Yeşil ışık 4 Şubat'ta yakıldı

Güncelleme Tarihi:

Yeşil ışık 4 Şubatta yakıldı
Oluşturulma Tarihi: Şubat 19, 1999 00:00

Haberin Devamı

Nefes kesen operasyonu Hürriyet'e anlatan Başbakan Ecevit, kararın 4 Şubat'ta Çankaya'da alındığını açıkladı. Ecevit, "Öcalan'ın Afrika'da olduğu bilgisi 4 Şubat'ta bize intikal etti. Bize Öcalan'ın Afrika'dan alınabileceği haberi geldi. Onun üzerine bir mekanizma harekete geçmiş oldu.’’ diye konuştu.

Her şey MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un 4 Şubat Perşembe günü Başbakan Bülent Ecevit'e getirdiği hassas bir bilgi notu ile başladı.

Abdullah Öcalan, 31 Ocak Pazar günü İtalya'ya sığınmak için yaptığı denemenin başarısız kalmasından sonra Hollanda ve İsviçre gibi bazı Avrupa ülkelerini de denemiş, en son Yunanistan'dan havalandıktan sonra 2 Şubat Salı günü ortadan kaybolmuştu.

Atasagun'un getirdiği bilgi notu, Öcalan'ın Afrika'da ortaya çıktığını gösteriyordu.

Ecevit, Öcalan'ın yakalanmasıyla başlayan sürecin başlangıcını anlatırken 4 Şubat tarihine dönüyor:

‘‘Öcalan'ın Afrika'da olduğu bilgisi bize 4 Şubat'ta intikal etti. Bu tarihte bize Öcalan'ın Afrika'dan alınabileceği haberi geldi. Onun üzerine bir mekanizma harekete geçmiş oldu.’’

İŞİN SONUNA GELMİŞTİK

Ecevit'in anlatımına göre, bu mekanizmanın harekete geçmesi aynı günün akşamı Çankaya Köşkü'nde düzenlenen bir devlet zirvesiyle başladı:

‘‘Bu haber bize iletilir iletilmez, o gece Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı ile bir araya geldik. Bu toplantıda yeşil ışık yaktık.’’

Başbakan, yeşil ışığın yakıldığı toplantıyı anlatırken, ‘‘Bu işin sonunun geldiği artık belli olmuştu’’ diye konuşuyor.

Ardından hazırlık dönemine girişiliyor:

‘‘Bu bilginin geldiği günle Öcalan'ın yakalandığı tarih arasındaki 12 gün, Türkiye'de de hiç haber sızdırmadan yoğun bir hazırlıkla geçti. Genelkurmay'ın da çok büyük katkısı oldu.’’

İMRALI'DA İŞE KOYULDUK

Ecevit'e göre, operasyonun başarısında rol oynayan en önemli etken, gizlilik ilkesine mutlak riayet edilmesi oldu. Başbakan, gizliliğin ne derece gözetildiğini anlatırken, şöyle konuşuyor:

‘‘Örneğin, bazı tedbirler o tedbirleri uygulayanların bilgisi dışında alındı. Mesela İmralı'da birtakım düzenlemeler yapılmaya başlandı. Ama o düzenlemeyi yapanlar o düzenlemelerin neden yapıldığını bilmiyorlardı.’’

İmralı'daki hazırlıklara ne zaman girişildi?

Ecevit, bu soruyu ‘‘Ne zaman ki, Apo'nun Türkiye'ye getirilebileceği yolundaki kanaatimiz kesinleşti, hemen İmralı'daki hazırlıklara başladık. Getirilmesinden 3-4 gün önce diyebiliriz’’ diye yanıtlıyor.

‘‘Üç-dört gün önce’’ yanıtı, Öcalan'ın Türkiye'ye getirilebileceği kanaatinin geçen perşembe ya da cuma günü kesinleştiğini gösteriyor.

Ecevit, operasyonun ilk olarak geçen cuma günü beklendiği yolundaki haberler hatırlatıldığında ise ‘‘Kesin ne zaman olabileceği bilinemiyordu. Orada beklemek gerekiyordu’’ diye konuşuyor.

NAİROBİ-ANKARA TELEFON HATTI

Peki bekleme dönemi nasıl geçirildi?

Ecevit, şöyle yanıtlıyor:

‘‘Bekleme dönemini sürekli haber alarak geçirdik. MİT Müsteşarı Atasagun beni sürekli bilgilendiriyordu. Aynı şekilde Sayın Cumhurbaşkanı'nı da sürekli bilgilendiriyorduk.’’

