Hamiyetli yılbaşı

Önümüz yılbaşı ve biliyorum kimse bana zırnık hediye koklatmaz, kendi kendimi armağanla donatmam lazım, ‘‘sinye’’ mal seçimine başladım. Kodaman bir otelin barına kuruldum, garsona iyi soğutulmuş şampanya söyledim ve ‘‘Financial Times’’ın hafta sonu ilavesini açtım.Sonsuz üzgünüm ve içim kan alıyor, çünkü Güney Doğu Asya'da yaşanmakta olan son ekonomik kriz Avrupa ve ABD'de en çok lüks markalara darbe vurmuş.İşte ‘‘Gucci’’si, ‘‘Dupont’’u, ‘‘Hermes’’i, ‘‘L'Oreal’’i, ‘‘Bulgari’’si, falancası filancası, ‘‘Kaplanlar’’ın zenginleşmesinden bu yana ihracatlarının önemli bir bölümünü sarı adamlara ‘‘sinye’’ mal satarak gerçekleştiren asil firmalar mevcut iktisadi buhrandan dolayı hızla pazar yitiriyorlarmış.Sizin anlayacağınız, kemerleri sıkmak zorunda kalan Japon damat Şintoist tapınağa giderek ecdadının ruhuna çan çaldıktan sonra gelinin yakasına cakalı bir ‘‘Cartier’’ broş değil de, Hong Kong mamulatı harcıalem iğne takıyormuş.Dolayısıyla da alamet-i farika tüketimi tepetakla aşağı yuvarlanıyormuş.* * *DEDİĞİM gibi, haberi okuyunca içim cız etti. Hüzünlendim. Ağlamaklı oldum.Ama benim gibi merhametli bir insan her halde lüks markaların böylesine vahim bir krize sürüklenmesini kabullenemezdi. Yufka yüreğim el vermezdi.Eh kesemin bereketi daim olsun, Asya'da sistem bunalımıymış, Tayland'da döviz paniğiymiş, Singapur'da borsa endişesiymiş, Allah'a bin şükür bankadaki çok sıfırlı hesabım sayesinde bunların hepsi bana vız gelir. Cüzdanım kabarık.Bu yüzden zor durumdaki lüküsçü firmalara hemen yardım etmek kararı aldım.Üstelik önümüz yılbaşı ve biliyorum kimse bana zırnık hediye koklatmaz, kendi kendimi armağanla donatmam lazım, ‘‘sinye’’ mal seçimine başladım.Kodaman bir otelin barına kuruldum, garsona iyi soğutulmuş şampanya söyledim ve ‘‘Financial Times’’ın hafta sonu ilavesini açtım.* * *BU gazeteyi seçtim, çünkü hitap ettiği kalantor okuyucu kitlesi itibariyle pembe kağıtlı İngiliz ceridesi benim tercihim olan malların reklamını yapar.Nitekim yanılmadım ve ‘Piaget’’in çok klas bir saat modeliyle karşılaştım. Fakat iki sayfa sonra da ‘‘Rolex’’in müthiş bir kronometresine rasladım.Yeni zengin kokuyordu ama yine de hoşlandım. Eh denizde kum bende papel ve geldik gidiyoruz şen olasın Halep şehri, her ikisinde birden karar kıldım.Böylelikle hem ‘‘Piaget’’e ve ‘‘Rolex’’e aynı anda yardım etmiş olurum, hem de birincisini smokinli davetlerde, diğerini ise kış sporlarında takarım.Veya yeni ısmarladığım ‘‘Alfa Romeo’’ otomobilimin deparlarını hesaplarım.* * *BİR sayfa daha çevirdim ve bir kadın parmağında geçirilmiş dehşet hoş bir ‘‘Chanel’’ yüzükle karşılaştım. Cehaletimi af buyurun, ben her ne kadar bu markanın ‘‘5 Numara’’ parfümünden sürünmüş dişileri beş kilometre öteden hisseder ve aynı alamet-i farikadan tayyör giyinmiş lacivert kadınları ilk bakışta mimlersem de, Fransız firmanın mücevherata da el attığını bilmiyorum.Her ne neyse, yüzük öylesine cazip ve üzerindeki pırlanta öylesine zarifti ki, şu anda sahibesi meçhul olsa bile bunu da mutlaka almaya karar verdim.Belli olmaz, 31 Aralık gecesi raslayacağım esrarengiz bir hanımefendi bana 1 Ocak sabahı hem kendi tenini, hem de hiç beklenmedik şekilde, sayfada asalet haykıran ‘‘Mulberry’’ yolcu çantasının deri sathını okşatabilir. Böyle şeyler altında kalmaktan nefret ederim ve o zaman imdadıma ‘‘Chanel'' briyan yetişir.Ne var ki, akşama doğru telefon edecek ve biraz geç bir yılbaşı sürprizi için şimdi uçaktan indiğini söyleyecek diğer bir hanımefendi de ihtimal konusu olabileceğinden ve eh ben de bir andavallı gibi havaalanına gidemeyeceğimden, O'na da ‘‘De Beers’’in çok sade ve çok şık bir kolyesini almaya karar verdim.N'apim Asya pazarlarında vahim kriz yaşanıyor ve aynı anda hem Fransız ve Felemenk kuyumcuların, hem de farklı kadınların gönlünü hoş tutmam gerekiyor.* * *SONRA ‘‘Finacial Times’’ ilavesinde ‘‘Bang Oluffsen’’ televizyon reklamına rasladım. Bu İskandinav firma elektronik bab'ında paşaların paşası addedilir. Üstelik ilanını gördüğüm alet öylesine alengirliydi ki, komuta basınca yanlardan otomatik olarak harikulade bir müzik seti ve hoparlörler çıkıyordu.Ama ben yine de Vikinglere müşkülpesent davrandım. Muntazaman okuduğum klasik müzik dergisi ‘‘Diapason’’u açtım. Akustik edevatımı oradan seçtim.‘‘dCS Elgar’’ marka aparatın aksesuvarsız fiyat onyedi bin dolar ettiğini söylersem belki ağzınızdan ‘‘oha’’ kelimesini kaçırarak bana hürmette kusur işlemiş olacaksınız ama inanın elimde değil, Bach dinlerken doksanaltı Hertz'lik bir titreşim yakalayamazsam nazik kulağım çok fena halde tırmalanıyor.Üstelik size ne, aklıma eser yılbaşı partisi düzenlerim ve takdir edersiniz ki, davetime gelecek hanım kızlar ‘‘hard rock’’ dansla kendilerinden geçerken onlara harcıalem cızırtılar işittirerek kendimi töhmet altında bıraktıramam.* * *BAKTIM, ısmarladığım şampanyanın kadehi, okuduğum ‘‘Financial Times’’in ilavesi ve çevirdiğim ‘‘Diapason’’un sayfası bitmiş.Alacaklarımı sıraladım, topu topu ‘‘Piaget’’ ve ‘‘Rolex’’ saat, ‘‘Chanel’’ briyan, ‘‘Mulberry’’ çanta, ‘‘De Beer’’ pırlanta ve ‘‘dCS Elgar’’ müzik seti!Biliyorum, ‘‘Asya Kaplanları’’ pazarında müthiş bir kriz yaşayan lüküs ve asil markalar için öyle dişe dokunacak bir şey değil. Devede kulak...Fakat n'apim, banka hesabım ne kadar sıfırla dolsa da ve yüreğim ne kadar hamiyetli olsa da bu yılbaşı gücüm ancak bu kadarına yetiyor...
Yazarın Tüm Yazıları