Hangi ihtiyacın gereği?

ASLINI ararsanız eldeki bilgi yeterli sayılmaz. Araya bir de hükümetin Bayram Bahşişi niyetine tüm kamu sektörüne verdiği 9 günlük tatil girince, ne resmi kaynaklara ulaşabiliyorsunuz, ne de aradığınız kişileri bulabiliyorsunuz.

Ama haber ilginç:

Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan sorumlu Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın bir yasa taslağı hazırlatmış. Bakanların imzasına açılan taslağa göre Diyanet İşleri Başkanlığı'na getirilecek kişiler bundan böyle seçimle belirlenecekmiş.

Gazetelere yansımayan ama televizyonlarda verilen bilgiye göre başkan ya doğruca cumhurbaşkanına veya başbakana bağlı olarak görev yapacakmış. Ancak cumhurbaşkanına bağlı olması Anayasa değişikliğini gerektirdiği için burada bir zorluk söz konusuymuş.

Son bilgi... Yeni yapılanmada, Diyanet bünyesinde Alevilerin temsili dikkate alınmamışmış.

Baştan itiraf edelim ki konunun deyim yerindeyse teknik tarafı bizim bilgi birikimimizin dışında kalıyor. O nedenle Alevilerin temsil edilme taleplerini yadırgasak da bir görüş beyan etmekten kaçınıyoruz.

Keza Alevi yurttaşların din hizmeti ihtiyacına Diyanet İşleri Başkanlığı'nın niçin sırtını döndüğünü de hiç anlayamıyoruz.

Bizi bu satırları yazmaya yönlendiren Diyanet İşleri Başkanlığı'nın devlet içindeki yeri... Ve bunun nasıl düzenlenmesi Türkiye'nin gerçeklerine ve gereksinimlerine uygun olur sorusu...

Bilindiği gibi Türkiye'nin 80 yaşını bulmuş laiklik modeline saldıranlar devletin Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kendi bünyesine alarak denetim altında tutmasını eleştirirler.

‘‘Laik bir devlette, devletin tüm inançlara mesafesi aynı olmak gerekir’’ derler.

Teorik olarak dedikleri doğrudur.

Teorik olarak diyoruz, çünkü bu doğru, Sezar'ın hakkı Sezar'a, Tanrı'nın hakkı Tanrı'ya ilkesinin yaşama geçtiği yani Kilisenin devleti yönetme iddiasını terk ettiği Hıristiyan toplumları için geçerlidir.

O nedenle, ‘‘cami’’, devleti yönetmek iddiasından vazgeçtiğini kesin şekilde ilan edinceye kadar, devlet dikkatli olmak ve dini değil, din adına yapılanları denetim altında tutmak zorundadır.

Bu denetimi yapmayana ne olur diye merak eden, İran'a bakar anlar...

Türkiye'deki model işte bu gerçek üzerine kuruludur.

Türkiye'nin (50 yıldır iktidarda olan karşı devrim sürecine rağmen) son 80 yılda ulaştığı aşamalar da, bu modelin doğruluğunun kanıtıdır.

Gerçek bu iken, Diyanet İşleri Başkanı'nı seçimle belirlemek (sessiz sadasız bir Şeyhülislam yaratmak niyeti yoksa) hangi ihtiyacın gereğidir?
Yazarın Tüm Yazıları