Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat KadıoğluYazarın Tüm Yazıları

Güneş tutulunca da deprem olabilir ama her güneş tutulması depremi tetiklemez

Bu yazıyı 29 Mart’ta gerçekleşen güneş tutulmasından sonra okuyabildiğinizin farkındasınız değil mi?

Hatırlarsanız 14 Kasım 2005 tarihinde burada "Güneş tutulması depremi tetikler mi?" diye bir yazı yazmıştım. Gerçekten güneş tutulması ile deprem arasında doğrudan veya dolaylı bir ilişki var mıydı? Herkesin merak ettiği bu soruya, "Güneş tutulması ve deprem arasında kurulan ilişki, mantıkla açıklanamayan bir önyargı ve duygusal saplantı" diyerek karşı çıkmıştım. Her zaman olduğu gibi güneş tutulunca da depremin olabileceğini, fakat her güneş tutulmasının depremi tetiklemediğinin bilimsel olarak ispatlandığını yazmıştım.

Yazım değişik internet sitelerinde yer alınca çok tuhaf tepkiler aldım. Örneğin, yazım kısaltılarak mynet adlı web sitesine konulunca 22.02.2006, saat 00.30 itibari ile 44.713 kişi tarafından okunup 113 kişi tarafından yorum yazılmış. Bu yorumların bazıları da tamamen "önyargı ve duygusal saplantı" türünden...

BİR DE İNANÇSAL YÖNÜ VARMIŞ

Geçenlerde İçişleri Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığı ile Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı’nın (JICA) düzenlediği Afet Zararlarını Azaltma Eğitim Projesi’nde belediye başkanlarına seminerler vermek için Ankara’daydım. Konu yine döndü dolaştı güneş tutulmasına dayalı olarak yapılan deprem tahminlerine geldi. Tokat Belediye Başkanı’ndan Ulusal Deprem Konseyi’nin yetkililerine kadar birçok kişi bilim etiketi altında (ama etik kurallarına aykırı) yapılan deprem tahmini ve söylentilerinden rahatsızdı.

Yapılan yorumlara göre halk da tedirgin: Örneğin, İlhan, "Tokat’ta yaşıyorum. Güneş tutulmasından sonra büyük bir deprem olacağına inanıyorum. Yetkililer her türlü yer ve insan ve hayvan hareketlerini günlük olarak izlemeli ve herhangi bir durumda tüm bölge boşaltılmalı" diyor. Umitylz "Tokat’ta herkes panikte. Kimi çadır alıyor, kimi 3-10 Nisan tarihleri arasında Tokat’ı terk etme planları yapıyor" diye yazıyor.

Dünyada birbirleriyle ilişkisi olmayan şeyler aynı anda veya belli bir süre sonra/önce oluşur. Bundan da doğal bir şey olamaz. Şüphesiz mevsim, ay, gün, saat ve hava şartlarına bağlı olmaksızın sürekli olarak oluşan depremler güneş tutulması öncesi, anı ve sonrasında da oluşabilir. Örneğin, Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi’nin 25 Mart 2006 sayısında İTÜ’den Cenk Yaltırak da güneş tutulmaları ile depremler arasındaki ilişkiyi ayrıntılı bir şekilde araştırmış. Ülkemizde 21. yüzyılda 6886 deprem olmuş, bunların sadece 328’i tutulma yıllarına rastlamış. Bunların da sadece birinde depremden birkaç gün önce güneş tutulmuş!

Yazım için yapılan yorumları okuyana kadar bunun inanç ile açıklanması gerektiğini hiç düşünmemiştim."Sayın Kadıoğlu doğru söylüyor. Fakat işin bir de inançsal yönü var" diyenlere hayret ediyorum. Çünkü bunları yazanlar ne Şamanist, ne de natüralist! Neyse bu konuyu merak edip işin inançsal yönünü de öğrenmek için önce Kuran’a baktım: Kuran, Sure 99 (Ez Zilzal), Ayet 18 ile depremden şöyle bahsetmekte: "Yerin o şiddetli depremle sarsıldığı, yerin ağırlıklarını dışarı atıp çıkardığı ve insan ’Buna ne oluyor?’ dediği zaman, işte o gün haberlerini anlatacaktır." Görüldüğü gibi Kuran’da güneş ya da ay ile deprem arasında hiçbir ilişki kurulmamış. Ama okuyup anlayanımız çok az.

İnternet’teki kaynaklara göre eski Mısır’dan başlayarak her medeniyette güneş gibi gök cisimleri tanrılaştırılmış. Örneğin, Hint mitolojisinde 12 Güneş Tanrısı, Mısır’da ve Orta Babil’de Re, Sümerler’de Marduk, Helenistik dönemde Lübnan’da Baalbik’ah, Eski Suriye’de Elegabal, İnkalar’da İnti, İslamiyet’ten önce Araplar’da Yarlibol diye isimlendirilen Güneş Tanrıları vardı. Natürizim, Güneş, Ay ve Yıldız gibi kozmik varlıkları, Rüzgár ve Fırtına gibi doğa olaylarının kudret sahibi olduklarına inanmak ve onları tanrı olarak tanımaktır. Şamanist düşünceye göre gerek yerde, gerek gökte meydana gelen çeşitli tabiat olaylarının nedeni birtakım ruhlar ve tanrılardır. Uygur ve Yakutlar da gök gürlediği zaman haykırmalarla birlikte göğe ok atarlarmış...

Zerdüştiler’in bazı mezhepleri ise, Ay ve güneş tutulmalarında Kötü Güçler’in bu kutsal göksel varlıklara saldırıp onları yok etmeye çalıştığını varsayardı. Kötü Güçler’in yönelttiği saldırıyı defetmek için teneke çalar, dualar okur, varsa silah sıkar ve gürültüler çıkararak Kötü Güçler’i ürkütüp kaçırmaya çalışırlardı. Zerdüştiler’in, ay ilk göründüğünde yüzlerini aya çevirerek ve dua okuyarak, bu kutsal varlığa, görünmesinden dolayı "hoş geldin" derlerdi. Bir rivayete göre de Hitit Kralı ile Mısır Firavunu güneş tutulmasını ilahi bir işaret sayıp savaşı bırakarak Kadeş barış antlaşmasını imzalamıştı.

CEHALET KORKU VE PANİĞİ GETİRİYOR

Özetlemek gerekirse, her zaman olduğu gibi güneş tutulunca da deprem olur, fakat her güneş tutulması depremi tetiklemez. Çünkü astronomik hesaplara göre de bırakın güneş ve ayın çekim gücünü, tüm gezegenler bir sıraya dizilse de ortaya çıkan çekim gücünün fazla bir anlam ve önemi yok. Örneğin, ayın çekim gücü ve gelgit kuvveti bir iken, Venüs’ün çekim gücü 0.006 ve gel git kuvveti 0.00005’tir!

Yani, en az yüz bin kere daha küçük ve "sıfıra" yakın bir değer...

Buradan da anlaşılacağı üzere eğitim şart! Yani insanlarımıza ne akla ve bilime açık ve uygun olan İslamiyet’i, ne de pozitif biliminin temel ilkelerini doğru dürüst öğretememişiz. Maalesef böylesi cahillik, korku ve paniği de beraberinde getiriyor.

Bu güneş tutulmasından hemen sonra deprem olmadı ya da sadece deprem güneş tutulunca olur deyip 30 Nisan 2060’ı, yani 54 sene sonraki güneş tutulmasını beklemeyin. Deprem, sel, yangın, çığ, vb. yarın olacakmış gibi afet hazırlığımızı tam yapmalıyız.
Yazarın Tüm Yazıları