Yüksek gerilimli caz trafosu

Güncelleme Tarihi:

Yüksek gerilimli caz trafosu
Oluşturulma Tarihi: Kasım 08, 1998 00:00

Haberin Devamı

Mehmet Ali Sanlıkol ve grubu AudioFact, "Black Spot" albümü ile patlamaya hazır

Yetenek, özellikte müzikte, kendisini hemen belli eder. Üç yıl önce, Amerika'dan bir müzisyen arkadaşım "Boston'dan Istanbul'a bir Türk müzisyen gelecek. Grubu da, kendisi de çok ilgi çekici" mesajını gönderdiğinde, Sanlıkol adını burada pek az kişi biliyordu.

Bu çağrıya ve sezgime güvenip, Sanlıkol'un Türkiye'de ilk kez sahneye çıktığı Eylül Bar konserini izledim. Karşımızda, yaratıcılığının doğru kanallarını -önce Aydın Esen, ardından Boston'daki eğitimi sayesinde- bulmuş, dipdiri bir müzisyen ve onun kadar heyecanlı, taptaze "öğrenci-müzisyen"ler vardı. Çiçekleri burnunda olmasına rağmen, ortaya koydukları müzik, elektro-caz denen türe istihzayla bakanları haksız çıkarıcı nitelikteydi: Sımsıkı kompozisyonlar, şaşırtıcı ögelerle dolu düzenlemeler, gelişkin mi gelişkin bir armoni anlayışı, fişek gibi doğaçlamalar.

harika çocuK

Duyduğum mutluluğu, yeni bir yıldızın doğuşunun müjdesiyle, o konserin hemen ardından, bir yazımda dile getirmiştim. Gerçek yetenek, -eğer doğru zaman ve yerde hamle etmişse- kendini kolayca kabul ettirir. Çok geçmeden bu gencecik müzisyeni Türkiye'deki caz çevreleri de beğeniyle izlemeye başladı.

Berklee'ye bursla giden Sanlıkol, okulda, bildiğimiz pek çok yeni kuşak caz icracısının hocası olan Herb Pomeroy'un en gözde öğrencileri arasındaydı. Geçen yılki mezuniyetini, "yılın en başarılı kompozisyon öğrencisi" ve "film müziği özel ödülü" alarak süsledi. Şimdi de New England Konservatuarı'nda, "üç caz büyüğü"nün gözetimi altında (Paul Bley, Bob Brookmeyer ve George Russell) master yapıyor.

Bursa'da bir harika çocuk olarak yetişen Sanlıkol, bir başka dönemeci daha aşmış durumda: Tıpkı kendisi gibi, dünyaca meşhur Berklee Müzik Okulu öğrencisi olan, gitarist Onur Türkmen ve davulcu Cengiz Baysal ile birlikte kurduğu AudioFact grubunun ilk albümüyle, cazın yüksek gerilimli hattında, nefes nefese bir serüven başlatıyor.

Sanlıkol ve Türkmen'e ait toplam 10 bestenin yer aldığı "Black Spot" adlı albümde, fusion gruplarının çoğuna taş çıkartan bir müzik var. Bunun nedenleri belli: Sanlıkol ile Türkmen'in hayalgücü, grubun "beraberliği" ve Aydın Esen'in sound'a derinlik ve tokluk kazandıran özenli yapımcılığı.

Grupta altı kişi var. Türkmen ve Baysal, çalgılarında ortalığı kasıp kavurmaya aday. Saksofoncu Ryan Woodward, Bill Evans ve Bob Berg akımından etkilenmiş ateşli tarzıyla, vurmalılarda Roberto Castillo muzip bir hayalgücüyle dikkat çekiyor. Önemi yadsınmayacak altıncı üye, altılıyı sağlam urganlarla birarada tutan -aynı zamanda Berklee'de hoca da olan- basçı Fernando Huergo. Görüldüğü gibi, Anadolu ve Latin sinerjisi işbaşında!

