Hem kel hem fodul

BÖYLE bir siyasi iktidarı daha önce görmemiştik. İnşallah bundan sonra da görmeyiz. Çünkü parti programında ne yazdılar, halka ne vaat ettilerse tam tersini yapıyorlar. Örneğin “hukuka, yargıya saygıdan” söz ediyorlar, hukuku hiçe saymanın, yargıyı baskı altına almanın daniskasını hiç utanmadan yapıyorlar.

Geçen hafta "askeri yargı" ile kavgaya tutuşmuşlardı.

Bir "katakulli"ye getirip, kimi hukukçuların Anayasa’ya aykırı bulduğu bir yasayı Meclis’ten geçiriverdiler.

Şimdi hedefte Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) var.

Bu kurul yasayla kendisine tanınmış yetkileri özgürce -siyasi baskı altında kalmadan- kullanacak diye yapmadıklarını bırakmadılar.

Neymiş?

"HSYK görev süresi dolan bazı Ergenekon savcılarını ve bu konuya bakan mahkeme yargıcını başka yere tayin edebilirmiş."

Sadece bu kampanya bile o savcıların "siyasileştiğini" ortaya koymaya yetmez mi?

Böyle bir kanaat HSYK’da da oluşursa elbet onların yerini değiştirir. Ne var bunda?

Utanmadan bir de eski olaydan örnek veriyorlar:

"Hortumlama" türü davalara bakan bir yargıç sanıklara ağır cezalar vermişmiş. Ama verdiği ceza Yargıtay tarafından bozulduktan sonra HSYK o yargıcı başka yere tayin etmişmiş de yeni gelen yargıç cezaları indirmişmiş. Bu da HSYK’nın sabıkası imiş."

Konuyu iyi bilenden dinledik:

Söz konusu yargıç meğer yargıladığı kişiler ve olay hakkında kitap yazıp onları peşinen suçlamışmış. Nitekim Yargıtay "böyle bir yargıcın tarafsız olamayacağı" gerekçesiyle bozmuş verdiği kararları... Hatta bozma işlemi bir değil iki kere yaşanmış. Dahası bu yargıcın dönemin Adalet Bakanlığı Müsteşarı’ndan aldığı feyizle (!?) karar verdiği saptanmış. Görev yeri bunun üzerine değiştirilmiş. Nitekim daha sonra da bugünkü iktidar tarafından ödüllendirilerek yüksek düzeyli bir kurulun üyeliğine getirilmiş.

Bu HSYK’nın sabıkası mı oluyor, görevini en iyi şekilde yaptığının kanıtı mı?

Sistemli, yaygın ve edepsizce sürdürülen bir kampanya ile HSYK üyelerini yıldırıp, yeni hákimler ve savcılar kararnamesinin siyasi iktidarın istediği şekilde çıkmasını sağlamaya çalışıyorlar.

Sonra da hem "yargının bağımsızlığından yana" görünüyorlar, hem de "Askeri yargıyla ilgili yasa, biçimsel olarak Anayasa’ya aykırıdır" diyen Yargıtay Birinci Başkanı’nı, "siyasetçiler gibi her mikrofon uzatıldığında konuşma yapmakla" yani bir bakıma siyaset yapmakla suçluyorlar.

Gerçi Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, "Doğru bildiğimi söylemeyeceğim de ne söyleyeceğim?" diyerek bir yüksek yargı organı başkanına yakışan yanıtı vermiş.

Vermiş ama bu kadronun ondan ders çıkaracağını beklemek beyhudedir.

Zaten aksi söz konusu olsa, Cemil Çiçek’in Yargıtay Başkanı’na teşekkür etmesi beklenirdi.

Sayın Çiçek, Yargıtay Birinci Başkanı’nın tamamen "hukuki" bir beyanında bile "siyasi" motif aramaya kalktığına göre, parlak siyasi görüşleriyle herkesi aydınlatan Bolu Valisi hakkında ne düşündüğünü de söylese fena mı olur?
Yazarın Tüm Yazıları