GeriSeyahat Günlük
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Günlük

Günlük

Türkiye’nin genç dağcıları Alpler’deki maceralarını anlattı

TEPELERDE HAYAT KEYİFLİ

Ozan Arslanpay, Mert Saver, Mustafa Kocakulak, Mustafa Kalaycı ve Selahattin Gönen'den oluşan beş kişilik ekibin çıktığı tepeler şunlar: Vincent Pyramide (4215 m.), Commo Nero(4341), Canna Margherita(4554), Zumstein Spitze(4563), Parrotspitze(4438), Lüdwigshöhe(4341), Signal Kuppe(4556), Balmenhorn(4167). Dufour Spitze(4634) tepesine O.Arslanpay ve M.Saver; Punto Giordini (4046 m.) tepesine de O.Arslanpay, M.Saver, S.Gönen çıktılar.

Biz zirvelerde mutluyuz

Kalabalık şehirlerde bunalan insanlar kendilerini dağlara zor atıyor. Hem ruhu dinlendirmek hem de spor yapmak isteyenlerin gözde faaliyetlerinden biri, dağcılık. Türkiye'de de giderek gelişiyor ve profesyonel alanda elde edilen başarıların sayısı artıyor. Nasuh Mahruki'nin dünya çapında kazandığı ödüller, bu durumun en güzel örneklerinden. Mahruki, Everest'e oksijen maskesi olmaksızın tırmanmıştı.

Dağcılığa gönül veren bir başka grup da, on yılı aşkın bir geçmişi olan Hacettepe Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü. HÜDDOSK'un genç dağcıları Ozan Arslanpay, Mert Saver, Mustafa Kocakulak, Mustafa Kalaycı ve Selahattin Gönen, Ağustos ayında, Alman dağcılarla birlikte Alpler'de toplam 10 tepeye tırmandı. İsviçre'de dokuz gün süren yolculuğu ve üç gün içinde 10 zirveye tırmanışın öyküsünü Mert Saver günlüğünde şöyle anlatıyor:

15 Ağustos: Bugün İsviçre'ye giriş yaptık. Bir göl kenarında durduk; gerçekten çok güzeldi. Bir sürü yelkenli, sörfçü, kameraman birarada. Reifoll adındaki ünlü şelale ikinci mola yerimiz oldu. Şiddetle akan geniş bir akarsu. Yola koyulduk ve akşama doğru kamp yerimize vardık.

16 Ağustos: Alplerin fazla yüksek olmayan Furkalas bölgesindeyiz. Vadi tabanları çoğunlukla buzul, kayalar da granit. Alman arkadaşlarla, buzullarda kullanacağımız emniyet sistemlerini ve çatlağa düşme durumunda yapacaklarımızı konuştuk. Türkiye'de buzul çalışma imkanımız olmadığı için, onların tecrübe ve tekniklerinden faydalandık. Bir günlük çalışma yeterli oldu. Akşama doğru, günboyu tepemizde dikilen Chli Brelenhan (2940) zirvesine çıktık.

17 Ağustos: Selahattin, Andres ve Philip, Galenstock (3589) zirvesine çıktılar.

18 Ağustos: İki minibüs halinde yola koyulduk. İki saat sonra Zermatt'ın girişine vardık. Zermatt, dağcılık tarihinde İsviçre-Alman ekolünün başlangıç yeri. Dağcılık geçmişi 1800'lere uzanıyor. Hemen heryerinden Matterhorn'u görmek mümkün. Matterhorn dağcılık tarihinin en önemli zirvelerinden biri. Alpler'de çıkılan en son zirve. Trajedilerle sonuçlanan birçok denemeden sonra, ilk çıkışı 1865'de Wihyper öncülüğünde bir grup yapmış. Bugüne kadar 500 dağcı ölmüş Matterhorn'da. Matterhorn'u seyrederek Zermatt sokaklarında dolaştığıma inanamıyorum doğrusu. O gün ulaşmamız gereken Monte Rose Hutle dağevine doğru hemen yola çıkıyoruz. Zermatt, kayak ve turizm merkezi olduğu için sokaklar turistlerle dolu. Sık sık Japon turistlere poz vermek zorunda kalıyoruz. Yedi saatte dağevine ulaşacağımızı söylüyor Alman arkadaşlar. Son otelin bulunduğu tepeyi tırmanınca bir anda bütün heybetiyle Alpler karşımıza çıktı. Çok kısa dağcılık geçmişimde gördüğüm dağlardan farklı olduğunu hissettim.

