Hayallerim olmadan asla

Güncelleme Tarihi:

Hayallerim olmadan asla
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 22, 1997 00:00

Haberin Devamı

Hakan Öge, Türkiye'yi kuzeyden güneye ‘‘kanatlarıyla'' katedecek

Onun diğer insanlardan farkı tüm çocukluk hayallerini teker teker gerçekleştirmesi. Fransa bisiklet turuna katılma hayali kurarken, 15 yaşında milli bisikletçi oldu. Motosiklete ilgi duyduğu zaman Rusya'yı bir uçtan bir uca geçti. En büyük hayali dağcı olmaktı, Türkiye'nin Ağrı dahil en büyük zirvelerine tırmandı. Wind-sörfe başladığı yıllarda kar, kış, çamur demeden denize koştu. Bir katalogda gördüğü Delta kanatlar ise yaşamını değiştirdi. Türkiye'ye yamaç paraşütçülüğünü getirenlerden biri olan Hakan Öge, bugün bambaşka bir hayalini gerçekleştiriyor. Sinop'tan Anamur'a Türkiye'yi kanatlarıyla geçiyor.

O bir diş doktoru. Ancak hastaları iyi bir dişçi olduğu için değil, yaşamda farklı uğraşları olduğu için onunla gurur duyuyor. Hakan Öge 1964 doğumlu. Çocukluğu Ordu'da geçmiş. Sinemayla iç içe büyümüş: ‘‘Babam da diş doktoru. Ancak diş doktorluğunun yanında Ordu'da iki sineması vardı. Sinema'da hayaller kurardım. TIR şoförü olup dünyayı dolaşmak, Fransa bisiklet turuna katılmak, dağlara tırmanıp kapasitemi zorlamak gibi...''

Erkek çocuklarının en büyük merakı futboldur. Oysa Hakan Öge ne bir futbol maçı seyrediyor, ne de takım tutuyor. ‘‘Okul hayatım bisikletin üstünde geçti. 15 yaşında yarışlara katılmaya başladım, bir yıl içinde milli takıma girdim. Dereceye giremeyeceğimi anladığım zaman yarışı bırakıyordum.'' Öge elliyi aşkın Türkiye birinciliği elde etmiş. Madalyalarının sayısını ise çoktan unutmuş. O zamanlar erkek lisesi olan St. Joseph'te okuyan Öge, spordan başka yapılacak fazla bir aktivitenin olmadığını söylüyor. ‘‘1975'li yıllarda dünyada wind-sörf ilk defa yapılıyordu. Sörf Türkiye'de bulunmuyordu. İlk kez wind sörfle 1978 yılında tanıştım.''

Daha sonra üniversite yaşamında wind sörfe ağırlık veren Öge, kar, kış çamur demeden rüzgar estiği zamanlar denize koşmuş. ‘‘Bireysel sporlar daha fazla ilgimi çekiyordu. Dağcılık da en zevkli bireysel sporların başında geliyordu.'' O zamanlar İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'nde bu tür aktiviteleri yapabilmek için çok uğraşmak gerektiğini belirtiyor. ‘‘Ama Edebiyat Fakültesi'nde dağcılık eğitimi verildiğini öğrenir öğrenmez, hemen yazıldım. On yıldır dağcılık yapıyorum.'' Türkiye'deki önemli bütün zirvelere tırmandı. Ağrı, Erciyes, Demirkazık, Alacadağ, Bey Dağları, ve diğerleri...Okul hayatında çok parlak bir öğrenci olmadı. Ama hobilerini engellemesin diye hiçbir zaman bütünlemeye de kalmadı.

THK kabul etmedi

Lise yıllarında yabancı kataloglarda gördüğü Delta kanatlar kafasına uçma hayalini soktu. ‘‘Delta kanatlarla Avrupa'da uçulduğunu biliyordum ama Türkiye'de henüz böyle bir aktivitenin olup olmadığından haberdar değildim.''Uçma isteğini gerçekleştirmeyi kafasına koyan Öge, Türk Hava Kurumu'na başvurdu. ‘‘Orada sadece paraşütçülük ve planörlük yapılıyordu. Paraşütçülük hiçbir zaman ilgimi çekmedi. Boşluğa atlamak ve düşmek... Adrenalini yükselten aktiviteleri sevmiyorum.'' Heyecan yaşamak için değil, sadece hayattan zevk almak, mutlu olmak için bunları yaptığını söylüyor. ‘‘Heyecanlanmaya başladığım zaman vazgeçiyorum.'' Mesela dağda heyecanlanmaya başladığı anda geri dönüyor. ‘‘Türk Hava Kurumu'na planör öğrenmek için başvurduğumda kabul edilmedim. Başka adreslere yöneldim.‘‘ 1985 yılında bu sefer Alman kataloglarından birinde, dağa çıkan bir adamın paraşütle atladığını gösteren fotoğrafları dikkatimi çekti. Önce bir anlam veremedim. Nasıl dağdan paraşütle atlanırdı?'' Sonra Alman iki gençle tanışan Öge, bu soruyu onlara sorduğunda o paraşütün paraglider denen yamaç paraşütü olduğunu öğrendi. ‘‘Almanya'da bu işin yapıldığı yerlere başvurdum. O zaman üniversite öğrencisiydim ve istedikleri rakamlar harçlığımın çok üstündeydi.''

