Varolmayan bomba için 2.5 yıldır cezaevinde

Güncelleme Tarihi:

Varolmayan bomba için 2.5 yıldır cezaevinde
Oluşturulma Tarihi: Aralık 24, 2000 00:00

Haberin Devamı

Mısır Çarşısı'nda 7 kişinin ölümü ve 121 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan facianın, bombadan değil, tüpgaz patlamasından kaynaklandığı raporla belgelendi. 21 Aralık’ta İstanbul 4 No’lu DGM’ye ulaşan ve Prof. Dr. Neşet Kadırgan, Prof. Dr. Ali Şaşmaz ve Prof. Dr. Ali Nursen İpekoğlu’nun hazırladığı bilirkişi raporunda şöyle denildi:

‘‘36 metrekarelik büfede bulunan 8 adet LPG tüpünün herhangi birinden gaz kaçağı olmuştur. Buzdolabı motorunun durması, elektrik düğmesine basılması, tost makinasının çalışması, sigara, kibrit yakılması veya çakmak çakılması bunu tetiklemiştir. Facia, tüpgaz patlaması sonucu meydana gelmiştir.’’

İDAM İSTENİYOR

Bu arada, bilimadamlarının, ‘Bomba değil’ dediği faciadan sorumlu tutulan sanıklar Pınar Selek, Abdülmecit Öztürk, Alaattin Öget, Kübra Sevgi ve İsa Kaya'nın, devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya kalkışmak suçundan idama çarptırılmaları isteniyor. İddianamede, Maşallah Yağan'ın da yasadışı örgüt üyesi olmak ve insanların toplu olarak bulunduğu yere bomba koymak suçundan 21 ile 31 yıl arasında ağır hapse mahkum edilmesi talep ediliyor. Sanıklardan Ercan Alır, Baran Öztürk, Heval Öztürk ve Demirbaş Arat hakkında, yasadışı örgüt üyesi olmak suçundan 15 ile 22.5'ar yıl arasında ağır hapis öngörülüyor.

Rapor muamması

9 Temmuz'da meydana gelen patlamanın ardından olay yerinde incelemeler yapan bomba uzmanları tarafından tutulan tutanaklar ile Polis Kriminal Laboratuvarı, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı, İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Analitik Kimya Profesörü Reşat Apak'ın raporları birbirleriyle çelişiyor.

POLİS: BOMBA YOK

Olay günü hazırlanan ve İstanbul Terörle Mücadele Şubesi Bomba Grubu Amiri Nazmi Nuri Çelik ile bomba imha uzmanı 7 polis memurunun imzasını taşıyan raporda, şu ifadeler kullanılıyor:

‘‘Patlama sonrası yapılan ilk araştırma ve fiziki inceleme neticesinde, herhangi bir bomba unsuruna veya patlayıcı maddeye rastlanmamıştır.’’

Patlayıcı uzmanı Nazmi Çelik, duruşmada verdiği ifadesinde de şunları söyledi:

‘‘Bahsedilen bomba konulmuş olsaydı, patlamanın olduğu yerde 50 santimlik çukur açılırdı. Patlayıcının bomba olduğuna dair hiçbir ipucu elde edemedik.’’

11 Temmuz'da, 4 kişilik bomba uzmanı tarafından hazırlanan tutanakta, ‘‘Kurutulup elenmek suretiyle yeniden incelenen olay yeri artıklarından, bomba veya bomba yapımında kullanılan herhangi bir bulguya rastlanmamıştır’’ deniliyor.

13 Temmuz'da, 5 bomba uzmanı tarafından hazırlanan raporda ise olay yerine gidilerek daha ince bir araştırma yapıldığı, ancak bombaya ait hiçbir bulguya rastlanmadığı ifade ediliyor.

