KAYGI Performansı arttırır mı düşürür mü?

Güncelleme Tarihi:

KAYGI Performansı arttırır mı düşürür mü
Oluşturulma Tarihi: Haziran 13, 2015 15:39

Kaygı pek çok yönetici tarafından performansı arttırmak için kullanılıyor. İş psikologları kaygının performans için gerekli ama dozunda olması gerektiğini söylüyor. Çalışanlarının kaygılarını yükseltip onları tehdit altında tutarak daha yüksek performans göstereceklerine inanan yöneticiler ise çalışanlarda sağlık sorunlarına yol açıyorlar.

Haberin Devamı

KAYGI Performansı arttırır mı düşürür mü

Kaygı veya diğer bir deyişle endişe, kişinin fiziksel veya manevi varlığını tehdit altında algılamasından dolayı hissettiği tedirgin edici bir duygudur. Genellikle kaygı, korku ile karıştırılır. Örneğin, yolun karşısına geçerken hızlı şekilde üzerinize gelen bir arabanın yaratacağı duygu korkudur. Burada somut ve herkeste aynı tepkiyi yaratacak bir nesne mevcuttur. Oysa o esnada araba olmadığı halde her an bir arabanın gelip size çarpacağını düşünerek hızlıca ve tedirgin bir şekilde karşıya geçiyorsanız, bu durumda yaşadığınız duygu kaygıdır. Çünkü ortada somut bir nesne değil, sadece sizin kendinizi tehdit altında hissetmenize yola açan bir algınız söz konusudur.

Haberin Devamı

Kaygı da bir çok duygu gibi azı karar çoğu zarar bir duygu. İş psikoloğu Nazım Serin, kişi tarafından kontrol edilebilir oranda yaşandığı takdirde kaygının yaşamın normal ve hatta gerekli bir parçası olduğunu söylüyor: “Çünkü kaygı, kişinin yerine getirmesi gereken bir sorumluluk, ortaya koyması gereken bir performans veya tedbir alması gereken bir durum söz konusu olduğunda hazırlayıcı, uyarıcı ve harekete geçirici bir güç olarak görev yapıyor. Örneğin, iş yaşamında kişinin kariyerini etkileyecek bir görüşme öncesinde yaşayacağı hafif kaygı, daha yüksek bir enerji ve daha dinamik bir zihinsel durum yaşamasına, kendini hazırlamasına katkı sağlayabilir. Diğer yandan kaygının aşırı düzeyde yaşanması kişinin ruhsal anlamda örselenmesine yol açabilir.”

Dr. Erol Özmen, ‘kaygı yaratmanın’ yönetici tarafından performansı arttırmak amacıyla kullanılabileceğini hatta kullanılması gerektiğini söylüyor ama bunun dozunda olması gerektiğini ekliyor: “Başarılabilecek düzeyde performans beklentisi verimliliği arttırabilecekken çalışanların kapasitesi üstünde bir performans beklentisi tam tersi etki yaratabilir. Performansı arttırmak amacıyla kaygı yaratma bir yönetim tarzı olarak kullanıldığında performansta beklenen düzeyde bir artış olduğunda çalışan mutlaka ödüllendirilmelidir.”

Haberin Devamı

Yöneticiler tehdit ederek
yüksek performans bekliyor

Baltaş Grubu Başkan Prof. Dr. Acar Baltaş da belirli bir düzeyde kaygı ve iş stresinin performansı yükselttiğini, kişiyi zinde ve verimli kıldığını söylüyor: “İş hayatında başarılı olanların özellikleri, zorlayıcı bir işte çalışmak, başarı duygusu yaşamak ve yaptığı işi anlamlı bulmaktır. Bu nedenle belirli bir düzeyde kaygı performansı olumlu etkiliyor. Ancak sürekli kaygı kişiye ait bir vasıf olarak var olur ve çeşitli durumlarda daha fazla hissedilmekle beraber hayatın bütününü kaplar. Böyle bir kişide gerçek tehlike ile uyuşmayan tepkiler ortaya çıkar. Bu nedenle sürekli kaygı duymak, kişinin iş hayatında karşı karşıya kaldığı durumlarda doğru analizler yapamamasına ve performansının potansiyelinin altında kalmasına sebep olur”.
Baltaş, günümüzde kaygının en yaygın sebeplerinden birisinin de yöneticilerin, birlikte çalıştığı insanların kaygılarını yükseltip onları tehdit altında tutarlarsa daha yüksek performans göstereceklerine olan inançları olduğunu söylüyor: “Böylece sürekli olumsuz geribildirim alan, açık veya örtük olarak yetersiz olduğu mesajlarıyla karşılaşan, taşıyabileceklerinden nicelik olarak daha fazla iş yükünün üstesinden gelmeye çalışan çalışanlar daha çok kaygı yaşarlar. İş hayatını 30’lu yaşlarda eşin ve çocukların beklentileriyle, 40’lı yaşların ortalarından sonra hem eşin ve çocukların hem de hayattaki anne ve babasının sorunlarıyla birlikte yürütmek zorunda kalmak çalışanlarda yüksek düzeyde kaygıya ve sağlık sorunlarına neden olmaktadır.”

