İbretlik bir öykü

VAKİT gazetesi, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu ile ilgili bir haber yayınlamış.

Bunun üzerine Orgeneral Kıvrıkoğlu, gazeteye yazılı açıklama göndermiş.

Haberin Devamı

Haberin doğru olmadığını anlatan bir açıklama.
Ama nasıl kibar, nasıl anlayışlı, nasıl olgun bir açıklama, anlatamam.
* * *
Çok iyi hatırlıyorum:
“Kanal 7”nin haberlerinin başındaydım.
O dönem...
-  30 Ağustos resepsiyonları haramdı bize...
-  Bırakın orgenerali falan herhangi bir onbaşıyla bile muhatap olamazdık.
-  Askeri tesislerin önünden geçemezdik.
-  Ne askeri tesisi yahu! Anıtkabir’e bile sokmazlardı.
-  Askeri kişilerle tek temasımız, bizi mahkemeye vermeleri durumunda gerçekleşirdi.
-  “Akredite” diye sihirli bir sözcük bulmuşlardı, bu sözcük sayesinde diğer meslektaşlarımızın arasından sıkça kovulurduk.
* * *
Şimdi şükür zamanı...
İşte bakın:
Dünün nobranları, bugün en hoyrata, en yabana, en kabil-i hitap olmayana bile hitap eder hale gelmişler.
Ne diyelim?
Dileriz “askerlerin kibirli zamanlarında uyguladıkları ambargo”nun benzerlerini bugün uygulamakta bir beis görmeyenler bu “macera”dan ders alırlar, diyelim mi?

Haberin Devamı

Bengi Yıldız olayı tartışmasız haberdir

-  Bir milletvekili Bodrum’da “biralama” yaparken yakalanırsa... Bu en hafifinden bir magazin haberidir.
-  O milletvekili Kürt sorunu konusunda şahinse... Bu magazini bile aşan bir haber haline gelir.
-  O milletvekilinin eşi, “Yanındaki kadını tanımıyorum, kocamdan hesap soracağım” diyorsa... İçinde skandal da barındıran dört dörtlük bir haberdir.
-  O milletvekili, “Haksızlığa uğradık” diye bırakın Ankara’ya gitmeyi Diyarbakır’dan bile çıkmayan bir partinin üyesiyse... Süper katmerli bir haberdir.
-  O milletvekili, durumu açıklamaya çalıştıkça batıyorsa... Haber oğlu haberdir.
* * *
Yani demem o ki...
Hiç kimse “Ne yani Kürtler denize girmesin mi?” tarzında mugalâta yapmasın.
Takvim gazetesi, son tahlilde gayet güzel bir habercilik yapmıştır.
Kısacası...
Benim Bengi Yıldız’a duyduğum şefkat, yapılan haberciliğin kadrini kıymetini bilmeme engel değil.

Yerlerinde olmak istenmeyecek 5 kişi

-  BİR: İdare-i maslahat yaparak bile Fenerbahçe öfkesine muhatap olmaktan kurtulamayan
   M. ALİ AYDINLAR.
-  İKİ: Fenerbahçe’yi zor zamanda bırakarak, “gemiyi ilk terk eden” olma suçlamasından kaçamayacak olan
   NİHAT ÖZDEMİR.
-  ÜÇ: Yıllar önce vefat etmiş olmasına karşın hâlâ kadınların arkasından konuşmakta beis görmemeleri nedeniyle
   UZAY HEPARI.
-  DÖRT: Denizkızı şeklinde betimlenmiş heykeli, devrimin hoyrat ellerine geçen albay kızı
   AYŞE KADDAFİ...
-  BEŞ: “Ali Koç başkan/Fenerbahçe şampiyon” türü sloganlarla dolduruşa getirilmeye çalışılan ALİ KOÇ.,

Haberin Devamı

Hapisteki gazeteci neden hapiste

ADALET Bakanlığı, yaptığı yazılı bir açıklamayla “hapisteki gazeteciler” meselesine son noktayı koymuş.
Demiş ki bakanlık:
“Bunlar gazetecilik faaliyetinden dolayı hapiste değiller”.
Keşke Adalet Bakanlığı noktayı koyduğunda, gerçekten “nokta” konulmuş olsa.
Maalesef olmuyor, olamıyor.
Torba olmayan ağızlar büzülemiyor.
* * *
-  Mesela Nedim Şener gazetecilikten, habercilikten değil de terör örgütü üyeliğinden içerideymiş.
-  Mesela Ahmet Şık’ın içeride olmasının nedeni, bastırmaya bile fırsat bulamadığı kitap değilmiş, örgüte yardımdanmış.
-  Mesela Soner Yalçın’ın ODA TV’de yazıp çizdikleri hiç mesele değilmiş, mesele başkaymış.
-  Mesela Doğan Yurdakul’un içeride olması ile çalıştığı internet sitesi arasında hiçbir bağlantı yokmuş.
Neyse... Devam etmeyeyim...
* * *
Dünyanın en zalim istibdat rejimleri bile, “Biz bu herifleri içeri attık, çünkü fazla ileri geri konuşmaya başlamışlardı” demezler.
Ya ne derler?
“Bunlar gazetecilik adı altında rejimi yıkmaya çalışan çetelerle işbirliği yapan teröristlerdir” derler.
En zalim diktatörler bile “Herifçioğlu bir kitap yazdı, biz de attık içeri” demezler.
Ya ne derler?
“Kitap kitap değil ki kardeşim. Resmen bomba” falan derler.
* * *
Şu hiç değişmez:
Yeryüzünde “düşünce suçlusu” diye selamlanan kişiler, kendi memleketlerinin rejimleri tarafından “terörist” olarak nitelendirilirler.
İşin “kanuni” tarafları da her zaman halledilmiş olur.
“Kanuni olan her zaman hukukidir anlamına gelmez” diye itiraz edildiğinde ise lafları hazırdır:
“Bizde mahkemeler bağımsızdır kardeşim. Yoksa siz bizim hukuk sistemimize mi müdahale etmeye kalkışıyorsunuz?”

Haberin Devamı

Ne istiyor bu eski eş?

ALİ Taran’ın eski eşinden söz ediyorum.
-  Ali Taran’la evliyken bir anlaşmazlığa düşmüşler mi? Düşmüşler.
-  Karşılıklı rızayla ilk celsede boşanmışlar mı? Boşanmışlar.
- Ali Taran başka bir kadınla evlenmiş mi? Evlenmiş.
-  Herkes razı mı? Razı...
* * *
Peki bu durumda...
Ne oluyor da Ali Taran’ın eski eşi, “hasta olduğu halde Ali Taran tarafından terk edilmiş eş” rolünü oynamaktan bir türlü vazgeçmiyor.
Eski eşe laf sokmalar, yeni geline sataşmalar, mahrem kalması gereken menkıbeleri anlatmalara doyamamalar, sayfalar dolusu röportajlar vermeler, mağduru oynamalar, karşı tarafı zalime yazmalar falan?

Yazarın Tüm Yazıları