X ışınlarıyla ilgili önemli uyarı

Güncelleme Tarihi:

X ışınlarıyla ilgili önemli uyarı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 10, 2010 11:58

İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyoloji Kliniği Şefi Dr. Yüksel Barut, X ışınları konusunda hastaları uyarıyor. Yüksek doz X ışını alındığında, lösemi başta olmak üzere tiroid, meme, sindirim sistemi ve akciğer gibi birçok organda kanser görülme olasılığının arttığına dikkat çeken Barut, "Bilgisayarlı tomografi istemedi diye hekimi suçlamamak gerekiyor." diyor. Barut'un hurriyet.com.tr'ye yaptığı çok önemli açıklama şöyle:

Haberin Devamı

İnsanoğlu, varoluşundan bu yana sürekli olarak radyasyonla iç içe yaşamak zorunda kalmıştır. Dünyanın oluşumuyla birlikte doğada yerini alan çok uzun ömürlü (milyarlarca yıl) radyoaktif elementler yaşadığımız çevrede normal ve kaçınılmaz olarak kabul edilen doğal bir radyasyon düzeyi oluşturmuşlardır.

Yaşanılan yer, bu yerin toprak yapısı, barınılan binalarda kullanılan malzemeler, mevsimler, kutuplara olan uzaklık, hava koşulları ( yağmur, kar, alçak basınç, yüksek basınç ve rüzgar yönü ) gibi etkenler  doğal radyasyon seviyesinin büyüklüğünü belirler.  Örneğin 15 km yükseklikte seyreden bir uçakta yolculuk eden birey yaklaşık  10 mikroSv/saat doz almakta iken, deniz seviyesinde bulunan bir birey 0.02 mikroSv/saat doz almaktadır.

İnsanlar, hayatın bir parçası olarak dış uzay ve güneşten gelen kozmik ışınlar, yer kabuğunda bulunan radyoizotoplar yoluyla toprak ve yapı malzemeleri, su ve gıdalar gibi doğal kaynaklardan yaşamları sürecinde ışınlanmaktadırlar.  Bunlara ek olarak; enerji üretimi, tıp, endüstri, araştırma, tarım, hayvancılık gibi pek çok alanda kullanımı kaçınılmaz olan yapay kaynaklar nedeni ile de doz alınmaktadır.  Kişilerin yaşam düzeyleri, yaşadıkları ortamların fiziksel özellikleri, coğrafi koşullara bağlı olarak değişiklik göstermekle birlikte, dünya genelinde kişi başına yaklaşık  2,8 mSv  yıllık doz alınmaktadır.

Radyasyon, madde üzerinde meydana getirdiği etkilere göre; İyonlaştırıcı Radyasyon (X-ışınları, gama ışınları, alfa, beta radyasyonları, kozmik ışınlar, nötronlar), İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyon (ultraviyole, kızılötesi, radyo dalgaları, baz istasyonları, cep telefonları, mikrodalga fırınları, radarlar, yüksek gerilim hatları).  Kozmik Radyasyon (uzaydan gelen kozmik ışınlar). Gama Radyasyonu (yerkabuğunun içindeki tüm maddeler radyonüklid içermektedir, yeryüzündeki radyonüklidlerin yaydığı gama ışınları nedeniyle tüm beden radyasyondan etkilenmektedir).

Radon en az sorgulanan radyasyon

En çok etkilendiğimiz radon, kaya, toprak ve sudaki doğal uranyumun radyoaktif bozunması sonucunda oluşur. Bu yüzden radon, tüm yüzey kaya ve toprak parçalarından ve yapı malzemelerinden yaşadığımız ortama salınır. Ama insanlar tarafından en az bilinen, en az sorgulanan radyasyon olarak yer almaktadır. Günümüzde en çok sorgulanan ise, kişilerin adını en iyi bildikleri, ancak yaşamımızda hiçbir sağlık sorunu ile karşılaşmadığımızda etkisinde kalmadığımız radyasyon kaynağı olan X ışınıdır. X ışını, Wilhelm Conrad RÖNTGEN tarafından 1895  yılında  bulunmuştur. Alman asıllı fizikçi olan WILHELM CONRAD RÖNTGEN, 1845 yılında Rheinland'da doğmuş, 1923 yılında Münih'de ölmüştür. X ışını günümüzde bir çok alanda kullanılmaktadır, kişiler tarafından bilineni ise tıp alanıdır. Çünkü, gündeme getirilen ya da kişiler tarafından sıklıkla sorgulanan alan tıp alanıdır.

