Yamyamlık ayıp değil

Güncelleme Tarihi:

Yamyamlık ayıp değil
Oluşturulma Tarihi: Kasım 18, 2001 00:00

PAPUA Yeni Gine'nin dağlık kesimlerinde yaşayan Gimi kabilesinin kadınları 1960'lı yıllara kadar ölü erkeklerini yemişler. Ama, kesinlikle zevk için değil. Doğurganlıklarını kaybetmemek için.Aztekler savaşta ele geçirdikleri tutsakların etini yemişler. Ama, beslenmek için değil. Ahlaki değerlerini daha da yüceltmek için. Ve genel olarak yamyamların insan etiyle karın doyurduğu pek görülmemiş. Yamyamlık açlık dürtüsünden kaynaklanan bir eylem olarak değil, bir inanç ritüeli olarak uygarlık tarihindeki yerini almış.Tarihçi ve gazeteci Felipe Fernandez Armesto'nun yemeğin tarihçesiyle uygarlığın gelişimini paralel olarak incelediği ‘‘Yemek: Bir Tarih’’ başlıklı kitabına göre yamyamlık, ikinci yemek devriminin sonuçlarından biri. Armesto'ya göre insanın uygarlaşma tarihini sekiz yemek devrimi belirliyor ve bu süreç henüz sona ermiş değil.Devrimlerin ilki yaklaşık 150 bin yıl önce insanın ateşi keşfi ve yemek pişirmesiyle başlıyor. Vahşi dünyada sindirim sorunu çeken zayıf bir varlık olan insan, kendinden daha güçlü ve hızlı olan hayvanlarla rekabet edebilmek için bu çözüm yolunu buluyor. Çünkü gıdayı daha kısa ve kolay yoldan enerjiye çevirmesi gerekiyor. Çiğ yiyeceklerin pişirilmesi toplumu değiştiriyor, yaşamın organize edilmesinde odak noktası oluyor. İnsanla diğer canlılar arasındaki ayırt edici fark işte o zaman başlıyor.Yemeğin toplumu dönüştürme gücü ikinci devrime ilham kaynağı oluyor. Yiyeceklerin bedeni doyurmaktan öte, insanın çevresi ve tanrılarla ilişkisinde ruh hali ve moral değerleri üzerinde tılsımlı bir güce sahip olduğu keşfediliyor. Sofra ritüelleri, bazı yiyeceklerin tabulaştırılması ve oruç böyle başlıyor.İşte bir erdem olarak yamyamlık da bu dönemde doğdu. Yiyeceklerle insan ahlakı arasındaki ilişki bugüne kadar da süregeldi. Mısır ve diğer tahıl gevreklerinin babası sayılan Syvester Graham, lifli yiyeceklerin insanı daha iffetli kıldığını, çünkü etoburluğun şehvetle sonuçlandığını söylüyordu.Üçüncü yemek devrimi ise toplumsal adaletsizliği beraberinde getirdi. Antik Çağ'ın kahramanları, kahramanlara layık bir şekilde yemek öğüterek battal bedenli oldular. Antik mezarlar semirmiş kahramanlarla, sıradan ve az beslenmiş insanlar arasındaki farkı açıkça gösteriyor. Bugün de Batı Afrika'daki bazı kabilelerde yönetenler ödül olarak yer fıstığı lapasıyla besleniyor. Uygar dünyanın ödül sisteminde ise nadir ürünler, seçkin reçeteler ve rafine sofralar var. Dördüncü ve beşinci devrim yaklaşık 10 bin yıl önce tarım ve hayvancılıkla başlıyor. Avcı ve toplayıcıların yerini üreticiler alıyor. Diğer iki devrim ise ticaret yollarının açılması ve uzak kültürlerin karşılıklı etkileşimiyle başlıyor. Damak tadı kolay bir alışveriş türü olmadığı halde önce Ortaçağ'da egemen güçlerin mutfak kültürü sınırları aşıp başka kültürlere nüfuz etti. Önceleri Avrupa saraylarında, bademli safranlı İslam etkisi şeklinde ortaya çıkan bu süreç bugün ‘‘McDonaldizasyon’’la doruğa ulaştı. Doğunun baharatları Batı sofralarında sürpriz yemekler ortaya çıkarırken altıncı devrim gerçekleşmiş oldu.Sonra son 500 yıl içinde dünya ticaretinde alınan mesafe, yedinci devrimi yarattı. İnsanın ekolojik kontrolü ele almasıyla bitki ve hayvanların değişik iklimlere transferi mümkün oldu. Bu arada eski yiyeceklere yeni çeşniler eklendi. Çin yemeklerine Amerikan sosları karıştı, Malay dünyasının satay sosuna fıstık eklendi, çikolata Avrupa'yı bu dönemde fethetti, Noel'lerde hindi adeti bu dönemde çıktı. Bugün ise füzyon mutfağına ulaşıldı.Son 200 yıl içindeki hızlı nüfus artışı ve kentleşme son devrimi doğurdu. Ortaya çıkan gıda maddesi açığı ancak sanayileşme ile aşılabilirdi. Hatta yiyeceklerin yoğun ve seri bir şekilde üretilmesi yetmedi, yemeğin tüketimi bile sanayileşti, hızlandı.İnsanlığın bu sekiz devrim sonunda ulaştığı nokta ise hızlı ya da yavaş doğru dürüste yemek tüketemeyen çok kalabalık bir kitlenin bulunması. BM Gıda ve Tarım Örgütü FAO'ya göre bugün dünyada 800 milyon insan yatağa aç karnına giriyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!