ne zaman bu kadar büyüdüm?
Ben büyüdüm, anam yaşlandı, benim kız 19 oldu. Kız kardeşimin yavrusu oldu. Babamın yaşlandığını göremedik.
Şu kırk iki senede ne çok sallandım, ne çok ayağım kaydı.
Kiminde kendi parmak izlerim vardı, kiminde başkalarının...
Kimi gün ümitlerim yerle yeksan oldu. Kimi gün “haydeee” dedim, “yürü be Ayşe, yürü.” Bazen o da yetmedi, “koş Ayşe koş” dedim, “kır zincirlerini. Baksana millete, dünya umurlarında değil birçoğunun, sen de umursama” dedim.
Bazen başardım, bazen çukura düştüm.
Tırnaklarımın içindeki toprağı temizlemek bana düştü. Bazen de düşen birilerinin tırnaklarının içini temizledim.
Demin 10 sene evvel doğum günümde yaşadıklarımı okudum.
Ne çok küçülmüş, ne çok da büyümüşüm...
Acaba hangisi daha güzeldi? Küçük Ayşe’nin hayalleri mi, büyük Ayşe’ninkiler mi?
Her şeyin küçüğü nasıl en güzeliyse galiba bu benim için de geçerli. Haaa derseniz ki küçükken hayallerin elbette çok küçüktü şimdi daha büyük, haliyle ama küçükken hayal ettiklerimi gerçekleştirmek daha kolaydı, şimdi ise bu çivisi çıkmış hayatta daha zor.
Ya işte ‘5 Şubat’ benim doğum günümdü.
Ben biraz koşup geleceğim, kaybolmayın bir yerlere.

Haberin Devamı

Beş günlük bronşit arası

Sabah öksürüğüm tarafından uyandırıldım.
Dedim tıkanıyorum, öksürüğüme hâkim olamıyorum çünkü.
Nefes almaya çalışıyorum, sanki bizim mahallenin tüm kedileri içimde mır mır ediyor. Ateşe baktık, almış başını gidiyor.
“Yetiş anne” dedim, yetişti. Apar topar giyindim, yallah hastaneye. Hastanenin doktoru bu konuda ünlüymüş. Hastane de kocaman; bir yanı huzurevi, diğer yanı psikiyatri kliniği.
“Kalacaksın” dediler.
“Panik atağım ben, kalamam” dedim ama kaldım haliyle.
Üçüncü gün, yürüyüş iznim vardı, meraktan kendimi psikiyatri kliniğine attım. 10 soruda beni içeri aldılar. “Panik atağım” dedim, “odaları gezeceğim belki kalırım diye.”
Çalışanların hepsi güler yüzlü. Gezdim odaları, valla gıcır gıcır. Ve sonra hastalarla karşılaşınca başladı sinirlerim bozulmaya.
Gencecik insanlar, yanlarında ya bir ana ya bir baba...
Çoğu madde bağımlısı, ayakta durmakta zorlanıyorlar.
Bir an bir bağrış koptu, bir tanesi krize giriyor ve hemen yastık odaya. Odanın her yeri yastık kaplı ki kendilerine zarar veremesinler. Orada kaldığım 10dakikada harap oldu sinirlerim. Allah’tan bakılıyorlar en iyi şekilde. Doktorlar da son derece insancıl. Kimse kimseyi yargılamıyor.
Aman ne olur evlatlarınızı kontrolsüz bırakmayın. Kusuyorsa, dalıp dalıp gidiyorsa, siz yine de baktırın bir idrarlarına.
Gençler ne olur siz de şu merete yapışmayın.
Teşekkür ettim ve binadan ayrıldım. Yatağıma yatıp gördüklerimi düşündüm. Ya sonra?
Bir zılgıt, “Çok gezdiniz, bakın yine ateşiniz çıktı, bu hapı içiyoruz...”
Siz bunları okurken ben evimde olacağım. İnşallah oradakiler de en kısa zamanda taburcu olurlar.

Yazarın Tüm Yazıları