Sanlıkol, Boston'dan anlatıyor: "Aslında biz grup sound'u nasıl olsun diye düşünmedik, doğru elemanların biraraya gelmesi sound'u kendiliğinden belirledi. Birlikte çalmaktan büyük zevk alıyoruz. Bu da albüme yansıdı herhalde."

Caz gruplarında doğru davulcu, çok önemli. Baysal, gözüpek tarzıyla, zor bestelerin altından kolayca kalkıyor. Sanlıkol, "elemanların tümü önemli" dese de, Baysal'ın gruptaki rolü, albümü kaliteli kılan ögeler arasında.

ÇAĞDAŞLIĞA AÇIK

AudioFact'in müziğini kısaca "fusion" diye tanımlamak yeterli mi? "Evet, ama" diyor Sanlıkol, "bu müzik, kompozisyon olarak içini her türlü çağdaş etkiye açmış, etnik unsurları da kucaklayan bir fusion. Armonik düşünce, doğaçlama, karşılıklı iletişim bakımından caz müziğini temel alıyoruz." Hattın diğer ucundan Türkmen'in sesi duyuluyor: "Bir de şu var: Bizce caz, her zaman elektro-caz demek değil. Her ileri adım, başka ögeleri katabilir caza. Önemli olan kaynaştırmanın nasıl olduğu. Kafaları modern olan müzisyenlerin modern müziği götürebileceği yerler asla tükenmeyecek."

Albümün açılış parçası olan "U Don't Mess With Cacho", AudioFact'in kaç amperden yayın yaptığının kanıtıysa, hemen onu izleyen ve albüme en derin damgayı vuran "Can't Put You Aside", üzerinde sık sık kafa yorduğumuz "yerel-evrensel" bileşimleri için iyi bir örnek. Neyde Ercan Irmak ve vurmalılarda Okay Temiz'in de katıldığı parçada, tüm yerel güzellik, hiç zorlanmadan evrensele dönüşmüş durumda. Belki de, Türkiye'de bu alandaki denemelerin en başarılısı.

Sanlıkol ve Türkmen'in -anlaşıldığı kadarıyla- sınırların çizilmesine ait bir kompleksleri yok: Tüm dünyayı önyargısız dinlemeyi mesleki bir ödev sayıyorlar. Bu açıdan, etnik müzik kullanımında da rahatlar. "Tadını kaçırmadan ve yanlış yorumlar yapmadan, yeri geldikçe kullanmaya devam edeceğiz" diyor Türkmen.

Zorlamanın alemi yok

Peki, halk müziği onlar için ne anlam taşıyor? Sanlıkol'un yanıtı: "Bu müzik geldiği bölgeler içinde kaynaşmaya daha müsait. Doğru sezgi ve güdülerle yapılmazsa, yanlış sonuçlar veriyor. Bunu çok iyi bilmek gerek. Türk Sanat Müziği ise, kaynaştırılması çok güç bir tür, çünkü temeli çok farklı. Kaldı ki, ille de kaynaşsın diye bir tutum olamaz. Hiçbir şeyi aşırı zorlamanın alemi yok..."

Ne demek istiyor? Bunu anlamak için, albümdeki "Dillirga" yorumunu dinlemek gerek. Bir türkünün, organik dokusu bozulmadan küresel dile dönüşmesini görebilmek için.

Gruba, elektro-caz türünü bir akrobasi alanı olarak görmek istemeyen, besteleri denenmemiş doğaçlama tarzlarının taşıtı sayan, aklı ve duyguyu dengede tutan bir müzik anlayışı egemen.

"Black Spot" albümü, piyanist Ali Perret'in "Acid Trippin" projesiyle Türkiye'de açtığı yolda, Boston merkezli büyük bir sıçramanın belgesi.

Sanlıkol ve Türkmen, albümdeki bestenin de ima ettiği gibi, "Boston'ın kralları" olma arayışında, rahat bir ilerleme içindeler. Sanlıkol, genç Türk müzisyenlere "bütün korkularınızı yenin" diyor. "Hedefinizi koyun, hiçbir şeyden korkmadan üzerine gidin. Ne Berklee Okulu ulaşılmaz bir yer, ne de Aydın Esen erişilmez bir insan."

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!