İçi dışı bir

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Genel Yayın Yönetmenimiz Ertuğrul Özkök'ün geçen pazar günkü yazısı çok ilginçti.

Gerçi ben yazının giriş bölümünü tam anlamadım çünkü o bölüm oldukça bilimseldi.

Zaman zaman o da gazeteci olduğunu unutup, böyle yanlışlar yapıyor işte, anlayışla karşılamak lazım.

Yazı haritalarla ilgiliydi. Sonuç bölümünde ise artık insanın çıkabileceği son keşif yolculuğunun sadece kendi iç dünyasına olabileceği belirtiliyordu.

***

Bu yazı bana ilginç bir fikir verdi.

Belki Babıali çakallarının bana vurduğu damgadan kurtulma imkânı bulurum diye düşündüm bunu okuyunca.

Biliyorsunuz Babıali'de benden nefret eden takım bana ‘penis yazarı’ adını takmış durumda.

Gerçi ben bu adı alnımın teriyle hak etmiş durumdayım ama uzun yıllardır bu ad tekrarlandığından artık sıktı canımı.

Onlara bana saldırabilecekleri yeni açılımlar sağlamam gerekiyor.

Kendi kendilerine bırakıldığında katiyen orijinal olmayı başaramıyorlar, hayret bir şey yani.

İşte tam bu aşamada genel yayın yönetmenim mesleğimde bir kez daha bana yol gösterici oldu.

Bugüne kadar ben hep dış organlarım hakkında yazılar yazıp duruyordum.

Bugün ben de kendi iç dünyamın haritasını keşfe çıkacağım.

Gerçi genel yayın yönetmeni kendi iç dünyasını keşfe çıkacağını söylemiş ama sonuçlarını açıklamamış.

İyi de etmiş çünkü çıkabilecek sonuçları Türk halkının yüreğinin kaldırabileceğine kesinlikle ihtimal vermiyorum.

Türkiye'nin yeni bir krize katiyen ihtiyacı yok ve o da memleketini çok seven bir insan olarak kendi iç dünyası ile ilgili sonuçları gizli tutup, kriz koşullarının doğmasını engelledi.

Ben ise iç ve dış şeffaflığa tamamen inandığımdan, iç dünyam ile ilgili sonuçları hemen bugün açıklıyacağım.

***

Yemek borusu: Ne yazık ki en çok işleyen organım haline dönüşmüş durumda. Bazıları bunu orta yaş bunalımı döneminin normal sonucu olarak yorumlasalar da benim için bu sadece trajik bir gelişme, işte o kadar.

Beynim: Yaklaşık 700 adet minik kutudan oluşuyor. Bunların 698 adeti sıkı sıkıya kilitli durumda. Bu kutuların kapaklarını zaman zaman açmaya yeltendiğimde olan bitene ben bile şaşırıyorum. Fazla kutu açamadığımdan beyin kapasitem son yıllarda sürekli düşüş eğilimi içinde. Bana sorarsanız yüzde 5 bile değil şu anda kullanıılma oranı. Şurası da kesin ki beyin kapasitesi düştüğü oranda insan daha da mutlu oluyor. Ve evet köşe yazarlarının çoğunluğu işte bu nedenle çok mutlu ifadelerle bakıyorlar etrafa.

***

Karaciğer: bu organım Alzheimer geçiriyor. Fazla alkolden dolayı unutkanlık var. İşlevlerinin ne olduğunu unuttuğundan hiçbir işe yetemiyor. İleriki yıllarda intihar etmesi kuvvetle muhtemel.

Bağırsaklar: Kimlik krizi geçiriyorlar. Ben Mr.Gurme olmadan önce mutlu bir şekilde, memleket koşullarına gayet iyi bir uyum sağlamış şekilde yaşayıp gidiyorlardı. Sonra Mr.Gurme olup, bedava yemekler yeme fırsatı çıkınca bağırsaklarım da kimlik krizine düştü. Şu anda onların en büyük isteği çifte vatandaşlık hakkının kendilerine acilen tanınması.

***

Böbrek: Özür dilerim, iç dünyamın bu bölümü hakkında ağzımdan tek bir kelime bile alamazsınız. Biliyorsunuz imaj değiştirmeye çalışıyorum. Bu nedenle sonuç itibariyle, biraz ideolojik zorlamayla da olsa, penise bağlanabilecek hiçbir organım hakkında konuşmayacağım. Tabii sadece maddi bağlantıdan söz ediyorum. Çünkü manevi bağlantıdan söz ediyor olsaydım, o zaman beynimi de bu iç gezi turu notlarının dışında tutmam gerekecekti ki bu da en hafif değerlendirmeyle büyük bir hata olurdu. Şimdi düşünüyorum da manevi bağlantı sözkonusu olsaydı o zaman hiçbir organım hakkında konuşmama imkân da kalmayabilirdi.

***

Kalp: Ben okuyucularımı üzmeyi hiç istemem. Biliyorum ki onlar benim en azından dört yazıda bir Rana'dan bahsetmemi bekliyorlar. Onun hakkında yazmazsam millet büyük bir düş kırıklığına uğruyor. Dolayısıyla kalp cephesine bu nedenle uğradım. Böylece aylık yazı toplamında Rana kotasını doldurma yolunda emin adımlarla ilerliyorum. Evet kalbim Rana'yla dolu. Biliyorum o şimdi kavga çıkaracak ve neden beynin de benle dolu değil diyecek. Ama olsun, bu da olayın damarlar ve tansiyon ile ilgili bölümü zaten.

***

İşte böyle sevgili okuyucularım.

Gördüğünüz gibi son derece renkli, ilginç bir iç dünyaya sahibim.

İçim de dışım da bir yani.

Böyle sapına kadar namuslu olduğum için fazla sevilmiyorum zaten, bunun da farkında olmadığımı sakın zannetmeyin.

Sonuç olarak şunu da belirtmeliyim ki bu yazıyla birlikte yazarlık yaşamımın post-modern dönemini noktalamış durumdayım.

Şimdi hangi döneme gireceğimi ise Allah bilir.













Yazarın Tüm Yazıları