Ecevit'e göre, Kenya ile Ankara arasındaki haber köprüsü özellikle Öcalan'ın yakalandığı pazartesi günü en yoğun şekilde işledi:

‘‘Son aşamada artık dakikası dakikasına haberimiz oluyordu. Bu ölçüde yakından izliyorduk.’’

Ve pazartesi uçağın Nairobi'den havalandığı bilgisi Başbakanlığa ulaştı. Ecevit, bu haberi aldığı an ne hissetti? Şöyle yanıtlıyor:

‘‘Haber geldiğinde, kesin sonuç alınmış olmasının tatmini içindeydim.’’

En önemli aşama uçak bulmaktı

OPERASYONA hazırlık süreci içindeki aşamalardan biri de uçak sorununun çözümüydü. Ecevit bu konuyu şöyle anlatıyor:

‘‘Kenya'dan Türkiye'ye uçak 7 saatte geliyor. Yakıt ikmali yapmaksızın Türkiye'ye ulaşabilecek bir uçak arandı. Sayın Çağlar'ın, uçağının ne maksatla kiralandığından haberi yoktu. Olsa da herhalde verirdi... ’’

Bazı ayrıntıları ben de bilmiyorum

Başbakan Ecevit, bölücübaşı Abdullah Öcalan'ın yakalanması operasyonuyla ilgili daha fazla ayrıntı vermekten dikkatle kaçınıyor.

Ecevit'in bu konudaki ketumiyetine getirdiği gerekçe ilginç. Gerekçe, bir şekilde operasyona üçüncü tarafların da dahil olduklarını gösteriyor:

‘‘Ayrıntılara giremem. Bazı ayrıntıları ben bile bilmiyorum. Sormak da istemiyorum. Çünkü muhataplarını güç durumda bırakır. İstihbarat örgütlerinin kendilerine özgü yöntemleri var. Ayrıntıya girmek istemiyoruz. Çünkü bu konuya şu veya bu şekilde etkisi olmuş olanları müşkül durumda bırakmak istemiyoruz.’’

BAZI ÜLKELERE TEŞEKKÜR

Benzer bir gerekçe, Türkiye'nin operasyona yardımcı olan üçüncü ülkelere teşekkür edip etmediği sorusuna verdiği şu yanıtta da karşımıza çıkıyor.

‘‘Bunu açıklayamam. Ülke ismi veremem. Ancak siz kendi tahmininizi yapabilirsiniz. Bu işe kimler olumlu yönde karıştı, nasıl karıştı, bunu hem söyleyemeyiz hem de birçoğunu ben de bilmiyorum.’’

Ecevit, ‘‘Amerikan istihbaratı karıştı mı?’’ sorusu karşısında ‘‘O konuda bir şey söyleyemem’’ demekle yetiniyor.

Başbakan, ‘‘Bizzat siz herhangi bir ülkenin liderine bir teşekkür mesajı yolladınız mı?’’ sorusuna da ‘‘Girmeyeyim müsaade ederseniz...’’ yanıtını veriyor.

Bu kapalı yanıt, Ankara'dan bazı teşekkür mesajlarının yollandığının dolaylı bir teyidi oluyor.

MİT'e güvenimiz tam

Kenya serüveninde olaya taraf olan ülkeler arasındaki mesaj trafiğinin de büyük ölçüde gizli servisler üzerinden gittiği anlaşılıyor.

Örneğin, ‘‘Yunan hükümetine Öcalan'ı Kenya'daki Büyükelçilikleri'nden serbest bırakmaları için mesaj gönderdiniz mi?’’ sorusuna, Ecevit şu karşılığı veriyor:

‘‘Hükümet olarak o tür girişimlerde bulunmak gereğini duymadık. Çünkü işi gizli servis yürütüyordu. Ona da güveniyorduk. Bizi bilgilendiriyordu. Fazla ayrıntı sormuyorduk.’’

Ecevit, değerlendirmesini olayda merkezi rolü oynayan MİT'i övdüğü şu sözlerle tamamlıyor:

‘‘MİT'in bugünkü yönetimiyle dışarıya güven vermiş olduğu belli. O güveni vermiş olmasalardı bu operasyon olmazdı.’’

Rahşan çok yoğun çalışıyor

Başbakan Bülent Ecevit, son iki hafta içinde mesaisinin önemli bir bölümünü Kenya'da bulunan Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesi operasyonunun hazırlıkları ve Nairobi'den gelen haberlerin değerlendirmesine ayırdı.

