İhtiyar boksörler kulübü

Güncelleme Tarihi:

İhtiyar boksörler kulübü
Oluşturulma Tarihi: Haziran 10, 2001 00:00



Oğuz ARAL
Haberin Devamı

Baharlarım tutunca hep Çiçek Pasajı'nı özlerim. Her gidişimde de mutlaka yaşamımın bir parçası olan kadim dostlarımla karşılaşırım. Huysuzumdur ama, dostsuz yaşayamam. Bu dostlar genellikle yazarlar, tiyatrocular, ressamlar ya da gazetecilerdir. Ama bu kez öyle olmadı. Kenarda bir duble rakısıyla balığını yiyen 70'lik bir delikanlı, gözlerimin dibine bakıp,

‘‘Beni tanıdın mı?’’ diye sordu. Tanıyorum ama, nereden?.. Binlerce tanış içinden kim acaba?.. İki adım sonra zınk diye durdum. Bu delikanlı Türkiye Boks Şampiyonu Tacettin İçsel!.. Belki çeyrek asırdır, belki daha fazladır görüşemedik. Taci ve ben, son olarak boks hocam rahmetli Halit Ergönül'le bir yemekte beraberdik.

Ama boksörlerin gözleri, bir başka bakar. Gıllı gışsız, barışçıl, korkusuz ve hafif dalga geçerek...

Taci'yi bakışlarından tanıdım. Yanında eski milli boksörümüz ve şimdi Almanya'da yaşayan yakışıklı Varujan Köseoğlu da vardı. Sohbet muhabbeti, muhabbet anıları getirip masaya meze etti. Bir yudum rakı ve yanında bir sürü ring anısı... Varujan, 35 yıl önce bir Türkiye Şampiyonası'nda Adanalı Turgut'a nasıl nakavt olduğuna hálá şaşırıyordu. Şaşırmakta hakkı da vardı. Fişek gibi dövüşen bir boksördü ve iki Turgut ederdi. Ama boks böyledir işte... Tüyü bitmemiş bir çocuk gelir, bir yumrukta bir çınarı devirir... O gece öyle mutlu olduk ki, bir İhtiyar Boksörler Kulübü kurmak ve son gongumuz çalmadan daha sık bir araya gelmek için sözleştik.

Şu anda ringimizin ortasında patlıcan salata, kavun, beyaz peynir, acılı ezme ve bir sürü rakı kadehi var. Taci sözünü tuttu bizi bir araya getirdi. Köşelerinde ısınan ihtiyarlar kulübümüzün boksörlerini sizlere tanıtayım. (Aslında onları tüm Türkiye tanırdı.)

Milli Takımımız'ın yıllarca kaptanlığını yapan ve Avrupa'ca Avrupa'nın en teknik boksörü seçilen ve de yakışıklılıkta Memoli'ye 5 basan Vural İnan!.. Rakipten ve zamandan hiç yumruk almadığı için hálá yakışıklı... Yumruktan korunurken sadece boynunu, belini değil, dizlerini de kullanmayı icat eden ilk Avrupa boksörü...

Karşı köşede Orhan Tuş!.. Orhan, boksta Türkiye'ye dış dünyadan ilk madalyayı getiren bir efsane. Size bir bilirkişi olarak yemin ederim, havada uçan sineği elle yakalamak Orhan'ı ringde yakalamaktan daha kolaydır!.. Eskiv yaparken de soluyla vurur, yanına sokulanı pişman ederdi. Üstelik her iyi boksör gibi, lafı cebindedir ve esprisi boldur. 40 yıl önce bir gün Bursa'da Almanlarla boks milli maçımız vardı. Son maç ağır sikletimiz dev gibi bol ve tüylü bir delikanlı olan Gündüz'ün maçıydı. Gündüz'den ufak ama topuz gibi bir Alman boksörü karşısına çıkıp Gündüz'ün ödünü patlattı. Ringde işini bitirdikten sonra yanımda maçı seyreden Orhan Tuş sinirlendi.

