Hamdullah Tanrıöver

Ege CANSEN
Haberin Devamı

Soyadı kanunu çıkmadan önce, kimsenin soyadı yokmuş. Eskiden, evladın adı babanın adıyla birlikte söylenince, bir nevi ‘‘adı ve soyadı’’ gibi olurmuş. Mesela benim babamın adı Nusret, büyükbabamınki Besim'miş. Bu yüzden babamın okul kayıtlarında adı hizasında ‘‘Nusret Besim’’ yazıyor.

Hamdullah Suphi büyüğümüz, soyadı kanunu çıkınca, adının Öztürkçesi'ni soyadı olarak almış. Hamd, malum ‘‘övmek’’ demek, ‘‘Ullah’’ da aslında ‘‘Allah’’. Hamdullah, tam tamına ‘‘tanrı över’’ demek. Mehmet, Ahmet, Muhammet, Hamid, Mahmud adları da ‘‘hamd’’dan türetilmiştir. Öven, övülen veya övülmeye değer olan anlamına gelir. İngilizce'de bu fiil ‘‘to praise’’dir. İngilizce konuşarak ibadet edilen Hıristiyan diyarlarda da ‘‘Övülecek bir tek Allah vardır’’ anlamında ‘‘There is only the God to praise’’ gibi bir ifade kullanılır.

Bu ibarelerin ne gibi bir hikmet gizlediğini uzun uzun düşünmüşümdür. Herhalde insanlarda ve toplumlarda kendini veya işine gelenleri, işine geldiği şekilde övme dürtüsü var. Övünmek ve işine geleni, işine geldiği şekilde övmek, haset yaratmış, muhtemelen vahdete (birliğe) imanı azaltmış ve toplumsal barışa zarar vermiştir. Bu yüzden insanlara, ‘‘öveceksen, Tanrı'yı öv’’ denmiştir. Tanrı'yı kimse kıskanmayacağına ve de sadece bir tane tanrı olduğuna göre, ‘‘tanrı över’’ olmakta bir sakınca yoktur.

* * *

Geçen hafta sonunda Antalya Havaalimanı'ndan kalkan bir Fransız uçağının tekerlek lastiklerinden biri sırt atmış, bu parça motorlardan birine girip, o motoru çalışmaz hale getirmiş. Bunun üzerine pilot, yoluna devam etmeme kararı almış ve Antalya askeri havaalanına başarılı bir mecburi iniş yapmıştı. Bu başarısı üzerine gazetelerimiz, Fransız pilota övgüler yağdırdı. Kaptan pilotu övmek için kullanılan sıfatlar şunlardı: ‘‘kahraman’’, ‘‘zeki’’ ve ‘‘cesur’’. Acaba bu sıfatlar, pilotu tanımlıyor muydu? Yoksa bu sıfatlar, ‘‘Türk değer sisteminin’’ bir parçası mıydı?

Kahramanlık, kendini tehlikeye atarak, başkalarına yarar sağlamak demektir. Pilot böyle bir şey yapmamıştır. Belki, paraşütle atlayıp kendisini kurtarmadığı ve o sırada uçağı komutasız bırakıp yere çakılmasına izin vermediği için kahraman addedilebilir. Böyle davransaydı, çok ayıp ederdi ve insan yüzüne bakamazdı. Dolayısıyla pilot, öncelikle kendi hayatını da düşünerek uçağı salimen yere indirmenin hesabını yapmıştır. Zekâ, hızlı öğrenme, yüksek belleme yeteneğidir. Pilot, zekâ ölçen bir testten geçmemiştir. Yaptığı hiçbir şey, onun ortalamadan daha zeki olduğuna delil teşkil etmemektedir. Cesur, risk alan demektir. Pilot, başarılı olmak için hiç risk almamıştır. Cesaret sergilememiştir.

Buna mukabil pilot, ‘‘bilgili‘‘, ‘‘hünerli’’ ve ‘‘soğukkanlı’’ olduğunu ispat etmiştir. Üç saat havada kalmış, işi aceleye getirmeden, yolcuları teskin ederek, yerdeki hazırlıkların bitmesini beklemiştir. Eğitim ve deneyiminin kendisine öğrettiklerini uygulayarak ‘‘yapması gerekeni yapmış’’tır. Ama bizler onu, onda olan niteliklerle değil, ‘‘kendimizce değerli olduğuna inandığımız’’ sıfatlarla takdir ettik.

SON SÖZ: Her övgüde, övünme vardır.













Yazarın Tüm Yazıları