Ikinci bebekle gelen adalet

İki aylık bebeğini zehirlemekle suçlanmıştı. Hiçbir şeyin onu hapisten kurtarması mümkün görünmüyordu. İdamı isteniyordu, ama ömür boyu hapis cezası aldı.

Bu sırada bir çocuk daha doğurdu ve kader, karşısına temel bilimlere meraklı bir doktoru çıkardı. Dr. James Shoemaker, araştırmaları sonunda bebeğe yanlış tanı konduğunu ve yanlış tedavi uygulanması sonucu öldüğünü belirledi. Genç anne, St Louis Üniversitesi ve SmithKline Beecham laboratuvarlarını, ayrıca ölen çocuğun tedavisiyle ilgilenen çok sayıda doktoru mahkemeye verdi ve hatırı sayılır bir tazminat aldı.

1989 Haziranı’nda hayat çok güzeldi. Göle bakan küçük evlerinde, artık üç kişi olmanın mutluluğunu yaşıyordu. "Gözleri bana, saç rengi kocama benziyor" diye anlatıyordu genç kadın. Oğulları ikinci ayını geride bırakmıştı. 7 Temmuz, bir cumaydı. O gece her şey değişecekti. Genç anne biraz kaygılıydı. Bebeğini kucağına almış biberonunu veriyordu ama çocuğun birkaç gündür hiç iştahı yoktu. "Belki gazı vardır" diye düşündü kadın; ayağa kalktı, bir o yana, bir bu yana yürümeye başladı. Çocuk bütün yediklerini kustu. "Bu böyle olmayacak" dedi. "Yarın mutlaka hastaneye götürmeliyim."

Ertesi gün bebeğin keyfi de iştahı da yerindeydi. Düzeldi sandı kadın. Yanılıyordu. Bebek, o gece yeniden kusmaya başladı. Kadın, çocuğu alıp en yakın hastanenin acil servisine gitti.

Baktı, yeterince ilgilenmiyorlar; daha uzaktaki, daha büyük bir hastanenin çocuk aciline başvurdu. Orada bebeği muayene ettiler, incelemek üzere kanını aldılar, "Bu gece kalacak, laboratuvar sonuçlarını göreceğiz" dediler. Hastanenin, vücut sıvılarında zehir arayan bir laboratuvarı yoktu, bebeğin kanını iki önemli merkeze, SmithKline Beecham ve St. Louis Üniversitesi Toksikoloji Bölümü’ne gönderdiler. Akşama doğru sonuçlar geldi. Her iki laboratuvarın bulguları birbirinin aynıydı. "Yüksek miktarda etilen glikol..."

Doktor polisi aradı

Raporu görenin aklına, bir tek şey geliyordu. Etilen glikol, renksiz, şurup kıvamında ve tatlı bir alkoldür. Deterjan, parlatıcı ve bazı patlayıcıların yapımında işe yaramakla birlikte, plastik endüstrisinde, örneğin plastik şişelerin imalinde, vazgeçilmez bir yere sahiptir (Bu son yazdığıma özellikle dikkat etmenizi rica ederim.) Etilen glikol’ün bir diğer özelliği, suyun donma noktasını düşürmesidir. Bu yüzden, otomobil radyatörlerinde antifriz olarak kullanılır. Ancak, etilen glikol çok zehirlidir. Birkaç damlası bebekleri, 1-2 çorba kaşığı, erişkinleri hastanelik etmeye yeter.

Küçük bebeğin doktoru Robert Lynch, her iki raporda "Yüksek miktarda etilen glikol" yazdığını görünce, hastane polisini aradı. "İki aylık bebek kazaen antifriz yutmuş olamayacağına göre, anası ya da bir başkası onu öldürmeye çalışmış" dedi. Etilen glikol zehirlenmesinde ne yapılması gerekiyorsa onu yaptı, çocuğun damarından yavaş yavaş alkol verdi.

Savcı idamını istedi

Polis, soruşturmasını başlattı. Genç anneye, ailenin diğer bireylerine, komşulara sorular sorup durdu. 17 Temmuz’da bebeği taburcu ettiler. Ancak savcı, annesine teslim edilmesine izin vermedi, bir bakımevine yerleştirilmesini uygun gördü.

Anne, ara sıra bebeğini ziyarete gidiyordu. Ondan ayrılmanın üzüntüsü yetmiyormuş gibi, kocası ve ailenin diğer bireylerinin suçlamalarıyla perişan olmuştu. 4 Eylül sabahı, yine bakımevine gitti, oğlunu birkaç saatliğine kucağına aldı, mamasını yedirdi, ağlayarak evine döndü.

Sabaha karşı zil sesiyle uyandılar. "Evi arayacağız" dediler. "Oğlunuz ziyaretinizden sonra fenalaşmış, hastaneye kaldırılmış ve kanında yine etilen glikol bulmuşlar. Hem de mililitrede 911 mikrogram." Evdeki aramada, yarıya inmiş bir antifriz şişesi buldular. Şişeyi de anneyi de alıp götürdüler. Bebek, 7 Eylül günü öldü, otopside çıkartılan beyninde kalsiyum oksalat kristallerine rastladılar. İç organlarında etilen glikol buldular. Genç kadın, yargıç Kramer’in önüne çıkacağı günü beklemeye başladı, savcı George B. McElroy III, idamını istiyordu.