KILLARINLA DÖVERSİN

‘‘Korkma be, sen onu kıllarınla döversin!..’’ diye bağırmaya başladı. Bu ‘‘Kıllarınla döversin’’ lafına, kırk yıldır hálá gülerim. Gündüz'ün kılları gerçekten ürkütücüydü. Çıplakken siyah yün kazak giymiş gibi dururdu.

Taci İçsel, birçok kez Türkiye şampiyonu olan bir matematisyendir. İçeriden de, dışarıdan da dövüşebilen ve Orhan'ı Avrupa'da yenebilen tek ustadır. (Orhan sonra rövanşını aldıydı sanırım.) Taci, öyle bir ring aşkına tutulmuştu ki, şampiyon olarak bıraktığı boksu tam çeyrek asır uluslararası ünlü bir ring hakemi olarak sürdürdü. Kulübü olan Galatasaray da ona, hizmetlerinden ötürü Fatih Terim'de bile bulunmayan nal kadar som altından bir madalya verdi. Ben hayatımda böyle refleks ve 1 saniyede 4-5 kere vurabilen adam pek görmedim.

Hasan Çolakoğlu ise tesadüfen bir milli boksörümüz. Aslında komple bir atlet. Boksa başlayışını şöyle anlatıyor:

‘‘İstanbul Erkek Lisesi'nde okurken 100 metreyi 12 saniyenin altında koşabilen ülkedeki tek atlettim. Ama bir gün bacağım iskeleyle vapur arasına sıkıştı. Koşamaz oldum. Ben de bacağımı hareket ettirebilmek için doktor emriyle boksa başlamak zorunda kaldım. Ağabeyim Hüseyin Çolakoğlu zaten Türkiye şampiyonuydu. Sonunda ayağım iyileşti ama, ben boksu bırakamadım.’’

Hasan gibi köşe adamını bilinçle dinleyen ve rakibe göre taktik değiştiren az boksör vardır.

Vural İnan'ın başlama nedeni daha romantik;

‘‘Ağabeyim rahmetli Adnan İnan, Türkiye şampiyonuydu. Bir gün onun maçını seyrederken yanımda oturan çok güzel bir kız, 'Sen niye boks yapmıyorsun' diye sordu. Ağabeyim de, 'O korkar!..' dedi. Ben de kızın güzel gözlerine bakıp, 13 yaşında boksör olmak zorunda kaldım.’’

Orhan Tuş,

‘‘Anladığım kadarıyla ben boksör olarak doğanlardanım. 14 yaşımda boksa başladım ve 3 ay sonra Ankara Şampiyonu, 6 ay sonra da Türkiye Şampiyonu oldum. 51 kiloda dövüşüyordum. Ama zar zor 46 kilo çekiyordum.’’

Taci İçsel,

‘‘Ben Kasımpaşalı'yım. Mahallemizde kabadayıdan geçilmezdi. Ben ufak tefek bir çocuktum ve bana dokunulmasından hiç hoşlanmazdım. Ya koşucu olacaktım ya da boksör!.. Demek ki tavşan olmayı kendime yedirememişim.’’

Tabii ben, bu şampiyonların yanında boksa nasıl başladığımı anlatacak kadar görgüsüz değilim. O nedenle sözü değiştirdim.

‘‘Boks size ne kazandırdı?’’

Vural,

‘‘Barış ve kendine güven... Sonra da çevrenin saygısı. Daha ne isteyebilirim?’’

Orhan,

‘‘Yalnız saygı değil, sevgi de... Boksu bıraktıktan yıllar sonra bir taksiye binmiştim. Söz döndü dolaştı bokstan açıldı. Şoför, 'Ben de boks meraklısıyım ama, artık maçlara gitmiyorum' dedi. Nedenini sorunca, 'Orhan Tuş gibi boksörler kalmayınca boksun tadı tuzu mu kaldı?' diye cevap verdi. Tabii o yaşlı halimle şoför beni tanımamıştı. Ama bu sözler onca şampiyonluğumun içinde aldığım en büyük ödüldür.’’

