Yeni bir romana başlamış gibiyim

Güncelleme Tarihi:

Yeni bir romana başlamış gibiyim
Oluşturulma Tarihi: Şubat 21, 1999 00:00

Haberin Devamı

Geçirdiği trafik kazasından sonra uzun süre tedavi gören ünlü yazar Adalet Ağaoğlu önümüzdeki seçimlerde milletvekili adayı olarak politikaya girmeye hazırlanıyor. Kemikleşmiş politikacı tipine asla uymayacağını söyleyen Ağaoğlu, edebiyat ve politika bağlantısını kurmuş bile. Yaratıcılığa inanıyor ve bunu politika alanında da denemek istiyor. Geçtiğimiz ay Amerikan'da Ohio Üniversitesi tarafından Fahri Doktora unvanı verilen ve eserleri üzerine bir sempozyum düzenlenen Ağaoğlu ile edebiyat ve politikanın kesişme noktasında konuştuk.

Bir aydın olarak politika üzerine düşündüğünüz muhakkak, ama aktif olarak böyle bir şey düşünmediğinizi biliyorduk. Nasıl karar verdiniz politikaya girmeye?

- Ufuk Uras hastalığım sırasında beni sürekli ziyaret etti. Ama partinin kuruluşunu bile bilemeyecek bir dönem geçirdim. Politikaya girmek gibi bir eğilimim olmadığını bilirsiniz. Ufuk Uras da ziyaretleri sırasında bana böyle bir şeyden bahsetmedi zaten. Ben Uras'ı yıllar önce İktisat Fakültesi Mezunları'nın her yıl yaptıkları bir sempozyum sırasında tanıdım. Dünya ve Türkiye açısından küreselleşmenin anlamı üzerine bir sempozyumdu ve beni konuşmacı olarak çağırmışlardı. Ufuk Uras'ın oradaki konuşmasına hayran olmuştum. Kendi konuşmamı yaparken de onun bir cümlesine değinmiştim. Kafamda o zaman ona doğru bir eğilim başladı. Aradan çok zaman geçti. Almanya'dan tedaviden dönüp eve geldiğimde de geçmiş olsun ziyaretine geldi. Her şey bu geçmiş olsun ziyaretleri sırasında başladı. Daha önce Sarıyer ilçe teşkilatı, belediye başkanlığı aday adaylığını önermişti. O teklifi sağlık durumumu göz önünde bulundurarak reddettim. Çok sonradan Ufuk Uras milletvekili adaylığı için geldi. Belediye teklifinden onun haberi bile olduğunu sanmıyorum. Ben de bu teklifi kabul ettim.

ÖDP'nin parti programı mıydı kararınızı vermenizde etkili olan?

- Daha önce de söylediğim gibi, herkes herşeyden yakınıyor. Aydınından yoksul insanına kadar. Toplumu bir çaresizlik hastalığına yakalanmış olarak görüyorum. Çaresizlik duygusunun ne olduğunu uğradığım kaza nedeniyle bünyemde de, içimde de, kafamda da, duygumda da yaşadım. Toplumu da öyle görüyorum. Ama çaresizliğin bir bakımı, tedavisi olmalı. ÖDP'nin karar gerekçelerini inceledim ve bunların yanında olduğumu açıkça gördüm. Bir de ÖDP'yi bu çaresizlik ortamında yaratıcı buldum. Farklı bir ses, farklı bir duruş ve tavır taşıması bana yaratıcı göründü. Bu tabii benim yaratıcılık yanıma seslendi ve birden bire kendi kendimi yeni bir romana başlıyormuş gibi hissettim. Bunu hisseder hissetmez kendimle barıştım. ‘‘Geçmiş geçmez, gelecek bitmez’’ diye bir söz vardır. Romanlarımdan oyunlarıma ve hikayelerime kadar hep zamanla hesaplaşmam vardır. Hep geçmişi sorgularım geleceği anlamak için. Doğrusu onların olaylara bu açıdan bakışı bana yaratıcı geldi. Bir tarih bilincine sahiptiler ve gelecek umudu sunuyorlardı.

