Hadi Uluengin: Üç mağlubiyet

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Avrupa Parlemantosu'nun dün öğlen kesinleşen seçim sonuçlarını dört başı mamur biçimde inceleyebilmek için oylamayı on beş üye ülke açısından ayrı ayrı tahlil etmek gerekir ama, buna burada ne zaman, ne de yer var.

Dolayısıyla, genel eksendeki üç ana mağlubiyet üzerinde duracağım.

Bu mağluplardan birincisi diyoksin zehirli tavuk; ikincisi ‘yurttaşlar Avrupa’sı; üçüncüsü de sol partiler...

Teker teker ele alalım.

* * *

EVET, budu çabuk tombullaşsın diye suni yemle semirtilen kümes yaratığının Strasbourg seçimlerindeki ilk mağlup olduğunu bilhassa vurgulamak gerekiyor.

Çünkü, Almanya hariç ve başta besin skandalının beşiği Belçika olmak üzere Topluluk'ta istikrarlı bir ilerleme kaydeden kurumlar ‘yeşil’ etiket taşıyanları oldu.

Artık cinnet derecesine varan ve insan sağlığını cidden tehdit eden yapay uygulamalara karşı daha doğal bir hayat tarzını savunan ‘ekolojist’ partiler kamuoyu tepkisinden yararlanarak bu oylamada parsayı toplayan taraf oldular.

Örneğin Hollanda'daki ‘çevreci’ oran bir öncekine kıyasla ikiye katlandı.

Fransa'da Kızıl Dani'nin liderliğini üstlendiği liste köhne komünistleri ve ‘nasyonal cumhuriyetçi’ jakobenleri fersah fersah geride bıraktı.

Aynı zamanda genel seçimlerin de gerçekleştiği Belçika'da ise iktidar partileri hezimete uğrarken ‘ekolojist’ yapılanmaların zaferi onları yeni hükümete ortak olmak konumuna getirdi.

13 Haziran oylaması çevreci partilerin Avrupa Parlemantosu'ndaki nispeten sınırlı sandalye sayısına rağmen Yaşlı Kıta üzerinde ‘yeşil rüzgar’ estirdi ve bu rüzgar artık suni yemli tavukların tüylerini uçurtan bir seviyeye ulaştı.

* * *

ÖTE yandan, sandık başına gitmenin zorunluluk taşıdığı üç ülkeye rağmen Strasbourg oylamasındaki genel katılım oranı yüzde elli civarında kaldı.

Bu müthiş düşük oran ‘yurttaşlar Avrupa’sı' için daha çok fırın ekmek yenilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Kitleler AB uğruna seferber olmuyor.

Özellikle İngiltere, Almanya ve Fransa gibi ‘motor devletlerdeki’ rehavet ‘süpra nasyonal’ gelişmelere rağmen milli dürtülerin hala belirleyici olduğunu ve halkın merkezi Brüksel ‘avrokrasi’sine ihtiyatla yaklaştığını kanıtlıyor.

Yukarıdan inşa bir süreçten dışlanma duygusu da yan faktörü oluşturuyor.

Zehirli tavuktan sonra seçimlerin ikinci mağlubu ‘katılımcı Avrupa’ olarak beliriyor ve sorun Batı elitlerinin başını ağrıtmaya devam ediyor.

* * *

ÖNCEKİ gün organik olarak yenilgiye uğrayanlar ise sol kurumlar oldu.

Sosyalistler Strasbourg Parlemantosu'ndaki çoğunluğu ilk kez muhafazakar ve Hıristiyan demokrat partilere kaptırdılar.

Bunun AB mekanizmasının işleyişini etkileyecek olması bir yana, Portekiz, Fransa ve İsveç'teki kısmi başarı veya statükalara rağmen Almanya, İngiltere ve İtalya gibi üç büyük ülkedeki Sol yenilgi genel bir trendi haber veriyor.

Velev ki, Avrupa seçimlerinin teorik olarak milli hükümetleri etkilemediği varsayılsın, yukarıdaki ülkelerin hepsinde Sosyal Demokrat iktidarların olduğu düşünülürse, sonuçlar ister istemez iç dinamiklere de yansıyacaktır.

Özellikle Roma'da D'Alema'nın işi güçleşmiştir ve krizin eli kulağındadır.

Bonn'da Schröder'in Yeşiller'le yapmış olduğu koalisyon tehlikededir.

Galibiyet uman Blair ise seçim sistemini değiştirmek sözünü ‘unutacaktır’.

Zehirli tavuk ve ‘katılımcı AB’ mağlubiyetlerine ek olarak Sosyal Demokrat yenilgi önceki günkü Strasbourg seçimlerinin üçüncü temel unsurudur.

Ve dinamiği yavaşlatmayacak bile olsa bu üç mağlubiyet de önümüzdeki dönemde genel Avrupa sürecine belirli bir sorgulama refleksi getirecektir.



Yazarın Tüm Yazıları