Taci,

‘‘Ben de her işimde özel muamele gördüm. Yaşamım daha kolaylaştı. Ama bokstan para kazanıp kazanmadığımızı soruyorsan her zaman cepten ve bedenimizden harcadık. Bizim zamanımızda futbolcular bile para kazanamazdı. Boksta parayı şimdi Türki Cumhuriyetler'den ithal edilen boksörler kazanıyor. Adamlar ay-yıldızlı formayla ringe çıkıyorlar ama, daha Türkçe konuşamıyorlar.’’

Hasan,

‘‘İçinizde en büyük parayı ben kazandım galiba... Fenerbahçe Kulübü'nden bize ayda 30 lira yol parası verirlerdi. O günkü rayiçten 2 dolar yani. Maç günleri de 10 lira çorba parası... Hele bir galibiyetten sonra idareci Ertuğrul Bey'in bana aldığı gömleği hálá giymeden saklıyorum. Altın bir madalya gibi!..’’

İki büyük şişe bittikten sonra eskiv yapıp sert aparkatlı sorumu salladım.

‘‘Halk arasında bir inanç vardır. Adamın aptalı boksör olur derler. Doğru mu?’’

BALEDEN HOROZ DÖVÜŞÜNE

Vural İnan,

‘‘Adamın aptalı boksör olamaz. Boks aptallık kaldırmaz. 2-3 maçta adamı tekaüt ederler. Yüzlerimize bak, bizde yüzlerce maç yapmış adam yüzü var mı?’’

Vural haklıydı. Eciş bücüş suratımla masada en fazla boksöre benzeyen bendim galiba... O da yumruktan değil, yıllarca geceleyip çalışmaktan!.. (Tabii biraz da sigarayla rakıdan.)

Hasan,

‘‘Ben bir aptal olarak Sosyal Bilimler Fakültesi'ni bitirdim. Sonra da İşletme mastırı yaptım.’’

Taci,

‘‘Boksörlerin içinde Şükrü Elekdağ, Metin Olgaç gibi bir sürü devlet adamı ve elçi vardır.’’

Orhan,

‘‘Ernest Hemingway, Jack London, Anthony Quinn de boksördü... Hatta bazı karikatür ustaları bile boksördü’’ diye bana laf dokundurdu. Ben masaya hemen bir sol kroşe çektim.

‘‘Ama ben insanın canını yakmayı hedef alan bu sporu bizim yakışıklı Hamza'nın burnunu kırdıktan sonra sevmedim ve bıraktım.’’

Vural,

‘‘Boks politikadan da, ticaretten de, kısacası yaşamdan da çok daha dürüsttür. Boks bize dokunmadı ama yaşam bizi hep dövdü. Hem de kalleşçe!..’’

Orhan,

‘‘Örneğin boksta belden aşağı vuramazsın.’’

Taci,

‘‘Arkasını dönmüş adama da vuramazsın. Kin tutamazsın. Gong çalınca sarılıp öpüşürsün. Bir de futbolun haline bak!..’’

Hasan,

‘‘Kasaturalarla, zincirlerle maça gelip birbirlerini öldürüyorlar. Futboldaki düşmanlık boksta yoktur. Dilediğin zaman maçı bırakmak hakkına sahipsin. Dövüş diye kafana silah dayayan yok ki...’’

Vural,

‘‘Bizim boks yaptığımız zamanda smokinle ve tuvalette maçlara gelen seyircilerimizi hatırlıyorum.’’

Orhan,

‘‘Sanki film yıldızıymışız gibi hepimizin ayrı seyircisi vardı.’’