NEYSEM OYUM

Klasik politikacı tipi sizi ürkütmüyor mu?

- Kendimi hiç bir zaman klasik politkacı tipi olarak görmüyorum. Neysem oyum. Düş olmadan gelecek, hayal kurmadan yaratı olmuyor. Edebiyat, sanat, hep hayale, tasavvura dayanıyor. Toplumun bugün dünyayla ilişkisinde, bulunduğu yerde ÖDP'nin kazanmasını tabii ki istiyorum. Bu romanım iyi olsun diye bir hayalim var. Seçim sistemi değişebilseydi büyük şansı olabileceğini düşünüyorum. Bu benim bir ikilemim ama milletvekili olmaktan da ödüm patlıyor. Bu ikilemin önümde iyi bir kılavuz olduğuna inanıyorum.

Bir süre önce size Ohio State University tarafından Fahri Doktora unvanı verildi ve eserleriniz üzerine sempozyum düzenlendi.

- Çağdaş toplum ve değişim konusunda 21. yüzyıla dönük ipuçlarını veren bir sempozyumdu. An'ların romanını yazma nedenim olan o kırılma anı, yani değişim ve dönüşüm anlarının bireylere nasıl yansıdığının bir anlamda ortaya konulması ve bunun çağdaş ve evrensel anlamda değerlendirilmesiydi. Benim kitaplarımdan hareketle, bu görüşün, Amerika'da 30 bin kişinin önünde fahri doktora unvanı verilmesiyle, arkadan benim adıma yapılan sempozyumda pek çok bildiriyle dile getirilmesini Türk edebiyatına bir katkı olark görüyorum. Bunu sadece kendi adıma değil, Türkiye'de de kılıçkalkan, güreş, adam öldürme, terör dışında düşünen insanların da var olduğuna bir işaretti. Kendimden çok, Türkiye'de gerçek anlamda aydınlar da var ve bunlar bilinmiyor. Biliniyor ama, özel uzmanlık alanlarında biliniyor. Sempozyumda Türkiye'de toplumun ve insanın nasıl değiştiğine ait ipuçları ortaya kondu.

Devlet başka hükümet başka

Cumhurbaşkanlığı Onur Ödülü'nü aldım diye beni kınayanlar oldu, hakkımda yazılar yazıldı. Ben bunu reddederdim, eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti yerine yeni bir devlet kurabilseydim. Nüfus cüzdanımı parçalayıp atabilseydim. Ama ben ekmeğimi buradan alıyorum, burada yaşıyorum, oy veriyorum. Benim ülkem burası. Devlet başka bir şeydir, hükümet başka. Devlet Demirel değildir. Devlet bana borçluysa ve benden özür dileyip borcunu ödemeye kalkmışsa bunu neden kabul etmeyeyim. Reddetmek çok daha kolaydır. Bunu yaparak kahraman bile olurdum. Ama ben bu iki yüzlülüğü yapamazdım. O zaman bana verilen 250 milyon lirayı Güneydoğu'da çamurlar içinde bir tek ekmek için birbirini çiğneyen insanlara yardım için açılan bir kampanyaya bağışladım.

Kendimi zaman zaman kıskanç komşu kadınlara benzetiyorum. Bizim burada düşündüklerimiz, yazdıklarımız nedense önemsenmiyor da, bunu eğer dışarıdan bir yazar yaparsa inanılmaz derece büyütülüyor. Örneğin, erotizm ve cinsellik üzerine yıllar önce düşünmüşüm ve yazmışım. Benim söylediklerimi daha sonra dile getiren bir yazarın kitabı yayınlanıyor. Bir bakıyorsunuz manşetler atılmış. Neden bizim yaptıklarımız böylesine küçümseniyor da dışarıdan biri aynı şeyi söylediğinde önemli oluyor?

Roman yazma sanatı ve edebiyat üzerine tabii ki düşünüyorum. Bir şekilde bunu bazı kitaplarımda dile de getiriyorum. Dışarıda bu türde yazılan kitapların bir nedeni var. Onlar üniversitelerde ders veriyorlar ve bu ders notlarını sonradan kitaplaştırıyorlar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!