KRİMİNAL: ANLAŞILAMADI

14 Temmuz tarihli, bomba uzmanlarının, Polis Kriminal Laboratuvarı raporuna dayanarak hazırladıkları ekspertiz raporunda ise Aseton fazında Nitroselüloz artıkları ve Nitrit iyonları bulunduğu, bu maddelerin, patlayıcı madde yapımında kullanılan maddeler olduğu belirtilerek, şu noktaların altı çiziliyor:

‘‘Ünlüoğlu Büfe'de meydana gelen patlamanın, gazlardan mı, bombadan mı, tehlikesi tahmin edilemeyen bir maddenin büfe içinde uzun süre kalması ve o gün için ona etki eden herhangi bir şeyin isabet etmesi sonucu mu meydana geldiği anlaşılamamıştır. Büfede ve çevresinde, bombaya ait herhangi bir parçaya rastlanmamıştır.’’

ADLİ TIP: BOMBA PATLADI

2 Kasım 1998 tarihinde, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Fen Bilimleri Anabilim Dalı'ndan, aralarında Enstitü Başkanı Prof. Dr. Sevil Atasoy'un da bulunduğu 5 uzman, olay yerinde yaptıkları inceleme ve otopsi bulgularına göre hazırladıkları raporda, patlamanın LPG tüplerinden boşalan gazdan değil, nitroselüloz içerir patlayıcı maddenin infilakından kaynaklandığı belirtildi.

ADLİ TIP: BOMBA DENEMEZ

27 Temmuz 2000 tarihli İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı, hazırladığı raporda, mevcut bulgular ile ölümlere yol açan patlamanın bir bomba patlaması olduğunun kesin olarak söylenemeyeceğini belirtti. Patlamaya bir bombanın mı, gaz sıkışmasının mı neden olduğunun anlaşılamayacağını dile getirdi. Ancak, bilirkişiler bir noktanın altını çizerek, ‘‘Olguların hiçbirisinin bomba patlamasına bağlı yaralanma olgusu örneklerine uygunluk göstermemesi tesadüfi olarak kabul edilemez’’ dediler.

Adli Tıp’a profesör eleştirisi

15 Mayıs 2000 tarihli, İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Analitik Kimya Profesörü Reşat Apak, raporunda, Adli Tıp Enstitüsü'nün kararını eleştirdi. Enstitünün, elindeki bulgulara rağmen, 'Patlama nitroselüloz içerir patlayıcı maddenin infilakından kaynaklandı' sonucuna ulaşmasını, 'Hayret verici' olarak nitelendirdi.

15 dakikada çark etti

Polisin yaptığı operasyonlar sırasında yakalanıp, Mısır Çarşısı eylemini 'Leyla' kod adlı Pınar Selek'le yaptığını iddia eden 'Azad' kod adlı Abdülmecit Öztürk'ün, DGM Savcısı Engin Baltacı'ya 15 dakika arayla iki farklı ifade verdiği ortaya çıkmıştı. Öztürk, ilk ifadesinde, bombalamayla bir ilgisinin bulunmadığını belirtmişti. İfade sonrası polislerle bir odada 15 dakika bekletilen Öztürk, ifadesini değiştirmek istedi. Daha önce poliste verdiği ifadesindeki gibi bombayı olaydan bir gece önce Pınar Selek'le beraber yaptıklarını, hedefi de Selek'in seçtiğini söyledi.

Sipariş üzerine rapor

Pınar Selek'in avukat babası Alp Selek, hiçbir yasadışı işe bulaşmadığını söylediği sosyolog kızının, ‘Güneydoğu ve PKK’ konulu araştırması nedeniyle bir komployla karşı karşıya olduğunu savundu. Patlama sonrasında elde edildiği belirtilen 'Nitroselüloz' maddesinin, vernikin ana maddesi olduğunu, sigara külü ve çiçekçilerde kullanılan gübrelerde kullanıldığını belirten Selek, 'İki damla Nitrat'ı bomba olarak yorumlamak, bilimdışı bir tespittir. Bu yöndeki raporlar, sipariş üzerine hazırlanmıştır'' diye konuştu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!