Hemşeri dayanışması

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu isimli bir kuruluşumuz var. Bu kurulun uzmanları, çeşitli kamu kuruluşlarını -kamu bankaları dahil- denetleyip raporlar yazarlar. Bunlar Meclis'e ve diğer ilgili yerlere gönderilir.

Bu raporlarda yer alan hırsızlık, yolsuzluk ve usulsüzlükler devletin organları ve özellikle Meclis tarafından ciddiye alınsa, adı geçenler hakkında soruşturma ve işlem başlatılsa, bunlardan birkaçı yargılanıp ceza alsa, inanın Türkiye temizlenir.

Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında belgelenen kepazelikler, akıllara durgunluk verir.

Keşke o raporlar çok sayıda basılsa ve piyasaya verilse!.. Ve herkes, kamu kuruluşlarında ne gibi dümenler, üçkâğıtlar döndüğünü görebilse.

Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporları, ülkemiz adına ‘‘utanç’’ belgeleridir. Bunlar yalın ve herkesin anlayacağı bir dille yazılır. İnanılmaz pislikler sergilenir.

Vurgunlar açığa çıkarılır, devletin nasıl soyulduğu ve nasıl sömürüldüğü, siyasetçilerin elinde nasıl oyuncak olduğu gözler önüne serilir.

***

Şimdi size bu kurul tarafından ortaya çıkarılan bir olayı anlatmak istiyorum. Belki önemsiz bulacaksınız ama tümüyle doğrudur, belgelidir ve Türkiye'de neler olduğunun somut bir göstergesidir.

Efendim, Devlet Bakanı Eyüp Aşık'ın çok sevdiği bir hemşerisi vardır. İsmi Yaşar Emin. Bizim Eyüp Bey bu şahsa iyi bir iş bulmak istemektedir.

Atamayı, kendisine bağlı olan Milli Piyango İdaresi'ne yapar. Yaşar Emin bu kuruluşun hem genel müdür yardımcısı, hem de yönetim kurulu üyesi olmuştur.

Yasa uyarınca, bu göreve atanacak kişinin dört yıllık yüksekokul mezunu olması zorunludur.

Yaşar Emin önce göreve başlar ve sonra bu sorunun üstesinden gelmeyi başarır. Muğla Üniversitesi'nden getirdiği bir belgeyi kayıtlarına koyar. Dört yıllık eğitim görmüştür!

Olayın içyüzü bir süre sonra açığa çıkar. Birincisi, bu şahıs Muğla Üniversitesi mezunu değildir. İkincisi, dört yıllık yüksek öğrenim görmemiştir.

Allah Allah, nasıl olur! Koskoca Devlet Bakanı Eyüp Aşık, kendisine bağlı olan bir kuruluşa hemşerisini ve yakınını atarken, böyle bir hataya nasıl düşer!..

Durum Muğla Üniversitesi Rektörlüğü'ne yazıyla sorulur. Gelen yanıt ilginçtir:

‘‘İlgili şahıs tarafından kullanılan diploma sahtedir.’’

Bizim Eyüp Bey bu durumda ne yapsın? Kendisine bağlı devlet kuruluşuna kendi elleriyle getirdiği hemşerisi ‘‘sahteci’’ çıkmıştır.

Bu durumda, onu yine kendi elleriyle görevden almak zorunda kalır! Kararnamesini geçen ayın son günlerinde sevk eder... Ve şahıs, 29 Nisan 1998 günü görevinden resmen alınır.

Ayrıca Yaşar Emin hakkında ‘‘evrakta sahtecilik’’ iddiasıyla suç duyurusunda bulunulur.

Şimdi bu şahıs hakkında savcılık tarafından soruşturma açılacak, yazışmalar yapılacak, belki mahkemeye sevk edilecek, yargılanacak ve çok küçük bir cezayla kurtulacak. İşin daha da acısı, bu süreç en erken üç beş yıl sonra sonuçlanacak.

Türkiye'nin çarkı maalesef böyle dönüyor.

***

Peki ama, bu işin hiç mi siyasi sorumluluğu yoktur? Ben Devlet Bakanı olsam ve bir hemşerimi veya yakınımı kendime bağlı bir kuruluşta böyle bir göreve getirsem, sonra onun sahteci olduğu belgelerle ortaya çıksa, o günden tezi yok bakanlık görevinden istifa ederim...

Çünkü demokrasilerde, adına ‘‘istifa’’ denilen bir kavram vardır.

O şahıs Milli Piyango İdaresi Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi sıfatlarıyla, Allah bilir nice resmi yazışmaya imza attı, ihalelere karar verdi, ödemeler yaptı, çeşitli konularda yetkisini kullandı.

Yani Yaşar Emin'in yaptığını bir yana bıraksak bile, kendisini o göreve sadece hemşerilik ve ahbaplık yüzünden getiren siyasetçinin hiç mi sorumluluğu, günahı, kabahati yoktur?

Anavatan Partisi, Devlet Bakanı Eyüp Aşık'tan bunun hesabını sormaz mı? Sormaz.

Başbakan sormaz mı? Sormaz.

Muhalefet partileri sormaz mı? Sormaz.

Kamuoyu sormaz mı? Sormaz.

***

Siyaset işte bu yüzden yozlaşıyor. Türkiye bu yüzden tıkanıyor, pisleniyor.

Falanca bakan veya milletvekili şu işi becermiş, şu yakınına kıyak yapmış. Kimin umurunda? Kim takar? Kime ne?

Aynı Eyüp Aşık, daha önce de hakkında Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yapılan suç duyuruları olan bir kimseyi, Türkiye Kalkınma Bankası'na genel müdür yapmamış mıydı? Devletin ve milletin trilyonlarını ona emanet etmemiş miydi? İş ortaya çıkınca Başbakan ve Cumhurbaşkanı açıkça yanıltılmamış mıydı?

Bu nasıl siyasettir, bu nasıl ülke yönetimidir?

Bütün partiler için geçerlidir: Genel başkana yakın dur, ona, karısına veya kocasına yağcılık yap ve bu yöntemle milletvekili, sonra da bakan olmayı becer.

Ondan sonra devletin ve milletin olanaklarını kendi kişisel çıkarların için kullan, bir telefonla emniyet müdürlerini görevden aldır, valileri esas duruşa geçir, kaymakamları sana yağ çekmediler diye başka yerlere sürdür, iş bitir, ihale bağla, devlet bankalarından kredi ayarla, yakın adamlarını devletin en yüksek katlarına yerleştir...

Oh be!..

Eyüp Aşık niçin istifa etsin ki? Diyeceği şudur:

‘‘Valla haberim yoktu. Hemşerim beni de kandırmış...’’

Ve sonra, haklı olarak ekleyecektir:

‘‘Burası Türkiye abicim. Bu gibi olaylarda herkes istifa etse, ortada ne başbakan kalır, ne bakan, ne milletvekili, ne de üst düzey bürokrat.’’













Yazarın Tüm Yazıları