Haberin Devamı

İş performansını
yüzde 56 düşürüyor

Amerikan Kaygı ve Depresyon Derneği’nin bir araştırması, stres ve kaygının çalışanların iş performansını yüzde 56, iş arkadaşları ve eş düzey çalışanlarla ilişkilerini yüzde 51, iş kalitesini yüzde 50, üstleri ile olan ilişkilerini yüzde 43 oranında olumsuz yönde etkilediğini ortaya koyuyor.
Her on kişiden yedisi işyeri stresi ve kaygı yüzünden başta eşleri ve kişisel ilişkileri ile ilişkili sıkıntı yaşadığını belirtiyor. Bu sıkıntının özellikle yetişmesi gereken işler, işle ilgili çözüm bekleyen sorunlar, personel yönetimi ve iş ilişkilerinden beslendiğini düşünenlerin oranı yüzde yüzde 50’leri buluyor.
Nazım Serin, kaygının belli bir seviyeden sonra çalışanlarda tansiyon, alerjik reaksiyonlar gibi pek çok sağlık sorununu tetikleyebilen, performansı ve verimi düşüren, en önemlisi hataya ve iş kazalarına zemin oluşturan bu nedenle gerek maddi, gerekse manevi açıdan ciddi kayıplar doğurma potansiyeli olan bir duygu olduğunu söylüyor.
Serin’in verdiği bilgiye göre çalışanlardaki kaygı düzeyi ile kişiyi çalışmaz hale getirebilen tükenmişlik sendromu yaşama arasında yüksek bir ilişki var. Yine işten alınan doyum ile kaygı arasında da yakın bir ilişki var. Kaygı yükseldikçe iş doyumu azalıyor.
Çalışanların ruh sağlığını ya da beden sağlığını bozabilecek düzeyde kaygının Türkiye’de çok yaygın olduğunu söyleyen Erol Özmen, bunun en önemli nedenlerinin iş güvencesinin olmayışı, genel kabul gören yöneticilik tarzı, kayırmacılık, adaletsizlikler, ayrımcılık, kutuplaşma gibi durumlar olduğunu söylüyor.

Haberin Devamı

İş yükü, kariyer hedefi
kaygıyı körüklüyor

Kaygının bedensel, zihinsel, sosyal ve duygusal bir takım belirtileri var. Kalp çarpıntısı, terleme, boğazda düğümlenme, uyku problemleri, sindirim ve boşaltım problemleri (bulantı, ishal, sık idrara gitme vs.), gerginlik, ateş basması, dikati toplayamama, dalgınlın, tahammülsüzlük, dil sürçmesi, güvensizlik, yetersizlik duygusu, karamsarlık bu belirtilerden en yaygın olanları. Uzun süre yüksek kaygı yaşayan birisi giderek tedavi gerektirecek bir kaygı/anksiyete bozukluğu içine girebilir.

Panik atak, tekrarlayıcı takıntılar şeklinde ortaya çıkan obesesif – kompulsif bozukluk, yaygın kaygı bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, sosyal fobi, agora fobi gibi fobiler bu grupta yer alıyor ve bu problemler hem iş yaşamında hem de toplum içinde oldukça yaygın. Genel yaşam koşulları dışında iş yaşamına özgü kaygı kaynakları da mevcut. Nazım Serin, kaygı yaşamanın kişinin algıları ve beklentileriyle çok yakından ilişkili olduğunun altını çizmek koşuluyla, iş psikologluğu alanında 11 yılı aşkın zamandır yaptığımız çalışmalar bir iş yerinde kaygıya yol açabilecek veya bunu yükseltebilecek bazı önemli faktörleri şu şekilde sıralıyor:

Haberin Devamı

• Fazla iş yükü,
• Kariyer hedeflerinin zorluğu,
• Satış veya iş hedeflerinin yüksek olması,
• Dik hiyerarşiden dolayı sözünü duyurmama ve karar süreçlerine dahil edilmeme,
• Sürekli aciliyet arz ettiği bildirilen işlere maruz bırakılma,
• İş planlaması yapamama,
• Tam anlatılamamış görevler verilmesinden dolayı belirsizlik yaşama,
• Suçlayıcı, sadece iş odaklı yönetim anlayışı,
• Rol belirsizliği,
• İş güvencesinin objektif kıstaslara bağlı olmaması,
• Ücret beklentisinin sektörün altında kalmasına rağmen başka iş alternatifi üretememe,
• Zehirli rekabet, dedikodu, söylenti ortamında çalışma,
• Mükemmeliyetçi yapıda olma veya böyle bir yöneticiyle çalışma,
• Rol ile yetkinin örtüşmemesi,
• Görevi tam olarak yapacak yetkinlikte olmama veya kendini geliştirme fırsatı elde edememe,
• Mobbing veya kabalık gibi örseleyici muamelelere maruz kalma.

Şirketler nasıl destek olmalı?

Erol Özmen, şirketlerin kaygıyla başa çıkmaları için alınabilecek tedbirleri şöyle sıralıyor:
- Çalışanlara kaygı ve duygu yönetimi ile ilgili farkındalık eğitimleri vermek.
- Psikososyal destek vermek,
- İş ortamında kaygıyı besleyen faktörlerin azaltılmasına yönelik iyileştirmeler yapmak.
- Pozitif, insan odaklı bir yönetim modeli ile verimlilik sağlamak.
- Güven verici iletişim ortamını geliştirmek
- Adil, objektif, belirsizlikleri ortadan kaldıran, eşitlikçi yaklaşıma dayalı yönetim politikaları ve yönetim sistemleri oluşturmak
- Çalışana inisiyatif tanıyan uygulamaları arttırmak.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!