Haberde kaynak

Herbirimizin zaman zaman başvurduğu bir ‘özeleştiri’ bir ‘mazoşist dövünme’ yöntemi var.Türkiye'de bazı şeylerin kötüye gittiğini, işlerin iyi gitmediğini, yanlışlar yapıldığını gördüğümüzde ‘Ne biçim yer burası, oysa bakın yabancı ülkelerde işler nasıl tıkır tıkır gidiyor’ türünden konuşuruz.Medya'da da çok sık başvurulan arabesk bir eleştiri yöntemidir bu.Gazeteciler kendi mesleklerinin yapılışında hiç durmadan yanlışlar görürler.Kendileri yapsalar da bu yanlışları farketmez. Bilinçlidirler bu yanlışlar hakkında.İçleri katiyen rahat değildir gazetecilerin mesleki etiksel konularda.Ve bizler de çoğu zaman bir dış ülkeyi örnek gösterip hayıflanmaya başlarız.Çoğu zaman da örnek gösterilen bu ülke Amerika'dır.Çünkü Amerika bütün objektif kriterlere göre bugün basın özgürlüğünün en yaygın ve geniş kapsamlı uygulandığı yerlerden bir tanesidir.*Ancak bu özeleştiri yöntemi tamamen yanlış metoda dayanıyor.Çünkü örnek gösterilen ülkelerde de işler hiç de sanıldığı gibi değil.Oralarda da meslektaşlarımız aynı bizim yaptığımız hataları yapıyorlar. Aynı mesleki deformasyonlar onlarda da var.Bu da çok şaşırtıcı değil.Bilgi akışının artık saliselerle ölçüldüğü bir dünyada meslek kuralları da artık evrenselleşti.Doktorluk mesleğinin kuralları nasıl Amerika'da da Türkiye'de de aynıysa, gazetecilikte de kurallar aynı.Dahası aynı meslekten olan insanlar artık evrensel karakterlere sahipler. Bize damgasını vuran milli karakterler yavaş yavaş ikinci plana kayıyor, evrensel olan mesleki karakterler ön plana çıkıyor.*Mesleki deformasyonların her yerde aynı olması konusuna bir örnek vereyim.Biliyorsunuz gazetecilikte en önemli sorun kaynak atıflarıdır.Gazetecilik kitaplarında doğru kaynağa, isim verilerek atıf yapmanın öneminden bahsedilir.Tabii ki gazetecilik kitaplardan öğrenilemez. Çünkü kitaplar bu meslek hakkındaki gerçekleri bilemez.Kaynağa atıf olayı artık bizim meslekte yeni kurallara sahiptir. Biz haberde ‘Hükümete yakın kaynaklar’ dediğimizde bunun aslında hiçbir tanımı olmayan bir şey olduğunu biliriz ama bu kaynak atfını kullanmaktan başka çaremiz de yoktur.Amerika'da da aynı şey yaşanıyor.Commitee for Concerned Journalists (Mesleki Konulara Duyarlı Gazeteciler Komitesi) adlı örgüt, Harvard Üniversitesi'nin Nieman Vakfı ve Project for Excellence in Journalism (Gazetecilikte Mükemmeliyete Doğru Projesi) ile ortak bir çalışma yapmış.Başkan Clinton'un seks skandalı patladı ya, bu grup, medyanın bu konudaki haberleri hangi kaynaklara dayanarak verdiğini incelemiş.Başlıca beş gazetenin konuyla ilgili birinci sayfa haberleri, televizyon kanallarının sabah ve akşam haber bültenleri, ABD'de pazar günleri yayınlanan tartışma programları ve Time ile Newsweek dergisinin skandal ile ilgili haberleri taranmış.Sonuçlar son derece çarpıcı:Ciddiyeti ile tanınan ‘Washington Post’un konuyla ilgili haberlerinin sadece yüzde 16'sında kaynak adı verilmişHaberlerin yüzde 84'ünde ad verilmeyen kaynaklara dayanıldığı gibi sadece tek bir kaynağa dayanılarak yapılan haber sayısı da oldukça fazlaymış.New York Times'da ad verilmeyen kaynağa dayanılarak yapılan haber oranı yüzde 53, The Washington Times'da yüzde 36, Los Angeles Times'da yüzde 43 olmuş.CNN'de kaynak adı verilerek haber yapma oranı sadece yüzde 18,5 olmuş. Bu oran NBC televizyonunda yüzde 22, ABC'de yüzde 24, CBS'de ise yüzde 26 olarak gerçekleşmiş.Kaynak göstermeden haber yapmayın diyen ders kitaplarına Amerika medyasından iyi bir cevap oldu bu.*Son bir mesleki etik haberi.‘San Fransisco Examiner’ gazetesi Sharon Stone'un evlenmesi ile ilgili tek bir haber bile yayınlamamış.Bütün olay San Fransisco'da geçtiği halde gazete bu evlilik yokmuş gibi davranmış.Nedeni ise basit. Sharon Stone bu gazetenin Phil Borstein adlı Genel Yayın Yönetmeni ile evlendi.Durum böyle olunca şehir olaylarında haber atlamamasıyla övünen gazete burnunun dibinde olan bu evlilik haberini durmadan atlamış. Diğer gazeteler boy boy resimler yayınlayarak devreye girerken, onlar olayı sadece seyretmişler.Bu da objektif gazetecilik dersinde okutulmalı bence.
Yazarın Tüm Yazıları