Hani o saatte kameralar bozuktu?

GEZİ Parkı protestoları sırasında ortaya atılan en büyük yalan, bir türbanlı kadının saldırıya uğraması ile ilgiliydi.

Haberin Devamı

Amaçları toplumda kargaşa yaratmak, kardeşi kardeşe kırdırmak ve memleketin mütedeyyin insanlarını tahrik etmekti.
Cinsel fantezilerle süslü bir halüsinasyonu, gerçekmiş gibi pazarlamaya çalıştılar.
Bellerinden üstü çıplak, ellerinde deri eldivenler olan, başlarına siyah bantlar takmış, sayıları 70’ten fazla bir grup erkek!
Kadını taciz etmekle kalmıyor, bir de üzerine çişlerini yapıyorlardı.
Hatırlayacaksınız, önce “Elimizde bu saldırının görüntüleri var” demişlerdi.
Sonra “Hayır, görüntü filan yok” dediler. MOBESE kameraları bozukmuş vs.
Geçen gün ilginç bir şey oldu.
Aynı binada çalıştığımız bir genç, emniyete çağrıldı.
Gayrettepe’deki binaya gittiğinde çağrılma nedeninin, “Kabataş’ta taciz edilen türbanlı kadın” ile ilgili olduğunu öğrendi.
Meğerse bu genç, iki arkadaşı ile birlikte olayın olduğunun iddia edildiği gün saat 19.48’de saldırıya uğradığını iddia eden kadının yanından geçmiş.
Polis onları kolayca bulmuş, çünkü üzerlerindeki Beşiktaş formasında isimleri de varmış.
Polis, gençlere kadının anlattığı türden giyimleri olan kişiler görüp görmediklerini, yardım çağrısında bulunulduğunu duyup duymadıklarını filan sormuş.
Başa dönüyorum: Hani MOBESE kameraları bozuktu? Hani saldırının olduğunun iddia edildiği saatte kayıt yapılamamıştı?
Üzerlerinde Beşiktaş formasıyla yürüyüp giden, kendi halindeki üç genci tespit edebilen kameralar, sayıları 70’ten fazla, üstleri çıplak, elleri eldivenli, başları bantlı cinsi sapıkları nasıl olup da tespit edemedi?
Bu Ali Cengiz oyununu kim tezgâhladı? Kim mütedeyyin insanları çileden çıkaracak ve memleketi belki de ateşe verecek bir yalanı uydurdu?
Bunu merak eden bir tek savcı yok mu bu memlekette?

Haberin Devamı

Ey Eğitim Bakanı! Bu avanta kimin için?

ÖYLE bir memlekette yaşıyoruz ki, çok önemli olaylar üzerinde muhalefet partileri bile konuşacak vakit bulamıyor.
Ne diyorsunuz, çok mu iyimser oldu? Vakit mi bulamıyorlar, Erdoğan’ın ortaya attığı yemlerle oyalandıkları için farkına mı varamıyorlar?
Bu öğretim yılında lise son sınıfı yurtdışında herhangi bir okulda okuyan TC vatandaşı öğrenciler, istedikleri üniversitenin, istedikleri bölümüne sınavsız olarak girecekler.
Bitmedi: Bu öğrencilerden üniversite harcı vs. de alınmayacak.
Çocuğu bu yıl liseyi bitirecek olan ebeveynleri uyarıyorum: Dershanelere, özel hocalara para dökmeyin! Çocuğunu yurtdışında ortalama bir üniversiteye yollamayı düşünenler, akıllı olun!
ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi elinizi uzatsanız tutacağınız mesafede duruyor artık. Sınav yok, para harcamak yok.
Dünyanın dört bir yanında Türkçe eğitim yapan okullar var, ödeyeceğiniz para da yıllık 700-1000 doları geçmez. Oralarda kalabilecekleri yurtlar da var, aylığı 50 doları bulmaz.
Gönderin çocuğunuzu hemen, geleceğini bugünden garantileyin.
Herkesi uyarma görevimi yerine getirdiğime göre şimdi sorabilirim!
Ey Milli Eğitim Bakanı!
Bu avanta, kimin ya da kimlerin çocukları için tezgâhlandı?
Bu çocukların istedikleri okullara girerek, kontenjanları doldurmaları, sınavı kazanacak başka çocukların haklarının yenmesi anlamına gelmiyor mu?
Bu kul hakkı yemek değil mi? Kul hakkının yenmesine aracı olanları öbür dünyada ne bekliyor?

Haberin Devamı

Kalbine bak orada çölü göreceksin

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, çevrecilere “Gidin ormanda yaşayın” deyince ben de “Git çölde yaşa” diyerekten bir yazı yazmıştım.
Geçen hafta FIPP ve BI toplantıları için yurtdışındaydım. Baktım Başbakan bu yazıyla ilgili olarak alegorik bir yanıt vermiş.
Şöyle diyor: “Bir gazetenin yazarı, Çamlıca Camisi için bize ‘Git çölde yaşa’ diyor. Çöl vicdanı olmayan bir ruhtur, çöl terazisi şaşmış zihindir. Bize çölü gösterenler kendi kalplerine baksınlar. Çölü orada göreceklerdir. Biz hiçbir yere gitmiyoruz”.
Başbakan’ın gazeteleri, kitapları kendisinin okumadığını biliyoruz. Birileri okuyup, ona özetini anlatıyor.
Söylemeliyim ki Başbakan adına bu işi yapanların bir sorunu var: Ya okuduklarını anlamıyorlar, ya da okuduklarını düzgün cümleler ile karşılarındakine aktarabilecek durumda değiller.
Söz konusu yazı için de böyle olmuş belli ki.
O yazıyı sadece Çamlıca’ya yapılacak beton ucube için değil, genel olarak Türkiye’nin çölleştirilmesiyle ilgili yazmıştım.
Ayrıca birilerine “Git bilmem nerede yaşa” talimatı vermekteki faşizan eğilime dikkat çekmiştim.
Yazıda bunu söylerken, başkasına “Git bilmem nerede yaşa” demek tutarsızlığına düşmem!
Öte yandan Başbakan ile hemfikirim!
Kalbine bak, orada çölü göreceksin!
Ölüp giden gencecik insanlar için en ufak bir üzüntü belirtisi bile göstermeyen, onlardan “Bir tanesi, iki tanesi, üç tanesi, dört tanesi polise şiddet uygularken öldü” diye söz eden birisinin, kimseye bir şey söyleyebilecek durumda olmadığını düşünüyorum.
Oysa birkaç damla gözyaşı, içindeki çöle hayat verebilirdi!

Yazarın Tüm Yazıları