Paylaş
Malum kırk yıllık Yani asla Kani olmaz ama, doğrusu ben bir türlü akıl sır erdiremedim, değil kırk yıldır en az dört küsur asırdır daima Habeşistan diye adlandırmış olduğumuz Afrika ülkesi birdenbire bizde de Etiyopya'ya dönüştü.
Addis Ababa sefirlerimiz aniden ‘Etiyopya nezdinde elçi’ olarak tanımlanmaya başlandı. Ne sihirdir, ne keramet, Habeşistan kelimesi lugatten silindi.
Oysa, ruhları şad olsun, Kasr Burnu'nu atlas yelkenli kalyon dümeninde dönmüş ecdadımız Sudan aşağısı halkların ‘Habaşat’ deyimine sadık kalmıştı.
Üstelik, bu diyar bizim kollektif hafızamızda önemli yer tutmuyor muydu ?
Saraylarımızın zenci harem ağalarını ve çocuklarımızın siyahi dadılarını biz hep ‘Habeşi’ diye sıfatlandırmamış mıydık ?
Haniş Adaları'nda kumanya ve Dahlak Boğazı'nda akıntı, Yemen eyaletimizden karşı kıyıya geçen leventlerimizi biz hep Habeşistan'a göndermemiş miydik ?
Fakat hayır Frenkler Etiyopya diyor ya, illa biz de onları taklid edeceğiz.
‘Beyaz Adam’ın kelimesini sahiplenerek boyumuzu bir karış uzatacağız.
* * *
DOĞU Afrika'nın bu yarı vaha, yarı çöl ülkesi yalnız Kara Kıta'daki değil Kuzey Yarımküre'deki en köklü uygarlıklarlardan birisinin beşiğini oluşturur.
Rivayet odur ki daha ilk başlarda Kıpti Hıristiyanlığı benimseyen Habeşi imparatorluk Hazreti Süleyman ve Seba Melikesi'nin oğlu Menelik'in soyuna uzanır.
Zaten, yamyam komünist Mengistu Mariam tarafından 1977'de devrilene kadar kırk altı yıl tahtta oturan ünlü despot Haile Selasiye de halkın nefesinin açlıktan kokmasına rağmen hep ‘en eski hanedan’a ait olmakla tafra atmıştı.
Rus yardımı ve Küba paralı askerleri sayesinde ite kaka koltuğu zapteden bu Mengistu ise iktidarı boyunca hem muhalif gerillaları, hem de Kızıldeniz kıyısındaki Eritre bağımsızlıkçılarını pataklamaya çalıştı.
Ne var ki Sovyet İmparatorluğu'nun çöküşüyle değirmenin suyu kesildiğinden aynı Mengistu Efendi 1991 yılında iktidardan defedildi. 1993 referandumuyla da Asmara başkentli Eritre, Habeşistan'dan ayrılarak bağımsız oldu.
Ama, artık denize çıkışı kalmayan sözkonusu ülke eski vilayetin limanından yararlanmaya devam etti ve Asmara da Addis Ababa parasını tedavülde tuttu.
Habeşistan - Eritre boşanması gayet medeni bir çerçevede gerçekleşti.
* * *
ANCAK, işte şimdi bu Habeşistan ve bu Eritre savaşa tutuştular.
Fi tarihinde komünist yönetimi devirmek için omuz omuza çarpışmış olan iki ülke liderleri bir haftadan beri birbirlerine karşı ordu seferber ediyorlar.
Avuç içi kadar bir çölü sebep göstermelerine rağmen aslında hem ekonomik nedenlerden, hem de ‘milli onur’ hezeyanlarından dolayı kapışıyorlar.
Oysa, zaten etnik mozayik olan Habeşistan'la Eritre arasında o kadar büyük fark yok. Bu ikincisinde Müslümanlar yaşasa da Kıptiler yine çoğunluk. Kuzey Habeşistan'nın Tigre eyaletiyle Eritre arasında dil ve ırk benzeşmesi var.
Dolayısıyla, evveliyatına bakarsanız Habeşistan'ın Etiyopya - Eritre olarak ayrışması 19.yüzyıl sonu ve 20.asır başı İtalyan sömürgeciliğine uzanıyor.
Mussolini faşizminin çizdiği yapay ve hayali bir sınırda köken buluyor.
Eritre'nin ‘ulus devlet’ sevdasına kapılması kolonyalizmin ihraç ettiği fakat bu coğrafyada sonsuz iğreti duran ‘Avrupai’ bir kavramdan kaynaklanıyor.
Yeni Afrika savaşını ‘beyaz adam’ın ahmaklığını taklit hırsı tutuşuyor.
* * *
O zaman sorarım size, ben niye bu ahmaklığı başka boyutta taklit ederek dört küsur asırdır Habeşistan dediğim bir ülkeye artık Etiyopya diyecekmişim ?
Neden ‘beyaz adam’ lugatini kullanarak kolektif hafızamı unutacakmışım ?
Hayır efendim, hayır ! Benim için Etiyopya yoktur ve Habeşistan vardır !
Bu Habeşistan da bana Kasr Burnu'nu atlas yelkenli kalyon dümeninde dönmüş aziz ecdadımdan ve Atababam'a kalfa olmuş iyi Gülnihal Bacımdan mirastır.
Paylaş