Hitler'in bıyığı, Duçe'nin gömleği, Hoca'nın sarığı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin dünkü Refah Partisi kararı önümüze geldiği zaman, hepimiz derin bir ‘‘Ohh’’ çektik.Çünkü bu karar Refah Partisi'ni mahkûm ederken, Hürriyet'i ve onun Brüksel büro şefi Zeynel Lüle'yi aklıyordu. Zeynel kararın böyle olacağını aylar önce yazdığı zaman, İslamcı basında Hürriyet'e karşı ağır bir hakaret kampanyası başlamıştı.ZAMANIN ADALETİŞimdi karar açıklandı ve Hürriyet'in haklı olduğu ortaya çıktı.Zaman bazen böyle en adil yargıç oluyor.Bir kuruma veya kişiye yapılan haksızlıkları bir ölçüde de olsa gideriyor.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Refah Partisi'ne yönelik suçlamalarından biri dikkatimi çekti.Bu partinin ‘‘çok hukukluluk’’ sistemi getirmeyi amaçladığı belirtiliyor.Bu, geçtiğimiz dönemlerde İslami kesimin çok tartıştığı bir konuydu.Refah Partisi'nin önde gelen birçok şahsiyeti, inançlara bağlı bir, çok hukukluluk sistemini açık açık savundu.Oysa çok hukukluluk, bir toplumun başına gelebilecek en büyük felaketlerden biridir.Ben işte bu yüzden bazılarının yaptığı sahtekárlığı yapmayıp, Fazilet Partisi'nin kapatılmasına hiç üzülmedim diye yazmıştım.Çünkü bu rejim, ‘‘tek taraflı yükümlülüklerin bulunduğu’’ bir toplumsal kontrat üzerinde durmuyor.Bu kontrata hepimizin imza atmış olması, bunun hepimizi bağlaması gerekirdi.Ben bazı kurallara uyacağım, o isterse uyacak isterse uymayacak.Demokrasilerde böyle bir ikiyüzlülük yok.İSA DEMOKRASİSİSon zamanlara kadar, sözde demokrat bir aydın türünün terörü yüzünden, hepimiz Refah Partisi'nin ve onun devamcılarının hareketlerine, sistemi sarsan sözlerine, davranışlarına karşı ‘‘İsavari bir hoşgörüye’’ bürünmüştük.Onlar bir yanağımıza çakınca, öteki yanağımızı çeviriyorduk.Üzerimize abanmış bir ‘‘köktendemokrat kompleksi’’ vardı.Bizim kompleksimiz yüzünden onların bazıları çıkıp, ‘‘Demokrasi bir tramvaydır. Gideceğimiz yere kadar gider, orada ineriz’’ dediği zaman, bu sözleri söyleme hakkının bulunduğuna bile kendi kendimizi ikna etmiştik.Onlara sorulabilecek soruların tipi, sayısı, biçimini bile onlar tayin etme hakkını kendilerinde görüyorlardı.Demokrasi, ‘‘Onlar dayatacak, bizler kabul edeceğiz’’ denklemine dönüşmüştü.Bu oyun bozuldu.Çok hukukluluk masalı tarihe karıştı.Artık ‘‘birlikte yaşama mukavelesine’’ herkes imza atacak.Üstelik sadece imza atmakla kalmayacak, teminat verecek.Evini, geleceğini ipotek edecek.Attığı imzaya sadık kalmazsa, Türkiye’ye, uluslararası toplum hacze gelecek.MÜZEDEKİ SARIKRefah Partisi zihniyeti artık, Avrupa'nın tarih çöplüğüne atılmıştır. Çöplükteki tek arkadaşı ise Nazi partileridir. Mahkeme, Avrupa'nın kara tarih müzesinde, Hitler'in bıyığı ve Mussolini'nin kara gömleğinin yanına Hoca'nın sarığını büyük bir itinayla yerleştirmiştir. Bu kararla, Türkiye'de artık ‘‘siyasi İslam defteri’’ kapanmıştır.Mahkeme, Hoca'nın ‘‘İktidara kanlı mı geleceğiz, yoksa kansız mı’’ sorusuna tarihi cevabını vermiştir.Bu kafayı değiştirmeden, iktidara ‘‘kansız gelme yolunu da’’ ebediyen kapatmıştır.Yani, değişmeyen kafanın önünde artık sadece ‘‘kanlı iktidar’’ yolu kalmıştır. HAYIRLI SALIO yolun da nereye çıktığını, çıkacağını bütün dünya bilmektedir.Tabii en iyi de ‘‘O kafa’’ bilmektedir.Bu karar, siyaset meydanlarında üç paralık şovlar uğruna edilen lafların bir bedelinin bulunduğunu göstermiştir.Yani, ağızdan çıkan lafın, siyasetin ve hukukun ‘‘mütemmim cüzü’’ yani tamamlayıcı parçası olduğunu ispat etmiştir.Bir de maliyetinin ağır olduğunu...Bu karar, Türkiye'de 1970'lerde açılan karanlık bir parantezin kapanması anlamına gelmektedir.Yani Erbakan ve ‘‘O malum kafa’’ parantezinin...O nedenle bugünü tarihimizde ‘‘Hayırlı Salı’’ olarak hatırlayacağız.
Yazarın Tüm Yazıları