Hürriyet'te sevginin hiyerarşisi yoktur

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Gazetelerin atmosferi kendine özgüdür. Yalnız başınıza düşünür, toplu biçimde üretirsiniz. Bir köşe yazısında bile yöntem değişmez.

Bir arkadaş, yazınızı boyutlandıdır, diğeri yeni bir ufuk açar.

Hürriyet'te bunu yaşadım, yaşıyorum. Hepimiz birimiz için, sözünün doğruluğunu kanıtlayan mekanlar gazetelerdir.

Elli yıl, bir gazetenin dorukta kalmasının sırlarını okurlarımla paylaşmak istedim.

Hürriyet'e adım attığım ilk günden bugüne, Hürriyet Anayasası'nın altın kuralını öğrendim: Hürriyet'te sevginin hiyerarşisi yoktur.

Öylesine etkili ve yaygın bir kuraldır ki, yeni girenlere bunu öğretmeye gerek yoktur, atmosferde dolaşan bir gezegen gibidir bu kural.

Erol Simavi'nin döneminde de, Aydın Doğan'ın dönreminde de, sevgide adalet, ayırdedici özelliklerimizden biridir.

İki patron da, sevgide eşitliği bozmadılar. Yüreklerinde herkese eşit kompartımanlar ayırdılar. Sevginin o kırıcı hiyerarşisini gazetenin kapısından sokmadılar.

50 yıldır süren başarının kaynağında bunun yattığına iman ediyorum.

***

ÖZGÜRLÜK, karşıtlıklara tahammül ve hoşgörü göstermektir.

Biz, birbirimizi seven, birbirimizi eleştiren ard niyetsiz bir kurumuz. Bazı gün bazı yazılara kızarız, Hürriyet, bu demektir.

Türkiye'nin renklerinin en zengin fikir izdüşümleri, en geniş renk ıskalasını Hürriyet'te bulursunuz.

Bir yazar için müdahalesiz çalışmanın güzelliğini nasıl anlatsam. Kendi başınıza konu seçme özgürlüğüne, istediğinizi yazma özgürlüğüne sahipseniz, yazmanın keyfine doyum olmaz.

Ben, otuz yılı aşkın bu özgürlüğü yaşıyorum.

Erol Simavi ve Aydın Doğan, bırakın beni eleştirmeyi, tavsiyede bile bulunmadılar.

Hürriyet'in 50'inci yıl kutlamalarının yer aldığı sayfadaki bir fotoğraf, bizim sevgideki, ilişkilerimizdeki örgüyü gösteren bir belgedir: Hepimiz 25 yıllık santral görevlisi Semra Canaydın'ın çevresinde toplandık, pasta kestik.

İşte biz, her gün bir sevgi pastasını bölüşüyoruz.

Bir yerde uzun yıllar çalışmanın, bazı duygu ayrıcalıklarını yaşadığımdan mutluluk duyuyorum.

Sevgilerimiz hep ebedidir, eleştirilerimiz geçici.

İlk nüshayı özel günümüzde gördünüz, bir gazetenin gelişim çizgisini, kimliğini değiştirmeden, kurallarını çiğnemeden, ilkelerini kalem ardı etmeden katedilen uzun mesafeyi, siz de bizimle birlikte izlediniz.

Dünya yolundan ayrılıp, ebedi yolculuğa çıkanları da anılarımızda sakladık.

***

ELLİ yıl, yarım yüzyıl...

Gelecek 50'inci yılda, mutlu bir Türkiye'de buluşmak dileğiyle.

KADİM dostum Ali Sirmen'e bir sevgi notu:

Ali Sirmen'in, Milliyet'teki Dünyada Bugün köşesinde 10. Yıl Marşı üzerine iki önemli yazısını okudum.(29 Nisan,30 Nisan 1998). 10. Yıl Marşı ırkçı mı? yazısında, marşın felsefesini öylesine iyi özetledi ki, o bölümü buraya alıyorum:

‘‘Güçlerini bugünlere kadar getiren ırkçı milliyetçiliklerini, bir de, Türk-İslam sentezi ile birleştiren bu odakların Cumhuriyet'in özündeki ulusçuluk ya da 10. Yıl Marşı'ndaki Türk sözcüğünün anlamı ile hiçbir ilişkisi yoktur.’’

Doğru bir tesbit ve çağdaş bir savunma için teşekkürler Ali.













Yazarın Tüm Yazıları