Bu yoğun mesai içindeki Ecevit, aynı zamanda iki ay sonra yapılacak genel seçimlere girecek olan bir siyasi partinin lideri.

Ecevit, bu nokta hatırlatıldığında ‘‘Hala kampanyaya çıkma vaktini bulamadık’’ diye söze giriyor.

Ecevit, aday listelerinin Yüksek Seçim Kurulu'na sunulmasına 6 gün gibi kısa bir süre kalmışken, aday tespitiyle ilgilenebiliyor mu?

‘‘Daha çok Rahşan ilgileniyor bu konularla’’ diye söze giriyor Ecevit:

‘‘Eve geceleri 10'da, 11'de, 12'de ancak gelebiliyor. Çünkü büyük bir başvuru akını var. Ben vakit ayıramıyorum, önümüzdeki birkaç gün içinde ayıracağım.’’

DSP Lideri, seçim gezilerine ne zaman başlayabilecek?

Ecevit, ‘‘Tabii çıkacağım da, bir türlü Ankara'dan ayrılamadım. Ama yoğun biçimde de olsa herhalde bir buçuk ay seçim gezisine çıkılacak’’ dedikten sonra ekliyor:

‘‘Kesin tarihi henüz belirlemiş değiliz. Çok olağanüstü bir ortamda, çok yüklü bir hükümet görevine rağmen onu ihmal de edemiyoruz. Bir yandan da ekonomiyle uğraşıyoruz. Ekonominin çok kritik olduğu bir aşamada çok şükür kazaya uğratmadan yürütüyoruz. Seçim var diye sahaya çıksak hepimiz, burası boş kalacak, bu işler yürümeyecek.’’

ECEVİT'TEN MESAJLAR

Dünyaya: Bizimle uğraşmak tekin değil

Türkiye'ye karşı birtakım oyunlar oynayan, olumsuz tavırlar sergileyen devletlerin hepsi bu yüzden büyük sıkıntıya uğradılar. Yani bizimle uğraşmanın tekin olmadığını sanırım görmeye başladılar.

Yunanistan'a: Uygar bir devlet bunu yapmaz

Yunanistan PKK'ya açık destek veriyordu, çok iç içe geçmişti. Onlara silahlı eğitim veriyordu. Eğitim verdikleri yerleri, kampları, adreslerini biliyorduk. Tabii o kadar iç içe geçtiler ki Apo'yla, sonunda kendilerini çok güç bir durumda buldular. Yunanistan Başbakanı Simitis bir soruşturma açacaklarını söylemiş. Onun sonucunu beklememiz lazım. Fakat Simitis'in bunlardan rahatsızlık duyması olumlu bir şey. Öcalan'ın Büyükelçilikleri'nde saklanması, uygar bir devlet olmakla hele müttefiklikle hiç bağdaşmayacak bir davranış. Kenya'daki Yunan Büyükelçisi'nin kovulması da çok acı bir durum. Kenya makamları 'Büyükelçi bizi aldattı' diyorlar. Öcalan'ın üzerinden Kıbrıs Rum pasaportu çıkması da ayrı bir skandal.

Rusya'ya: Sözlerini tuttular

Bence Rus hükümeti, bize Öcalan'ı himaye etmeyeceği güvencesini verirken samimiydi, Ama kontrol edemediği güçler vardı. Onlara yeteri kadar söz geçiremiyorlardı. Bu işe bulaşmak istemediklerini belirttiklerinde samimiydiler. Samimi olduklarına inanıyordum. Çünkü Başbakan Primakov bu hususu çok sık vurguluyordu. Rus hükümetinin bu tutumunu memnuniyetle karşıladığımı söyleyebilirim.

Çok sıkı koruma

Bölücübaşı Abdullah Öcalan'ın Kenya'da yakalanarak Türkiye'ye getirildiğini açıklamasının ardından bütün dikkatlerin üzerine çevrildiği Başbakan Bülent Ecevit, siyasi hayatının en hareketli günlerini yaşıyor. Bu hareketli günlerde Ecevit'in koruma sayısında da önemli bir artış oldu. Bunun en çarpıcı örneği dün akşam Başbakanlık Merkez Binası'nda görüldü. Başbakanlık merdivenlerinden inen Ecevit'i koruma ordusunun arasında görmek neredeyse imkansızdı.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!