19 Ağustos: 03.00'te kalkıp kahvaltılarımızı edip 04.00 civarında yola çıkıyoruz. Hava alaca karanlık olduğu için kafa fenerlerimize her zaman ihtiyaç duymuyoruz. Güneş doğmaya başlayınca, deneyeceğimiz zirvenin olduğu bölgeye bağlanan kayalık sırta tırmanıyoruz. Dünün yorgunluğundan dolayı endişeleniyorum. Tahminimizden uzun bir sürede Sagerhorn (3960.m) zirvesine ulaşıyoruz. Yine uzun bir sürede dağevine geri dönüyoruz. Bayağı yorulduk. İyi bir aklimatizasyon (yüksek irtifaya uyum) tırmanışı oldu.

20 Ağustos: Bugünü dinlemeye ayırdık. Hatta dağevinin yakınına kadar gelen buzul suyuna gidip yıkandık. İlginç bir tecrübeydi doğrusu. Zorlu bir gün bizi bekliyor. 10 saat sürecek bir tırmanış yapacağız. Amacımız 3500.m irtifada bulunan Gnıffeti dağevine ulaşmak. Bunun için 4000 metrelik bir geçitten geçeceğiz. Bu da bizi deniz seviyesine göre dört kat fazla yoracak. Üstelik öğlen olmadan önce buzul çatlaklarından geçmiş olmamız gerekiyor. Çünkü hava ısındıkça üstü kar ve yumuşak buzla kaplı çatlaklar tehlikeli oluyor. Bunun için de yola gece çıkacağız.

21 Ağustos: 01.30'da kalkıp sessizce hazırlanmaya başladık. Uyuyan dağcıların rahatsız olmaması için 02.00'den önce kalkmak yasak. Vakit kaybetmeden kahvaltımızı ettik. Günlerdir kahvaltıda müsli yiyoruz. Oldukça pratik ve besleyici. Fakat birkaç günden sonra, hele bir de sütle değil de süt tozuyla yeniyorsa pek hoş olmuyor. Ama kendimizi alıştırmamız gerek.

Hazırlıklarımızı tamamlayıp yola çıktık. Hava karanlık, kafa fenerlerimizle yürüyoruz. Buzullara ulaşmak istiyorum. Çünkü plastik ayakkabılarla kayada yürümek canımı sıkıyor. Üstelik ayakkabılar bir iki yerden vurmaya başladı. Sonunda buzula ulaştık. Kramponlarımızı takıp, iki grup halinde yaklaşık 2-3 metre arayla, iplerle birbirimize bağlanıp buzula giriyoruz. Bunun sebebi herhangi birimiz bir buzul çatlağına düştüğünde diğerlerinin onu tutabilmesi. Klasik bir emniyet sistemi.

Hepimizin morali iyi. Güneş doğmaya başladığında geçit görünüyor. Tahminimizden daha rahat ulaşacağız diye düşünüyorum. Yer yer buz ve sert kardan oluşan eğimden yükselerek geçite ulaşıyoruz. Bir anda çevresi zirvelerle kaplı vadi karşımıza çıkıyor. Her yer bembeyaz. Artık Alplerin tam içindeyiz. Geçitten sonra alçalarak vadide ilerlemeye başlıyoruz. Artık güneş doğdu. Hava soğuk değil, fakat bu sefer de yoğun bir ultraviyoleye maruz kalmaya başlıyoruz. Herkes güneş kremlerini sürüp gözlüklerini takıyor. Gözlüğe rağmen gözlerimi kısmak zorunda kalıyorum. İlk tırmanacağımız zirvenin adı Ludwigshöhe (4341.m) Bir tarafı gittikçe alçalan bir sırt, diğer yüzü ise daha yorucu olmakla birlikte tırmanmaya uygun bir eğim. Daha yakın olduğu için eğimden tırmanmaya başlıyoruz. En önde bulunan Andreas bir an durup kara, kazmasıyla birşey yazıyor. Durduğu yere ulaştığımda ‘4000.m’ yazısı ile karşılaşıyorum.

Artık 4000. metreye ayak bastık. Tempolu bir yürüyüşle zirvenin 20.m yanına ulaşıyoruz, kısa bir yürüyüşle de zirveye varıyoruz. Çok mutluyuz. Çoğumuzun ilk 4000'lik zirvesi. Birbirimizle kucaklaşıp, ilk zirvemizi kutluyoruz. Üstelik artık İtalya'dayız. Zirvede şiddetli bir rüzgar var. Sırttan aşağı inip uzun bir mola veriyoruz. Sıradaki zirve Corna Nero (4321.m) Çıkmaya en uygun rotası çok dik bir sert kar kulvarı. İp kullanmakta fayda var. Hattı döşedikten sonra sırasıyla çıkmaya başlıyoruz. 90 dereceye yakın bir kulvarda tırmanarak zirveye ulaşıyoruz.