Birgün Ataköy-Galeria'da dolaşırken ‘‘Siz de Gökyüzüne katılın'' sloganıyla stand açan bir Türk'le tanışmış. ‘‘Murat Öveş Türkiye'ye ilk yamaç paraşütünü getiren kişilerden biriydi. Ama onun istediği kurs parası da bana pahalı gelmişti. Sonunda Paraglidingi bir İngiliz arkadaşımdan öğrendim.'' Hakan Öge böylece Türkiye'ye yamaç paraşütünü kazandıranların arasına katıldı. Ve ilk uçuş dersini şimdi eşi olan Sanem Öge'ye verdi.

Tırmanışta tanıştık

‘‘Onunla Erciyes tırmanışında tanıştım. O gün hava koşulları yüzünden tırmanış yapamadığımız için parapenteyi çıkarıp uçtum. Sanem'in çok ilgisini çekmişti. İlk öğrencim o oldu.'' İstanbul'da, Karaburun'da, Çatalca'da, Abant ve Uludağ'da, Fethiye Babadağ'da uçmaya başladılar. Birkaç yıl sonra ise Aladağlar'ın eteğinde evlendiler. Ama tek bir farkla. Dağdan uçarak indiler ve telsizle ‘‘evet'' dediler nikah memuruna. ‘‘Anadolu yamaç paraşütçülüğü için en ideal bölge. Tepe çok, ağaç az.'' Yamaç paraşütçüsü olabilmek için en az beş gün kursa katılmak şart. Tek başına uçabilecek düzeye gelmek içinse birkaç ayın geçmesi gerekiyor.‘‘Bu sporu algılayabilecek düzeyi olan herkes uçabilir. 14 yaşından 80 yaşına kadar.'' Peki riski yok mu? ‘‘Benim yaptığım en riskli sporlardan biri. Uçmak ne yüzmeye, ne tırmanmaya, ne yürümeye benziyor. Havanın hareketleri sürekli değişiyor. Su gibi akışkan. Ancak akışkanlığını görmek çok zor. İyi tahminler yapmak, bulutların durumunu gözlemlemek gerekiyor.'' Şu ana kadar hiçbir kaza geçirmemiş, sert inişler yapmamış. Ancak riskli durumlara yakalanmış. ‘‘İşte o zaman teknik bilgilerinizin iyi olması şart''.

Hakan Öge, uçarken aynı zamanda fotoğraf da çekiyor. Atlas dergisi için birçok fotoröportaja imza atmış. Öge'nin son hayali de gerçekleşti. Atlas Dergisi sayesinde motorlu bir parapente sahip oldu.‘‘Sırtınıza motoru takıp havalanıyorsunuz. Motorun ağırlığı 20 kilogram. Arabanın arkasına koyup istediğiniz yerde uçabiliyorsunuz. Paramotorun fiyatı ortalama altı bin dolar.

Öge motorlu kanadıyla ilk kez muayenehanesiyle Moda arasında uçmuş. ‘‘Hava koşulları iyi olmadığı için bir türlü uçamıyordum. Paramotoru muayenehaneme getirmiştim. Havanın güzel olduğu bir gün şans yüzüme güldü ve iki hastam randevusunu iptal ettirdi. Üç saatlik bir boşluğum olmuştu. Kanatlarımı alıp Moda'da uçtum.''

Motor saatte 40 kilometre hız yapıyor. Ancak saatte bir benzinliğe inip yakıt almak gerekiyor. Öge iki ay önce modern Hezarfen Çelebi oldu ve paramotoruyla İstanbul Boğazı'nı geçti.‘‘Aslında gayet kolay bir uçuştu. Sadece bir kilometre geçtim. Ama en zevkli olanı Boğazın bütün güzelliğini bambaşka bir açıdan görmekti. Sanki balondan seyrediyormuş gibi yavaş yavaş seyretmek çok hoştu...''

Yeni hayaller

Öge birkaç aydır Türkiye'yi boydan boya geçmeyi planlıyordu. Teknik analizlerini yaptı, uçuş rotasını çizmeden önce bir haftasonu karayolundan tam üç bin kilometre kat etti. Amacı Türkiye'yi kuzeyden güneye katetmekti. Bu hafta kolları sıvadı ve hazırlıklarına başladı. Gelecek hafta Sinop'tan Anamur'a uçmaya başlayacak. Neden Kuzeyden Güneye?‘‘Yaz aylarında rüzgar Kuzey- Kuzey Doğu'dan esiyor. Bir kere rüzgarı arkama alacağım. Bu bir avantaj. İkincisi ise farklı iklimleri, bitki örtülerini, Tarihsel mekanları geçeceğim.''Teorik olarak üç günde Karadeniz, Ege ve İç Anadolu'yu geçerek Akdeniz'e ulaşmak mümkün. Ancak hava koşulları yüzünden bu parkuru 10 gün içinde almayı hedefliyor.

Hakan Öge bir hayalini gerçekleştirirken aynı anda peşinde koşulacak başka bir hayal kuruyor. Birçoğumuz yaşamımızı evle iş arasında sınırlarken onun hayatı çoğumuza zor görünebilir. Ancak Hakan Öge'nin içi rahat. Çünkü o hiçbir zaman‘‘yaşamda kendim için ne yaptım?''sorusuyla karşı karşıya gelmeyecek.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!