Hay Allah vergisini versin!

Ege CANSEN
Haberin Devamı

Her konuda olduğu gibi, vergi konusunda da söylenmemiş söz yoktur. Söylenmiş sözlerin bir kısmı doğru, bir kısmı yanlıştır. Üstelik, doğru sözlerin içinde yanlışlar, yanlış sözlerin içinde doğrular gizlidir. Hiçbir ifade ‘‘tek başına’’ ne doğrudur, ne de yanlış. Bir ifadeyi irdelemek gerekiyorsa, hangi bağlamda söylendiğine bakmak gerek. Tedbirimizi aldığımıza göre, şimdi atışa başlayabiliriz.

Bu millet vergi vermiyor: Doğru, birey olarak dişe dokunur miktarda vergi verenlerin sayısı çok az. Yanlış. Çünkü son tahlilde, kara, deniz, hava ve jandarma kuvvetlerinin yaptıkları dahil, devlet organlarının, özel idarelerin, belediyelerin her tür örtülü veya örtüsüz harcamalarının tamamı, kısaca bütün yatırım ve cari gider sarfiyatı, yenen rüşvetler, kamu sırtından haksız edinilen servetler, KİT'lerin BİT'lerin finansman açıkları ve kimin ödediği belli olmayan her nevi yerli veya yersiz para ödemesinin kaynağı ‘‘bu milletin ödediği’’ vergilerdir. Ödenen vergilerin toplamı, kamu harcamalarına eşittir.

Devlet borçlanarak harcıyor: Yanlış. Devletin, iç ve dış borçlarının tamamı 105 milyar dolardır. Bu rakam Osmanlı'dan bu yana gelen tüm borçların son bakiyesidir. Sadece son 20 yıllık milli gelir toplamı, 3000 milyar dolardır. Devlet harcamalarının milli gelire oranı en az yüzde 25'tir. Demek ki devlet, yirmi yılda 750 milyar dolara eşdeğerde para harcamıştır. Aynı devrede borçlardaki artış, 90 milyar dolar mertebesindedir. Demek ki, harcamaların yüzde 88'i, halkın ödediği vergilerle karşılanmıştır. Üstelik vergilerin bir kısmı, alınan borçların faiz ödemelerine tahsis edilmiştir.

Verginin çoğunu ücretliler ödüyor: Yanlış. Ücretliler fiiliyatta hiç vergi vermez. Ücretlilerin ödediği söylenen vergi iki kısımdan oluşur. Birincisi, devletin kendi personeline brüt maaş verdiği ve sonra onlardan kesinti yoluyla vergi topladığı varsayımına dayalı muhasebe egzersizidir. Ortada ne ödenen, ne de tahsil edilen bir para yoktur. Tamamı hayal ürünüdür. İkincisi, özel sektörde çalışanların ücretlerinden kesilen vergilerdir. Burada, gerçek anlamda bir vergi tahsilatı vardır. Ancak bu verginin, doğru anlaşılması için olması gereken adı ‘‘istihdam vergisi’’dir. Bu verginin sorumlusu, işgören değil, işverendir. Vergiyi doğuran olay, emekle yaratılan değer değil, bu değerin ‘‘bordro’’ya yansıyan kısmıdır. Ücretle çalışanlar, birleştirme yapanlar hariç, vergi vermez.

Garibanı bırak; yüzsüzlerle uğraş: Yanlış. Gariban tanımına giren seyyar esnaf, pazarcı, götürü veya gerçek usulde vergiye tabi küçük esnaf ve çiftçiler, iddia edildiği gibi ‘‘gariban’’ değildir. Bu sınıf mükellefin ortalama kazancı, ücretlilerden yüksektir. Ücretliler, özel sektörde bizim deyimimizle ‘‘istihdam vergisi’’ yaratmaktadır. Daha önemlisi garibanlar, ‘‘kayıtdışı ekonominin açık kapısı’’dır. Garibanla uğraşmama sonucu oluşan vergi ziyanı, sadece onların ödemediği meblağ değildir. Kayıtsız yapılan ticari faaliyetin, hammaddeden başlayan üretim zincirinde oluşan tüm kazançlar, bu yolla ‘‘vergisiz’’ hale gelmektedir. Gerçek yüzsüzler, bu düzenin yavrularıdır.

Vergiyi şirketler ödüyor: Doğru. Devlet gelirlerinde ve giderlerinde hesaba dahil edilen ‘‘fiktif sarf’’ (iç borç faizlerinin yüzde 90'ı ve kamu personelinin net-brüt bordro farkı) ile ‘‘fiktif tahsilat’’ (kamu çalışanlarından alınan gelir vergisi) bütçeden düşülürse, devlet gelirlerinin yüzde sekseninin 300, bilemedin 500 büyük şirket ve onların çevresi tarafından ödendiği ortaya çıkar. Ancak, şirketlerce ödenen vergilerin de ‘‘nihai mükellefi’’ millettir.

SON SÖZ: Devletin parası yoktur, milletin parası vardır.














Yazarın Tüm Yazıları