Hülleci ama Atatürkçü

HİÇ korkmayın...

Ne demişti Orgeneral Kıvrıkoğlu: ‘28 Şubat bin yıl daha sürecek...’

Yani... 3005 yılına kadar sağlamız...

Hiç kaygılanmayın...

Ne dedi Demirel: ‘Vahdettin en az yüz yıl daha hain olarak bilinmelidir...’

Yani... 2105’e kadar rahatız...

Bu uzun vadeli güvenceler karşısında kendinizi hálá rahat hissetmiyorsanız işte size daha kısa vadeli bir başka rahatlama gerekçesi:

Anayasa Mahkemesi 15 yıl daha emin ellerde...

Yani... 2020’ye kadar endişeye mahal yoktur.

***

İlk iki ‘güvence’ için en azından ‘teknik’ olarak söylenecek pek bir şey yok ama ‘Anayasa Mahkemesi 15 yıl daha emin ellerde’ meselesi ‘teknik’ açıdan acayip sorunlu...

Efendim olay şu:

Cumhurbaşkanı Sezer, Anayasa Mahkemesi’ne iki üye atadı.

Görev süreleri 2020’ye kadar sürecek olan iki üye de ‘laik dünya görüşü’ne sahip olarak biliniyor.

Hadi ‘Türban sorunu hakkında ne düşünüyorsunuz’ sorusuna başı açık eşini göstererek ‘İşte eşim’ diye yanıt veren Osman Paksüt’ün durumunu tartışmaya açmayalım...

Yargıç tarafsızlığı, ihsas-ı rey gibi mevzuların bu ülkede öteden beri lüks kaçtığını tabii ki biliyoruz.

Ama diğer ‘laik’ üye Serruh Kaleli’nin öyle bir kusurcuğu var ki, işte orada durmak gerekir.

Çünkü Serruh Kaleli, ‘Anayasa’daki milletvekili transfer yasağı ilkesini delmek için 1994’te DSP lehine kurulan partinin genel başkanı olduğu’nu bizzat açıkladı...

Yani...

Anayasa’yı korumak için görev yapacak olan Kaleli, bundan 10 yıl önce ‘hülle’ yaparak Anayasa’yı bir kereliğine delmiş.

‘Anayasa’yı bir kere delmekle bir şey olmaz’ dediği için Özal’a mezarında bile rahat vermeyenlerden tabii ki tık yok.

Çünkü Kaleli sağlam bir Atatürkçü...

***

Durum şudur:

Bazılarımız ‘Bu yeni üye CHP’lidir, DSP’lidir. Tarafsız değildir’ diyecek...

Bazılarımız ise ‘İyi ama o bir Atatürkçü’ diye yanıt verecek.

Bazılarımız ‘Bu yeni üye hüllecidir, Anayasa’yı delmiştir’ diyecek.

Bazılarımız ise ‘İyi ama o bir Atatürkçü’ diyecek.

Böylece Atatürkçülük, bir kez daha çeşitli ‘kusurcukları’ örten bir maske olarak kullanılacak.

Ve yine böylece bu memlekete en az bin yıl daha özgür düşünce, en az yüz yıl daha adalet ve en az 15 yıl daha kurallar hákim olamayacaktır.

İKİ DUMUR DETAYI

BİR: Kamu-Sen adlı memur örgütünün gönderdiği mesaj aynen şöyle: ‘100 yıl önce Sultan Abdülhamid’e yapılan suikasta protesto. 22 Temmuz’da Cuma namazını müteakip Yıldız Camii önünde Sultan 2. Abdülhamid’e Ermeniler tarafından yapılan suikast protesto edilecektir.’ Nasıl? İnsan ‘Ah şu çılgın Türkler’ demeden edemiyor değil mi? Bundan sonra ‘İzmir suikastını protesto eylemi’, ‘Babıáli baskınını anma mitingi’ ya da ‘Abdülaziz Han’ın tahttan indirilmesini kınama yürüyüşü’ yapılırsa hiç şaşırmayalım.

İKİ: Eskiden sanatçı arkadaşları Hülya Avşar ve Gülben Ergen’i kıyasıya eleştiren, mini etek giymekten kaçınan, bikinili görünmemek için denize girmeyen sanatçı Ebru Gündeş, artık bu huylarını terk etmiş. Çünkü ‘Bir kitap okumuş ve hayatı değişmiş’. Şimdi hepiniz ‘Acaba hangi kişisel gelişim kitabını okudu’ diye merak ediyorsunuz değil mi? Fena halde yanılıyorsunuz efendim. Ebru Gündeş’i bu denli değiştiren kitap, Orhan Hançerlioğlu’nun ‘Düşünce Tarihi’ adlı eseriymiş. (Bakınız: Dünkü Günaydın). Hadi hep beraber haykıralım: ‘Ey felsefe! Sen nelere kadirsin!’
Yazarın Tüm Yazıları