Tıpta X ışını, konvansiyonel röntgen, skopi, mamografi, kemik dansitometre, bilgisayarlı tomografi, anjiografide tanı ve tedaviye yönelik olarak sık kullanılmaktadır. X ışınının yan etkilerinden korunmanın gerektiği kaçınılmaz bir gerçektir, burada ilk sorumluluk, X ışını ile incelemeyi isteyecek olan hekimindir. Bireyin X ışını ile karşılaştığı ilk andan sonra, yaşamı boyunca  ne kadar X ışını ile karşılaşacağı belirlenememektedir. Örneğin  kişi yaşamında bir kez akciğer radyogramı  ile X ışını alabileceği gibi, başka bir kişi bir çok kez akciğer radyogramı, bir çok kez akciğer ve batın bilgisayarlı tomografisi, koroner bilgisayarlı anjiografi ve konvansiyonel anjiografi ile karşılaşabilmektedir, çünkü izlenmesi gereken kronik bir hastalığı bulunmaktadır.

Güncel teknolojiye hayranlık, günümüzde ilk istenmesi gereken radyolojik incelemelerin sona itilmesine neden olmuştur. Örneğin, bir akciğer radyogramı ile tanı konacak hastalık için akciğer bilgisayarlı tomografisi istenebilmektedir, bazı hastalıkların tek bir radyogram ile izlenmesi olanağı var iken, daha ileri inceleme yöntemleri ile izlenmesi yapılabilmektedir. Akciğer radyogramı ile hasta 0.1 mSv etkin doz almakta iken, akciğer bilgisayarlı tomografisinde yaklaşık 10 mSv etkin doz almaktadır, böylece yaklaşık 100 kat daha fazla doz almaktadır. Bu bazı incelemelerde 400 kat fazlasına kadar çıkabilmektedir. Kişi için belirlenen etkin doz ise 5 mSv/yıl, ardışık 5 yıl için ise 10 mSv/yıl olarak belirlenmiştir.

X ışınına karşı en duyarlı organlar üreme organları

X ışınının etkilerini sorguladığımızda, en duyarlı organlar üreme organları ve bunların hücreleridir. Bu hücreler içinde de ışınlanmaya en hassas olanı spermatogoniumlardır. Lökositler, kanın şekilli elemanları içinde radyasyona en duyarlı olanıdır. Beyaz kan hücreleri içinde de lenfositlerin duyarlılığı en fazladır.

Her hücrenin radyasyona duyarlılığı farklı olduğu gibi, her bireyinde radyasyona duyarlılığı farklıdır. Yüksek doz X ışını alındığında, lösemi başta olmak üzere tiroid, meme, sindirim sistemi ve akciğer gibi birçok organda artan kanser riski vardır. Yüksek dozlu ve pelvik bölgeyi kapsayan X ışını incelemelerinde, üreme çağındaki kadın hastalarda gebelik olasılığının sorgulanması, herhangi bir çelişki ya da adet gecikmesi durumunda incelemenin 28 gün sonrasına ertelenmesi sağlıklı bir yöntemdir. İnsan ömrünün kısalmasına neden olan radyasyonun belirli bir eşik dozundan söz etme olanağı olmamakla birlikte; hayvan deneylerinden çıkan sonuçların insanlara uyarlanması sonrasında, etkisinde  kalınan her 1 röntgenlik ışınlamanın hayatı 1 gün, alınan her 1 Sv’lik dozun ise hayatı yaklaşık 10 gün kısalttığı varsayılmaktadır. Varsayım olmasının nedeni, etik olmadığı için bu güne kadar hiçbir birey üzerinde deneme yapılmamış olmasıdır.

Hasta olarak yakınmalarımızı hekime iyi bir şekilde anlatmamız, hekimin bize zarar vermeden, bizim için en iyisini yapacağını bilmemiz önemlidir. Örneğin bilgisayarlı tomografi istemedi diye hekimi suçlamamak, ama bilgisayarlı tomografi, mamografi istedi ise bundan alacağımız dozu sorgulamamız, daha önce yapılmış radyolojik incelemelerimiz var ise bunları saklayarak hekimimizi bilgilendirmemiz güvenliğimiz, sağlığımız için büyük önem taşımaktadır.  Geçen ay akciğer bilgisayarlı tomografisi çekilmişti ama burada bulunan bilgisarlı tomografi cihazı daha iyi burada da çektirelim yaklaşımını sergilememek gerekmektedir. X ışını görülmediği ve yan etkileri daha sonraları ortaya çıktığı için “bana bir şey olmaz” yaklaşımından kaçınmalıdır. 1897 yılında Antoine Becléré  “Röntgen ışınları bizi asla yanıltmazlar; onların dilini yanlış yorumlamakla, ya da onlardan verebileceklerinden fazlasını istemekle yanılan biziz.” söyleminde bulunmuştur, hekimlerin bu sözün günümüzde de geçerliliğini koruduğunu bilmesi gerekmektedir.

Sir Robert Hutchinson’un şu söylemi teknoloji hayranları için bir uyarı gibi sanki:”Ölçüyü kaçırmaktan, yeniye büyük bir çoşku duyarken, eskiyi hor görmekten, deneyimin önüne bilgiyi, sanatın önüne bilimi, sağduyunun önüne zekayı koymaktan, hastaları yalnızca bir olgu olarak görmekten ve hastalığın verdiğinden daha fazla acı vermekten tanrı bizleri korusun.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!