Hayatımız ucuz roman

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Sanat eğitimi verilmemiş, kitap okutulmamış, müze gezdirilmemiş, tek tablo seyrettirilmemiş, iyi bir senfoniden tek ölçü dinletilmemiş, bu yüzden insan sevgisi oluşmamış bir toplumun, bütün hamlığını, hışırlığını ve hırtlığını yaşıyoruz. Av ve avcı olmanın farkedilmezliğiyle. Toplumca bir Rus ruletinin bilinçsiz kurbanlarıyız.

Meramını ifade edemeyen insanın ilkel tepkisi kol geziyor.

Gazetedeki ölüm/öldürme haberlerini okuyunca, bu toplumun panoraması bir karabasanın bütün unsurlarını taşıyor.

Özlem Solok, Cogito'nun Şiddet özel sayısında (6-7, kış-bahar 1996, Yapı Kredi Yayınları) insanın uygarlık serüvenindeki şiddet olgusuna şöyle yaklaşıyor:

‘‘Sürekli gelişmeyi, sofistike bir uygarlığın en uç noktasına ulaşmayı gözüne kestirmiş olan insan, ardına bakıp şöyle diyor: 'Ben ilkel bir hayvanken şimdi uygar bir insanım. Kadınları cadı diye diri diri ateşte yakmıyorum, engizisyon mahkemelerini ortadan kaldırdım, artık zamanımın yüzde yetmişini savaşarak geçirmiyorum, idam tekniklerim çok daha uygar, atom bombasını keşfederek anında ölüm vaadediyorum, saldırganlık içgüdülerimle başa çıkabiliyorum ve şiddet'i bir kavram olarak tanımlayabiliyorum...’’

Yukardaki ölçütlerden bazılarını kaale alırsak, sonuç vahim.

Kadınlarımızı yakmıyoruz ama bizi terkettiklerinde, affetmiyoruz, bireysel tercih haklarını kullandıklarında hazmedemiyoruz, öldürüyoruz.

Savaşçı bir milletiz, sözünün geçerliği, bu ölçütlerin ışığında uygar bir davranış sayılamaz.

***

BİR mera anlaşmazlığı yüzünden dört kişi ölüyor, çocuk kavgasının bilançosu iki ölü.

Gazetedeki fotoğraflar, western filmlerinden kopyalanmış kareler.

Dar ilişkilerde sadece öfkeyi bilen, yıllardır kimse onun hakkını korumadığı için de kendi başının çaresine bakan insanlardan oluşan bir toplumun hali.

Güvensiz insanların hırçınlığı, cehaletin verdiği gözüpeklik, hayatını ve hayatları ucuz gören bir anlayışın tipik örnekleri.

Ölmenin yaşamaktan daha önemli olduğuna inandırılmış insanların kahramanlık sandığı cılız refleksler.

Çehov, hikayenin başında, duvarda bir tüfekten söz ettiyseniz, sonuna kadar bu patlamalı, diyordu.

Hayatın trajik bir Çehov öyküsüne döndüğü ülke, elinde silahı olan herkes onu bir gün patlatıyor.

Hazmetmeden kazanılmış servetlerin gösterişe dönüştüğü, içine ilim ve irfanın bir türlü giremediği kapalı hayatların şiddette açıklık kazanması.

Aşiretler şehri İstanbul...

Caddelerde yürüyenlerin fizyonomisi, ateşlenmeğe hazır birer barut gibi, otomobilinde gaza basan öc alma duygusunu içinden atamıyor, yaratmadığı teknolojiyi kullanmyı da bilmiyor.

Toplumumuz Natural Born Killers'ın doğal platosunu andırıyor.

***

EVET, hayatımız ucuz bir roman, sonu ya mezarda bitiyor ya hapishanede.

Yazarın Tüm Yazıları