İddianameyi hapiste beklemekle geçen 167 gün

ALLAHTAN hesabını Ahmet Şık’ın eşi tutuyor da biz de hergün görüyoruz. Dün, gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener’in hapisteki 166. günleriydi, bugün 167. gün.

Haberin Devamı

Bunca zamandır tutuklu olarak cezaevinde yatan iki meslektaşımız, haklarındaki suçlamaların detaylarını içerecek olan iddianameyi bekliyor.
Tabii, Ahmet Şık ve Nedim Şener sadece birer sembol. Hesabını bilmediğimiz kadar çok sayıda insan, hakkında iddianame yazılmasını, yani dava açılmasını cezaevlerinde tutuklu olarak bekliyorlar.
Bu konu, ülkemizdeki yargı sorunlarının sadece bir tanesi. Yani, hazırlık soruşturmasının çok uzun sürmesi, iddianamelerin bir türlü yazılmaması, ‘şüpheli’lerin de bu zamanı çoğunlukla tutuklu olarak geçirmeleri.
Ahmet Şık ve Nedim Şener’in durumunu diğer aynı durumdaki başkalarından ayıran bir özellik var: Onların soruşturması özel yetkili savcılarca yürütülüyor ve herhalde açılırsa davaları da özel yetkili mahkemelerde görülecek.
Özel yetkili mahkemeler ve savcılar, adı üzerinde özel yetkilerle donanmış olarak hareket ediyorlar. Bu yetkiler arasında ‘şüpheli’lerden ve avukatlarından onların neyle suçlandıklarına dair delilleri
gizlemek de var.
Ahmet Şık ve Nedim Şener, haklarındaki ‘gizli’ delillere dayanılarak tutuklular, yani neyle suçlandıklarını aradan geçen 166 güne rağmen hâlâ bilmiyorlar.
Ceza yargılamamızın yegane sorunu bu değil kuşkusuz. Ahmet Şık ve Nedim Şener, haklarında iddianame yazılıp dava açılsa dahi tutuklu yargılanmaya devam edilebilirler. Bir Yargıtay kararına göre bu tutukluluk hali 10 yıla kadar da uzayabilir. Yani hüküm giymeden 10 yıl hapis yatabilirler.
Uzun tutukluluk süreleri yargıdaki sorunlarımızın en fazla can yakanı. Ama ana sorun bu değil. Uzun tutukluluk süresi bir sonuç. Buna sebep olan, benim ‘bütün sorunların anası’ dediğim bir sorunumuz var esas:
Yargılama sürelerinin uzunluğu.
Tutuklu veya tutuksuz yargılanılsın, ülkemizde bir ceza davasının soruşturmasının başladığı günle kesin hükme bağlandığı gün arasında geçen süre çok ama çok uzun.
İki örnek vereyim:
Hrant Dink’i öldürmek suçlamasıyla yargılanan ve bu suçunu da inkar etmeyen bir sanığın ilk derece mahkemesinden ceza alması 5 yılı buldu. Daha bunun Yargıtay aşaması var, eğer Yargıtay cezayı bozarsa yeniden yargılaması, yeniden
Yargıtay’ı var...
İstanbul’da süren bir cinayet davasında, cinayetin üzerinden 5 yıla yakın süre geçtiği halde mahkeme hala ölen kişinin kimliğini araştırmaktan cinayeti işlediği öne sürülen kişinin yargılanmasına geçmedi veya geçemedi.
İşlendiği ve kim tarafından yapıldığı bu kadar açık ve tartışmasız suçlarda bile bir kesin hüküm üretmenin bu kadar uzun sürmesi yüzünden tutuklama bir nevi cezalandırma yöntemi olaral haksız yere kullanılıyor, tutuklu kalma süreleri bu kadar uzuyor, arada da kurunun yanında çok sayıda yaş da yanıyor maalesef.
Yargıda çözmemiz gereken ana sorun budur. Bu çözülmedikçe, adalet mekanizması hızlanmadıkça biz daha çok 166 günler bekleriz.

Haberin Devamı

Şike davasının bitmesini daha çok bekleriz

Haberin Devamı

BU satırları, Futbol Federasyonu’nun elindeki şike dosyasıyla ilgili bir karar verip vermediğini bile bilmeden yazıyorum. Federasyonun ne karar vereceğinin çok da önemi yok benim için. Çünkü bana göre, federasyondan daha önemlisi mahkemenin vereceği karar.
Az önce yazdım, Türkiye’de adalet mekanizması çok ama çok yavaş işliyor; ilk derece mahkemeleri Batılı örneklerine göre çok daha fazla usul/şekil hatası yapıyor, bu yüzden çok sayıda dava Yargıtay tarafından bozuluyor.
Onca insanın tutuklanmasına yol açan şike soruşturması henüz bitmiş değil, biteceğine dair bir emare de yok. Basında sürekli soruşturmanın genişlediğine ilişkin yeni haberler, yeni gözaltılar ve ifade daveti haberleri okuyoruz.
Ahmet Şık ve Nedim Şener’in 167 gündür iddianame beklediğini göz önüne alacak olursanız, Aziz Yıldırım’ın da en az o kadar daha bekleyeceğini hesaba katmalıyız.
Bu sürenin sonunda dava açılacak. Açılan davanın bitmesi uzun yıllar alabilecek. Daha şimdiden usul aykırılıklarıyla ilgili onlarca iddiayı dile getirdi avukatlar.
Sonra Yargıtay var, Yargıtay cezayı bozarsa yeniden yargılanma var, ardından ikinci kez Yargıtay.
Neresinden bakarsanız bakın en az 5 yıldan söz ediyoruz, muhtemelen 8-10 yılı bulacak kesin hüküm oluşması.
Dün Hürriyet’te Erman Toroğlu, Futbol Federasyonu’nun mahkemeden kesin karar çıkana kadar sorunu ‘donduracağını’ öne süren bir yazı yazdı.
Bir daha söylüyorum: Bu yazı Federasyonun ne karar verdiği, karar verip vermediği bilinmeden yazılıyor.
Ama eğer Federasyon, Toroğlu’nun iddia ettiği gibi dondurma kararı verirse bu dondurmanın ne kadar sürebileceğini bilin istedim.

Yazarın Tüm Yazıları