Kader mi, kısmet mi

Oğlunu zehirlemekle suçlanan kadın, tutuklandığında hamileydi aslında. Bir oğlu daha oldu. Bebeği bakımevine, anneyi cezaevine yerleştirdiler. Bir süre sonra bebeğin iştahı tamamen kesildi, kusmaya başladı, hastaneye kaldırdılar, inceden inceye araştırdılar. "Metil malonil asidemisi var" dedi laboratuvarın sorumlusu. "Kalıtımsal bir hastalıktır. Vücut bazı protein ve yağları yakamaz. Değişik tipleri vardır. Tipine göre, 50-100 bin doğumda bir görülür. Tedavi edilmezse erken yaşta öldürür. İlk çocuğu da bu yüzden ölmüş olabilir."

Mahkeme, bu olasılığı pek değerlendirmeye almadı. Çocuğun ölüm nedeni kalıtımsal bir hastalık olamazdı. Bir kere, kanında etilen glikol bulunmuştu. Evde, yarılanmış bir etilen glikol şişesi ele geçmişti. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, kadının son kez bakımevine gittiği gün, çocuğa mama verdiği biberon da incelenmiş, eser miktarda da olsa, içinde etilen glikole rastlanmıştı. Çocuğun beynindeki kalsiyum oksalat kristalleri, organlarındaki etilen glikol kalıntıları diğer kanıtlardı.

Kadını idam edemediler ama, denetimli serbestliğe imkán tanımayacak biçimde, ömür boyu hapisle cezalandırdılar. Kadının adı, Patricia Stallings’di. Yeniden gebe kalmasaydı, ikinci oğlunu doğurmasaydı, bu çocuk hastalıklı olmasaydı ve genç bir bilim adamının yaşam çizgisi onunkiyle kesişmeseydi, hálá cezaevinde olacaktı.

TEMEL BiLiMLERE MERAKLI BiR DOKTOR

Dr. James Shoemaker, 1981 yılında tıp fakültesini bitirmişti. Biyokimya ve Moleküler Biyoloji alanındaki doktorasını tamamlamış, hemen ardından St. Louis Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Bölümü’nde çalışmaya başladı. Dekanı ikna etti, metabolik hastalıkların genetiğini incelemek üzere bir araştırma laboratuvarı kurdu.

Dr. Shoemaker, farklı uzmanlık alanlarından hekimlerin bir araya gelerek ilginç olguları tartıştıkları bir seminerde, cezaevindeki kadının metil malonil asidemili ikinci oğlundan haberdar oldu. Kadının ilk oğlunun, aynı hastalık belirtileriyle hastaneye kaldırıldığını ve öldüğünü, ancak kanında antifriz bulunduğunu öğrendi. Ölen çocuğun kanını ve otopside çıkartılan organlarını bir kez de kendisi incelemek istedi.

21 Nisan 1990 günü Dr. Shoemaker, çocuğun kanında beklenmedik bir madde buldu. Ama bu etilen glikol, yani antifriz değildi.

Doktor, çocuğun kanında propiyonik asit buldu. Bu sonuncusu, metil malonik asidemili hastaların kanında rastlanan bir maddedir. Zehirlerin aranmasında gaz kromatografisi - kütle spektroskopisi kullanıldığında, etilen glikol ile propiyonik asit birbirine karıştırılabilir. Nitekim, çocuğun kanını inceleyen laboratuvarlar, zehir aramaya odaklandıklarından, sonucu, etilen glikol diye yorumlamış, propiyonik asit olabileceğini akıllarına getirmemişti.

Dr. Shoemaker, biberondaki etilen glikolü de, usulüne uygun biçimde sterilize edilmemiş plastik şişenin çeperinden, biberon içindeki mamaya bulaşmasına bağladı.

Deneyleri bir kez de Yale Üniversitesi’nden Dr. Piero Rinaldo’ya tekrarlattı. "İnanamıyorum" diye isyan etti Rinaldo, "Birini idamla yargılıyorsunuz ve analizleri tekrarlatmıyorsunuz? Bu nasıl adalet?"

Daha da ileri gitti. "Etilen glikol zehirlenmesi sanıp, alkol ile tedavi etmişler. Beyindeki kalsiyum oksalat kristallerinin nedeni, etilen glikol değil, tedavi için verdikleri alkol. Her iki alkol de beyinde bu kristalleri oluşturur. Doğru teşhis konsaydı, ne çocuk ölürdü, ne de kadın cinayetle suçlanırdı."

Ürpertici sonuçlar

Ölen çocuğun bir mililitre kanında 911 mikrogram etilen glikol bulunduğu kayıtlıydı. Dr. Shoemaker, eline kalem kağıt alıp hesapladı. Bu durumda, iki aylık bebeğin 300 litre antifriz içmesi gerekirdi. Bu saçmalığın farkına varılmaması bir başka rezaletti.

Demek, kustuğu için hastane acillerine getirilen metil malonil asidemili çocukların bir bölümü, antifrizle zehirlenmiş sanılıyor, alkol verilerek tedavi ediliyor ve büyük bir olasılıkla ölüyorlardı.

Patricia Stallings katil değildi, katil olan toksikoloji raporlarının altına imza atanlar, buradan gelen raporlarda yazılanları doğruymuş kabul ederek, analiz sonuçlarını sorgulamadan tedaviye kalkışan doktorlar, yapılan tedavinin ne olduğuna bakmaksızın otopsi raporu hazırlayanlar, kısacası tüm sağlık sistemiydi.

Tahliye oldu ve tazminat kazandı

Genç kadın 1991 yılı Eylül’ünde serbest kaldı. Yanlış tedaviyi yapan Cardinal Glennon Hastanesi’ni, kanda propiyonik asidi bulamayıp, "antifrizle zehirlendi" diyen St Louis Üniversitesi ve SmithKline Beecham laboratuvarlarını, ayrıca ölen çocuğun tedavisiyle ilgilenen çok sayıda doktoru mahkemeye verdi ve hatırı sayılır bir tazminat aldı.
Yazarın Tüm Yazıları