Güneydoğu'da muhatap kim?

Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Aslında Güneydoğu gezisi notlarını geçen cuma günü tamamladık.

Ancak hafta sonunda hemen her TV kanalına sıçrayan tartışma ortamı uygun zemin yaratınca, 13 yıldır düzenli olarak ziyaret ettiğimiz bölge hakkında bazı tespitlerimizi gündem fazla değişmeden aktarmak istedik.

Daha metodik formatta, ana başlıklar halinde...

***

Önce bölgeye giden her gazetecinin itiraz etmeyeceği bir gerçek:

Türk Silahlı Kuvvetleri Güneydoğu'da yalnız.

Yerel yönetim askere emanet...

Tıpkı eğitim, sağlık, yol yapımı türü temel hizmetler gibi.

Devletin vatandaşın karşısına sadece kamuflaj üniforması ile dikilmesi kuşkusuz demokratik bir görüntü sayılmaz.

Ancak bu tabloda suç askerde mi?

Yoksa bölgeye atanıp görevden kaçan kaymakam, öğretmen, doktor, ebe gibi sivil kamu görevlilerinde mi?

İşte size ilk soru...

***

Hepimiz insanız, ölümden korkmamız doğaldır.

O yüzden doktorun, öğretmenin, kaymakamın yaşam güvencesi olmayan Güneydoğu'ya gitmekte ayak sürümelerini anlamak mümkün. Türk Silahlı Kuvvetleri savaşın taraflarından biri olduğuna göre kaçak kamu görevlilerinin günahı boynuna mı?

Önce şu soruya yanıt bulalım:

Silahlı Kuvvetler iç düşmana karşı savaş görevini nasıl üstlendi?

Sakın unutmayın, askere bu misyonu siviller, daha açıkçası Türkiye Büyük Millet Meclisi yükledi. 12 Eylül'den bu yana merkez sağın ezici ve beceriksiz güdümündeki meclislerden başka ne beklenirdi ki...

Demek ki asker Güneydoğu'da aslında siz-ben istiyoruz diye savaşıyor.

Peki son seçimde oy kullanırken işin bu yanını hiç düşündünüz mü?

Alın size bir soru daha...

***

Denilebilir ki, özellikle Güneydoğu politikalarının oluşumunda askerin ağırlığı sivil otoriteden fazladır...

Lafı hiç uzatmadan itiraf edelim, doğrudur.

Çünkü politika laf salatası ile değil, bilgiyle üretilir.

Bu açıdan Güneydoğu'da en ücra köşeye ikmal yapan, devletin tüm işlevlerini üstlenen, günlük, hatta saatlik bilgi ve veri toplayan Silahlı Kuvvetler'in en azından altyapı avantajı ortadadır.

Peki bölgede kaymakam tutamayan İçişleri Bakanlığı, doktoru kaçan Sağlık Bakanlığı, öğretmeni gitmeyen Milli Eğitim Bakanlığı, iş makinesi operatörü yollayamayan Ulaştırma Bakanlığı... Özetle üniformasız devlet, bilgi akmadan, bölgede duyargası olmadan nasıl politika üretecek ki?

PKK'nın bir emriyle parti tabelasını indiren yerel politikacılar, Ankara'yı bilgi aktarmak için mi ararlar... oksa KİT'lerde kadro torpili için mi...

Etti iki soru daha...

***

Demek ki öncelikli eylem planı o kadar da karmaşık değil...

Devletin üniformasız bürokratları yeniden göreve başlamalı, felç inmiş yerel politika kanalları yaşama dönerek iki taraflı iletişim sağlamalı.

Yoksa askere yağ çekmek de nafile, askerle kavga etmek de...

Bu hırçınlık sadece sivilleri aşağılamaya yarar.

Güneydoğu için adres şimdilik asker olabilir, ama asla kavga edecek veya siyasi çözüm beklenecek muhatap değildir.

Yazarın Tüm Yazıları