Hoca, penaltı çizgisini yedi metreye çekti

Güncelleme Tarihi:

Hoca, penaltı çizgisini yedi metreye çekti
OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 20, 2002 00:00

Fatih Uraz, 1989 yılında Samsunsporlu altı futbolcunun ölümü ile sonuçlanan feci kazadan yaralı olarak kurtulan ÅŸanslı isimlerden birisi. Ne var ki, o kaza bir anlamda kalecilik hayatını da noktaladı Uraz'ın. Ãœnlü 8-0'lık Ä°ngiltere-Türkiye milli maçının da kalecisi olan Uraz, ‘‘Kaleciyi Vurun’’ adlı kitabında, Türk futbolunun nereden nereye geldiÄŸini anlatıyor. Eldiven bulamayan bir kalecinin yaÅŸadıkları da var kitapta, gece yarısı sahaya girip penaltı çizgisini iki metre geriye çeken antrenör de. ‘‘Kaleciyi vurun’’ diyen ise maçın kaybedildiÄŸini düşünen bir kulüp baÅŸkanı ve üstelik son derece ciddi... Türkiye'de oynanan futbolun dünya seviyesinde olduÄŸunu hemen herkes kabul ediyor bugün. Hiç kuÅŸku yok ki, bunda Galatasaray'ın kazandığı uluslararası baÅŸarılar kadar, futbola yatırılan paranın, yapılan tesislerin ve deÄŸiÅŸen zihniyetin de önemli bir payı var. Ancak, bütün bunlar yokken de futbol oynanıyordu bu ülkede. Kıran kırana maçlar yapılıyor, futbolcular ve hakemler dövülüyor, ÅŸike, ÅŸantaj ve ÅŸiddet, futbol topundan daha fazla dolanıyordu sahalarda. O günlerin tanıklarının mühim bir kısmı, futbol sahalarından uzak olsa da hayatta henüz ve anılarını yazmalarında sayısız fayda olduÄŸu ortada. Böylece, ülkede bir tür zihinsel konformizm olarak yaÅŸanan bellek yitimi, bir ölçüde giderilebilir belki. Ve belki de, futbolun sadece futbol olmadığını kavrarız bir miktar. Kumarda kazanılan yemek parasıBuz tutmuÅŸ bir sahada Malatyaspor'la hazırlık maçı yapıp 100 bin Türk lirası para aldık. Orada birkaç gün kalıp o zamanlar Adana'nın ilçesi olan Osmaniye'ye geçtik. Malatya'daki otel ve yemek harcamalarından sonra Osmaniye'ye vardığımızda yine hocada beÅŸ kuruÅŸ bile para kalmamıştı. Yanımızda da zaten yönetici yoktu, hepimiz de açtık. Hoca ‘‘Siz otelde beni bekleyin’’ dedikten sonra gözden kaybolup bir müddet sonra geriye gelip ‘‘hadi kebapçıya gidiyoruz’’ demiÅŸti. Karnımızı doyurduktan sonra öğrenmiÅŸtik ki gidip paralı ellibir oynamış ve yemek paramızı oyundan çıkarmıştı. Sonra günübirliÄŸine Hatay'a maça gittik. Orayla da 150 bin liraya anlaÅŸmıştık ve kampın devamı için o paraya çok ihtiyacımız vardı. Biz Hatay'a varır varmaz Allah sizi inandırsın öyle bir yaÄŸmur baÅŸladı ki ortalığı sel götürüyor. Hataylı yöneticiler hocanın gözünün içine bakıyorlar ki maç oynanmasın diye. Çünkü belli ki seyirci falan gelmeyecek. Ama bu Turan Hoca, böyle manevralara kanar mı? Hemen Hatay'ın yöneticilerine gidip ‘‘Herhalde bu yaÄŸmurda az seyirci gelir. En iyisi siz bize 100 bin lira verin de zarar etmeyin’’ diyerek adamların aÄŸzını bile açtırmadı ve maçı oynattırıp 100 bin lirayı aldı. Kırıkkale'de rakibe penaltı yokSuphi Varer hocayla baÅŸladığımız sezona ikinci haftadan sonra Turan AÄŸalday'la devam ettik. Hoca kelimenin tek anlamıyla nevi ÅŸahsına münhasır bir kiÅŸilikti. Kırıkkalespor'u 2. lige çıkarttığı sene iç sahadaki maçlarda gece yarısı gizlice sahaya girip penaltı noktasını yedi metreye çeken birisiydi. Hocaya, ‘‘Ya rakip takım penaltı kazansaydı ne yapacaktın?’’ dediÄŸimizde, ‘‘O zaman Kırıkkale'de rakibin penaltı kazanma ÅŸansı olur mu?’’ demiÅŸti.Sene 1989'un Nisan'ı. Fener'in davetiyle Ä°stanbul'a gidip eÅŸimle birlikte BaÅŸkan Tahsin Kaya'nın Aden Oteli'ne yerleÅŸtik. (Organizasyonu Rıdvan Dilmen yapmıştı) Veselinoviç ve Schumacher ile birlikte çalışmaya baÅŸladık(...)Ä°lk idman için DereaÄŸzı'na gidip soyunma odasına girdim. Tüm arkadaÅŸlar içtenlikle bana hoÅŸgeldin dediler. Toni ile de Ä°ngilizce olarak biraz konuÅŸtuk. Ä°kimizin de Ä°ngilizcesi kötü olduÄŸu için rahat anlaşıyorduk. Ben bana verilen yeni malzemeleri giydikten sonra Toni'nin dolabı üzerindeki eski eldivenleri istedim. Schumacher, ‘‘Onları giyme Fatih’’ dedi. Ä°ÅŸte o an seneler önceki eldiven olayını hatırladım ve kendi kendime ikinci kez aynı hatayı yaptım diye çok kızdım. Çim sahada yaklaşık 15 dakika tek başıma ısınma hareketleri yaparken bir baktım ki Toni koÅŸarak yanıma geldi ve elindeki bir paketi bana verdi. Baktım ambalajında yepyeni bir eldiven. Ãœzerinde imzası var. ‘‘Fatih, onlar eskiydi. Åžoförümü evime gönderip bunları aldırttım, idmanda bunları giy.’’Sahadaki kurt köpeÄŸiÄ°kinci yarı bir gol daha attıktan sonra nasıl olduÄŸunu hatırlamadığım bir pozisyon sonrasında top elime geldi. Başımı kaldırıp ileriye baktım ki bir karaltı büyük bir hızla üzerime geliyor. Hava puslu benim kafa da dönüyor olduÄŸu için önce halisünasyon görüyorum zannettim. Dev gibi bir kurt köpeÄŸi karşıma dikilince gerçeÄŸin yüzüyle karşı karşıya kaldım. O an ne oldu ben mi düşündüm, biri mi ikaz etti yoksa gayrı ihtiyari mi oldu topu taca taç çizgisine doÄŸru attığımı hatırlıyorum. Köpek de büyük bir hızla topun üstüne koÅŸup atlayarak baÅŸlamıştı oynamaya. Velhasıl bir saniye daha topu tutmuÅŸ olsam belki de topu almak için üzerime atlayacaktıSimoviç'in cimriliÄŸiTopu topu bir tane eldivenimiz var. O da maç eldiveni olduÄŸu için idmanda kullanmak istemiyoruz (...) Ä°ÅŸte o idmanlardan birinin öncesinde orada eski bir eldiven gördük ve Ä°smail ile Semih'e, ‘‘O eldiven kimin’’ dedik. Onlar da ‘‘Eldivenler Simo'nun, ama onun sponsorları var, çok eldiven gönderiyorlar. Biz söyleriz sen al kullan’’ dediler. Neyse biz idmana çıktık. Biraz sonra da G.Saray çıktı. Ä°dman sürerken G.Saray'ın masörü kalenin yanına kadar gelerek ‘‘Simo eldivenini istiyor’’ dedi (...) Çünkü herkesin bir prensibi vardı ve ben sonuç itibariyle ondan deÄŸil, arkadaÅŸlarından izin almıştım. O eski püskü eldiveni masöre geri verdim.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!