Hormon tedavisinde kanser riski
Güncelleme Tarihi:
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 26, 2002 18:01
Yeni bir araştırma, menopozdan sonra beş yılın üzerinde bir süre hormon tedavisi gören kadınlarda göğüs kanseri tehlikesinin arttığını gösteriyor.
JAMA dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, beş yılı aşkın bir süre hormon verilen kadınlarda göğüs kanserine yakalanma tehlikesi %60-85 oranında artıyor. Özellikle lobular (loblu) denilen ve en çok karşılaşılan göğüs kanseri türü, hormon alanlarda üçte bir oranında daha fazla ortaya çıkabiliyor. Bu bulgular, yalnızca östrojen ya da progestinle ostrojeni birlikte alan kadınlar için değişmiyor.
Seattle’da Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi’nden Dr. Emily White, kanıtların güçlü olduğunu ve hormon tedavisinin kalp krizi riskini azalttığı yolundaki eski görüşün yeni araştırmalarla sarsıldığını söyledi. White’a göre artık tehlikeler ve yararlar yeniden gözden geçirilip yeni bir ortak anlayışa ulaşmak gerekiyor.
New York’taki Memorial Sloan-Kettering Kanser Merkezi’nden Dr. Clifford Hudis de araştırmayı olumlu buldu ve hormon takviyesi yönteminin genel bir düşkırıklığı yarattığını söyledi. Hudis, yine de genel olarak Amerika’da göğüs kanserinden ölümlerin azaldığını ve paniğe kapılmadan bu tür uygulamaların toplum içindeki genel etkisini göz önüne almak gerektiğini belirtti.
Lobular göğüs tümörleri, süt taşıyan kanallarda görülen, ötekilerin tersine süt üreten hücreler içinde demetler halinde oluşuyor ve bu nedenle daha güç anlaşılıyor. ABD’de bu tür göğüs kanserinin arttığına dikkati çeken araştırmalar karşısında birçok araştırmacı bu artışı hormon tedavisine bağlıyor.
Dr. White'ın yürüttüğü araştırmaya 50-74 yaş arası yaklaşık 1,400 kadın katıldı. Kadınların kullandıkları bütün ilaçlar kaydedildi ve izlendi. Beş yıl içinde bunların yarısı göğüs kanserine yakalandı. White, deneklerin verdiği bilgi yerine bilgisayara geçilen ilaç reçetelerine göre yürüttüğü çalışmanın kesin bilgilere dayandığını belirtti.
Araştırmanın zayıf noktası ise, rastgele seçilen deneklere hormon ve placebo vermek ve aradaki farkı görmek yerine, kendi istekleriyle hormon ilaçları alan kadınlarla gerçekleştirilmesi. New York Times’ın İnternet sitesinde yayımlanan habere göre, rastgele seçimle gerçekleştirilen daha güvenilir bir araştırma ülke çapında Kadın Sağlığı Girişimi tarafından yapılıyor, ama sonuçların 2004 ya da 2005 yılında alınması bekleniyor.
Seattle’da Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi’nden Dr. Emily White, kanıtların güçlü olduğunu ve hormon tedavisinin kalp krizi riskini azalttığı yolundaki eski görüşün yeni araştırmalarla sarsıldığını söyledi. White’a göre artık tehlikeler ve yararlar yeniden gözden geçirilip yeni bir ortak anlayışa ulaşmak gerekiyor.
New York’taki Memorial Sloan-Kettering Kanser Merkezi’nden Dr. Clifford Hudis de araştırmayı olumlu buldu ve hormon takviyesi yönteminin genel bir düşkırıklığı yarattığını söyledi. Hudis, yine de genel olarak Amerika’da göğüs kanserinden ölümlerin azaldığını ve paniğe kapılmadan bu tür uygulamaların toplum içindeki genel etkisini göz önüne almak gerektiğini belirtti.
Lobular göğüs tümörleri, süt taşıyan kanallarda görülen, ötekilerin tersine süt üreten hücreler içinde demetler halinde oluşuyor ve bu nedenle daha güç anlaşılıyor. ABD’de bu tür göğüs kanserinin arttığına dikkati çeken araştırmalar karşısında birçok araştırmacı bu artışı hormon tedavisine bağlıyor.
Dr. White'ın yürüttüğü araştırmaya 50-74 yaş arası yaklaşık 1,400 kadın katıldı. Kadınların kullandıkları bütün ilaçlar kaydedildi ve izlendi. Beş yıl içinde bunların yarısı göğüs kanserine yakalandı. White, deneklerin verdiği bilgi yerine bilgisayara geçilen ilaç reçetelerine göre yürüttüğü çalışmanın kesin bilgilere dayandığını belirtti.
Araştırmanın zayıf noktası ise, rastgele seçilen deneklere hormon ve placebo vermek ve aradaki farkı görmek yerine, kendi istekleriyle hormon ilaçları alan kadınlarla gerçekleştirilmesi. New York Times’ın İnternet sitesinde yayımlanan habere göre, rastgele seçimle gerçekleştirilen daha güvenilir bir araştırma ülke çapında Kadın Sağlığı Girişimi tarafından yapılıyor, ama sonuçların 2004 ya da 2005 yılında alınması bekleniyor.