Taci,

‘‘Sergi Sarayı dolardı, bir o kadar seyirci de dışarıda kalırdı. Radyolar bile naklen boks maçları verirdi. Allah rahmet eylesin Eşref Şefik ağabeyimiz maçları anlatırdı.’’

Ben,

‘‘Ee, şimdi ne oldu? Boksun ne seyircisi, ne de esamesi kaldı. Üstelik her gün binlerce kişinin sokaklarda bir hiç uğruna dövüştüğü Türkiye'de boksa ilgi neden bitti?’’

Vural,

‘‘Birinci nedeni medya... Hepsinin gözünü futbol bürüdü. Varsa yoksa futbol!.. Tabii futbolda büyük para dönüyor.’’

Taci,

‘‘Kolay ve emeksiz başarı için parayla ithal edilen eski sosyalist ülke boksörleri Türk gençlerinin önünü kesti.’’

Hasan,

‘‘Boks fakir delikanlı işidir. Yurda yağmur gibi yağan karateli, tekvandolu Çin filmleri, bizimkilerin aklını Asya dövüş sporlarına çeldi. Boksa heves kalmadı. Filmde 30 kişiyi kolayca döven sıska bir artiste hayran olan çocuk, 'Ben de yaparım' diye tekmeye merak sardı. Atlar gibi tepişmeye başladı. Tabii işe particilik de karıştı.’’

Orhan,

‘‘Zaten bugünün boksu da eski estetiğini kaybetti. Eskiden bale gibi yapılan bu spor, kasklar kafaya geçtikten sonra horoz dövüşüne döndü. Kimse yediğine bakmıyor. Müdafaa bitince seyir keyfi de kalmadı.’’

Aslında bu konu birkaç dublelik daha uzadı ama, ben hınzırca son bir sol direkt gösterdim.

‘‘Biliyorsunuz Türkiye'de sokakta itişip kakışmadan yaşamak çok zor. Kavga etmek zorunda kalınca ne yapıyorsunuz?’’

BOKS ZORUNLU DERS OLSA

Vural,

‘‘Bizim öyle bir lüksümüz yok. Kavgadan sonra karakola gitseniz baştan haksızsınız. Hele mahkemeye çıkıp da yargıç size 'Oğlum sen bunca yıl bu sporu sokakta adam dövmek için mi yaptın?' diye sorarsa, utancınızdan oracıkta nakavt olursunuz.’’

Taci,

‘‘Boks insana sadece beden kontrolu değil, ruh kontrolu da verir. Başkasının öfkeleneceği bir durumda sen güler geçersin.’’

Hasan,

‘‘İnsanlar korktukları için saldırırlar. Bir boksör birkaç yumruktan korkar mı? Dövsen ne olur? Dövmesen ne olur? Sonunda ikinizin de canının yanacağını bilirsin ve boşverirsin.’’

Orhan,

‘‘Bazen boş veremediğin zaman da oluyor. Bir gün dayanamadım, mahalleyi ana-avrat haraca kesen 3-4 kıroyu gözüm kesti ve heriflere giriştim. Tam üçünü indirmiştim ki adamların 15 memleketlisi daha geldi. Bokstan haberleri yoktu ama, ellerinde odunlar vardı. Gerisini artık sorma!..’’

Vural,

‘‘Bir gün eşimin yanında fındık kadar kara kuru, kabadayı bir herif bize, burada tekrarlayamayacağım küfürler etti. Çıldırdım. Adama çıplak elle bir vursam hayatı tehlikeye bile girebilirdi. Vurmamak için kendimi yere attım ve hırsımdan yerde yuvarlanmaya başladım.’’

Hasan,

‘‘Boksu ortaokuldan itibaren okullara zorunlu ders olarak koysalar Türkiye'de sokak kavgaları ve cinayetler yarıya iner.’’

Son raundumuzu son büyük şişeyi de nakavt ederek şarkı türkü bitirdik.

Ben gamlı hazan, sense bahaaaaar.......

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!