Hadi Uluengin: Şeytan ve liberal aydın

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Efendim, Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş hukuki ve felsefi değeri daha çok anlaşılsın diye milletimize kitap olarak armağan ettiği FP iddianamesinde, dev Alman şair ve yazarı Heinrich Heine'ye atfen ‘şeytanın en iyi dostları onun varlığına inanmayan liberal aydınlardır’ dedi ya, bendeniz Richter ölçeğinde sekiz şiddetini gösterecek bir sarsıntıyla zangır zungur titremeye başladım.

Doğru, devletlu Başsavcı bu defa ‘kan emen vampirler’ ifadesini kullanmadı ve şükür, bizleri kırmızı globüle susamış sefih Draküla'lar olmakla suçlamadı.

Ama yukarıdakine ek olarak, aynı ‘liberal aydınlar’ı ‘cehenneme giden yola en güzel taşları döşemek’ cürmüyle karşı karşıya bırakmaktan da çekinmedi. Bir yandan iblisle yarenlik, öte yandan gazap istasyonuna giden güzergahta parke ustalığı, eh ben ve benim gibiler titremesin de kim titresin ?..

* * *

BÖYLESİNE şoke durumlarda kendimi toparlamak için havai iş yapmam gerekir.

Ve madem ki Başsavcı Bey Heine'nin adını andı, bari çok sevdiğim Cermen şairden Fischer Dieskau'nun terennüm ettiği ‘lied’leri dinleyeyim dedim.

Ah fakat yine o aksi şeytan, bu şarkılar bende sırf plak olarak mevcuttu.

Cd'ye geçtiğimden beri pikabım yok. Dolayısıyla, Ren kıyısında musiki yolculuğuna çıkmak suya düştü. Aynı Heinrich Heine'nin ‘Bahtlıdır o kimse ki, ulaşıp uzak limana / Arkada deniz, fırtına ve şimdi Bremen’de eski meyhane / Sukunetli köşede dalar sıcak hülyasına' diyen ‘Limanda’sıyla yetindim.

Ama iblis bu rahat bırakır mı... ‘Hülya güzel de şu ‘liberal aydın' lafını Alman yazar acaba hangi kitap ve kontekste kullanmış ?' diye dürtüp duruyor.

Ben de kendi kendime söyleniyorum: ‘Be adam, hani mürekkep yalamışlığın vardı ? Neden sen Musevi kökenli Cermen düşünü hep ‘liberal' bildin ? Üstelik, Alman otoritarizmine karşı Fransa'yı uyarmak için yazdığı ciltleri hatmettin. Dahası, bu uyarılarından dolayı kendi ülkesinde afaroz edilerek neredeyse ‘vatan haini' damgası yediğini öğrendin. Ama bak, Savaş ‘liberal aydınlara' verip veriştirirken Heinrich Heine örneğini sundu da, aniden apışıp kaldın.

Güvendiğin dağlara kar yağdı diye işte tam buna denir !

Hadi Bey, yazıklar olsun senin kalıbına da, kültür dağarcığına da...'

* * *

‘ŞEYTANIN dostuyum' ya, mendebur çimdiklemeye yine devam ediyor.

Kulağıma fısıldayarak diyor ki, ‘Devletlu Başsavcı ‘aydın' kelimesini mutlaka onun Frenkçe aslı olan ‘entelektüel' tanımına atfen kullanmıştır. Oysa bu sözcüğün tarihçesi Batı'da da çok yenidir. 19. yüzyıl sonu Fransa'sındaki Dreyfus davasına uzanır. Daha önce, düşünce üreten insan grubu, tam karşılığı olmasa da Türkçeye ‘ulema' olarak uyarlayabileceğimiz ve dini çağrışım içeren ‘clerc' sıfatıyla adlandırılırdı. Esas olarak da ‘yazar' genellemesi vardı.

‘Yani, bugünkü türden bir ‘aydın' kavramı Batı'da asla mevcut değildi.

‘Şimdi, Heinrich Heine 1857'de; yani tanımın kullanımından neredeyse yarım asır önce öldüğüne göre, nasıl oluyor da ‘liberal aydınlar' diyebiliyor ?

‘Ne sihirdir ne keramet, hangi mucizevi dönüşüm ve Başsavcı Bey sayesinde, hem bütün dünya gibi senin de özgürlükçü liberal olarak tanıdığın Heine imajı yüz seksen derece ters çevriliyor; hem de Alman yazar kendi döneminde olmayan bir ‘aydın' kavramını telaffuz ederek felsefi lugatin tarihini değiştiriyor ?'

İşte, ‘en iyi dostu' olduğum mendebur şeytan mır mır bunları tekrarlıyor.

* * *

SUS şeytan, sus ! Ağzından yel alsın...

‘Liberal aydın' diye beni baştan çıkarttığın yetmedi mi, şimdi de devletlu Başsavcıdan Heinrich Heine'yi bilmediğini mi ima etmeye yelteniyorsun ?



Yazarın Tüm Yazıları