İki saatte iki zirve güzel iş. Sırada üçüncü zirvemiz Balmenhorn (4167.m var. Ne bereketli faaliyet! Balmenhorn'a emniyet kullanmadan kolay bir kar kulvarından tırmandık. Zirvede karşılaştığımız şeyi anlatsalar inanmazdım. Alpler'de birçok zirvede haç dikilmiş olduğunu biliyorduk ama bu seferki 4.m'lik bir İsa heykeli. Aklımdan, tek ihtimalin helikopterle getirilmiş olduğu geçiyor. Artık hepimizde yorgunluk belirtileri başladı. Ama moralimiz iyi. Zirvede verdiğimiz uzunca bir moladan sonra Capana Gnifetti dağevine doğru yola koyuluyoruz. Son zirvemiz ise yol üstünde yeralan Vincent Pgramnide (4215.m). Dik bir kulvardan tırmanıp iyice yoruluyoruz. Capana Gnifetti dağevi de zirveden görünüyor. Saat 13.30. Demek ki 12’nci tırmanış saatimiz. Yorgunluğun en keyiflisi bu kadar olur herhalde.

22 Ağustos: Saat 05.00'te kalkıp, 06.00'da yola çıkıyoruz. Önce Punto Giordeni (4046.m) zirvesine tırmanacağız. Emniyet gerektirmeyen bir kar-buz kulvarından çıkarak 10.30'da zirveye ulaşıyoruz. Zirvede küçük bir Meryem Ana heykeliyle içinde zirve defteri olan metal bir kutu duruyor. Deftere adımızı ve kulübümüzü yazıyoruz.

Vadide ilerleyip Vincent Pyramnide'nin etrafından dolaşarak güneydoğu sırtının altına varıyoruz. Türkiye'de teknik rota tecrübemiz vardı ama bu seferki teknik rota bir 4000'lik. 4000'de kayaya tırmanıyor olmak kulağa hoş geliyor. Tırmanmaya başlıyoruz; sorunsuz ve tempolu yükseliyoruz. Kolay görünen yerlerde de emniyet almayı ihmal etmiyoruz. Ne olur ne olmaz. Saat 02.00'de zirvedeyiz. Aynı zirveye daha çok emek ve özveriyle daha zor bir rotadan çıkmanın mutluluğunun da daha büyük olduğunu hissediyoruz.

23 Ağustos: 04.00'te kalkıp 04.30 gibi yola çıkıyoruz. Bugün Alplerin en yüksekteki dağevine 4554. metredeki Capanna Margrerita'ya gideceğiz. Önümüze çıkan zirveleri tırmandıktan sonra tabii. İlk önce uzun ve dik bir kulvardan, fakat ip kullanmadan Parrotspitze (4438 m.)'ye çıktık. Manzara çok güzel. Andreas, ‘Akdeniz görünüyor’ diye bizi işletti. Rüzgar şiddetli ama keyfimizi kaçırabileceğini sanmıyorum. Sıradaki Signalkuppe (4556.m) zirvesine ulaştığımızda dağevine de varmış olacağız. 4500'lük bir zirvede 200 dağcının kalabileceği bir dağevinin olması insanın hayalgücünü bile zorluyor. Dağevini merak ediyoruz. Sonunda zirveye ve de Capanna Morgherita'ya ulaştık. İki tarafı uçurum olan, tabanının boşlukta kalan yerleri çelik halatlarla kayalara sabitlenmiş iki katlı, uzunca bir bina.

Rahatlamış halde, soyunup içeri girmeye hazırlanırken, Alman arkadaşlar bombayı patlattı. Dufour Spitze (4634.m)'ye çıkma teklifi. Dufour Alplerin Mont Blanc'dan sonraki ikinci en yüksek zirvesi. Bizim çıkacağımız güney sırtı daha da zormuş. Bir de üstümüzde günün yorgunluğu var. 12.00 gibi yola çıkıyoruz. Güney sırtına varmak için Zumsteinspitze (4563 m)'ye çıkmamız gerekiyor. Yani rotaya girmek için bile bir zirveye tırmanmak gerekiyor. Saat 13.00'de Zumsteinspitze'nin zirvesine ulaştık. Şu anda tırmanacağımız güney sırtı bütün çıplaklığıyla karşımızda.

24 Ağustos: Bugün dönüş günü. Sabah 07.00'de yola çıkıyoruz. Üstümüzde üç günün yorgunluğu, ama on zirvenin mutluluğu var. Hemen hiç mola vermeden havanın kararmasından önce Zermatt'a varıyoruz. Sokaklarda hayalet gibi yürüyoruz. Yaralanmış bileklerim, su toplamış tabanım, açlık ve yorgunluk. Ama mutluyum... Hep duyduğumuz dağcılık felsefesi aslında bu olsa gerek.

False