Hollanda ne diyor, Danimarka ne yapıyor?

Önümde üç gazete kesiği var. Birincisinin başlığı: “Adları Yüzünden Yükselemiyorlar”; ikincisinin başlığı: “Hollanda Elçisi: Milliyetçiliğe şüphe ile bakmalı”; üçüncüsünün başlığı: “Milliyetçilik tüm dünyada yükseliyor”.

Son zamanlarda kimilerinin “Milliyetçi” olarak tanımladıkları, tanımlayabilecekleri yazılar yazıyorum ama benim herhangi bir milliyetçilikle herhangi bir ilişkim yok. Ben doğru bildiğim şeyleri yazıyorum. Ülkemi ve ülkemin çıkarlarını savunuyorum. Elli yıldır yürüdüğüm çizgi hiç değişmedi, ben de değişmedim.
***
Yukarda üç gazete kesiğinden söz ettim. Bunlardan ikincisinde Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Sjoerd Gosses, “Milliyetçilik, çok hassas siyasi ortamda bazı sorunlar çıkartabilir. Milliyetçiliğin safhaları vardır, bazıları sağlıklı, bazıları sağlıksız” diyor (Cumhuriyet, 23.04.05).
Büyükelçi ırkçı ve etnikçi yani kafa tasçı milliyetçiliğin sağlıksız; yurt çıkarlarını savunan milliyetçiliğin sağlıklı olduğunu söylemek istiyorsa doğru söylüyor.
Gosses, son dönemde ulusal hislerin hem Avrupa’da hem de Türkiye’de güç kazandığını belirterek milliyetçiliğe şüphe ile bakılmasını istiyor. Ama kimileri Türklere yasakladığı milliyetçi tepkileri başkalarında hoşgörüyor.
Gosses’in sözünü ettiği milliyetçi kabarma Türkiye’de 17 Aralık 2004’ten sonra başladı. Çünkü Avrupa Birliği’nin ve üyelerinin Türkiye’ye karşı ikiyüzlü tavrı ve hakaret boyutlarına varan tepkiler Türk halkının sabrını taşırdı.
Ama Hollanda’daki Türk ve yabancı emekçi düşmanlığı o kadar eski ki ne zaman başladığını tahmin etmekte güçlük çekiyorum.
Adalet arayan bir yazar olarak bu ikiyüzlülüğü işaret etmek zorundayım.
***
Hürriyet Avrupa’dan bir haber : “Danimarka’nın başkenti Kopenhag ve çevresinde yaşayan yabancı gençlerin isimlerinin kariyerlerinde ilerlemelerini engellediği bildirildi. İsmi Ali, Mehmet, Hasan olan yabancıların binbir güçlükle yöneteci kadrolarına gelmelerine rağmen, daha yüksek mevkilere ilerlemelerinin mümkün olmadığını söyleyen Humaen Shojaee, akademisyenler olarak, etnik kökenlere eşit haklar sağlamak için örgütlendiklerini belirtti. Humaen Shojaee, ‘Yıllar önce kadınlara eşit haklar tanınması için büyük mücadeleler verilmiş. Şimdi etnik kökenlilere eşit haklar tanınması için mücadele veriliyor’ dedi.”

Humaen Shojaee’nin kim olduğunu bilmiyorum. Ama bir üniversite çalışanı ve sendika ya da dernek yöneticisi olmalı. Kendi ülkesindeki ırk ayrımcılığıyla mücadele ediyor.
Türkiye’de de bazı azınlık vatandaşlarımızın üniversiteler, hastaneler ve bazı sanayi kuruluşları dışında devlet hizmetinde görev alamadıklarını biliyoruz. Bu ayrımcılığın, AB’den uyarı gelmeden düzeltilmesini temenni ediyorum.
Örneğin kendi gözündeki merteği göremeyen Danimarka’dan ilk uyarı gelebilir.
***
David Ignatius The Washington Post gazetesinde, küreselleşen ekonomide, serbest ticaret ve sermaye dolaşımı nedeniyle sınırların esnekleşmesine karşın dünyada milliyetçiliğin gittikçe ivme kazandığını yazıyor.
“On yıl önceki tahminlerin aksine küreselleşme ulusal kimlikleri ortadan kaldırmıyor. Bu yeni milliyetçilik kısmen bir tür jeopolitik fundamentamizm: İnsanlar küreselleşmenin yol açtığı sıkıntılarla başa çıkabilmek amacıyla eski kimliklerine daha fazla sarılıyorlar” diye yazıyor David Ignatius (Referans, 25.04.05).
Milliyetçi tepkinin en önemli oluşturusunu saptayan David Ignatius daha sonra suyuna tirit bir görüş ileri sürüyor: “Birinin ülkesini sevmesi takdire değer bir duygu ancak unutmamak gerekir ki milliyetçilik geçen yüzyılda kan gölleri yarattı.”
***
Milliyetçiliğin 20. yüzyılda kan gölleri yarattığı doğru! Günümüzün milliyetçiliğinin en önemli nedeni sermayenin küreselleşmesi ise sermayenin bu hırsından vazgeçmesi gerekmiyor mu?

Yazarın Tüm Yazıları