Uzun yol kaptanlarının sırrı 'sabır'

Güncelleme Tarihi:

Uzun yol kaptanlarının sırrı sabır
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 25, 2004 00:33

Hayatlarının neredeyse tamamı yollarda geçen otobüs şoförleri, nam-ı diğer kaptanlar, direksiyon başında neler yaşar, yolcularla nasıl bir diyalog içindeler hiç düşündünüz mü? Varan Turizm'e bağlı olarak çalışan iki kaptan Mehmet Çetin ve Mehmet Atalar yol hikayelerini anlattılar ve uzun yol sürücülüğünün zorluklarını paylaştılar.

İnsana yatırım yapan, müşteri mutluluğu ve hayatı için tedbir alan bir şirket Varan. Bağlı olduğu prensipleri sayesinde de yolcularında alışkanlık yaratıyor. Bünyesinde çalışan kaptanların çoğu mesleklerinde en az 20 yıllık deneyim sahibi. Şirket çalışanlarının çocuklarına ‘‘Babanız ne iş yapıyor?’’ diye sorulduğu zaman 'Varan'da Kaptan' cevabını alıyorlarmış.

Varan'da 600'e yakın kaptan çalışıyor. Otobüs sayısı ise 300 civarında. Çünkü her otobüste iki şoför bulunuyor. Varan Yönetim Kurulu Denetim ve Geliştirme Danışmanı Ahmet Sarıahmetoğlu'na göre ulaşım sektöründe en önemli şey yani kaptanın sermayesi uyku. Hatta sırf bu yüzden seferden dönen kaptanlara özel yatakhaneler, dinlenme alanları yaptırılmış. Araç içinde de bulunan bu dinlenme alanları sayesinde 4-5 saatlik sürüş süresini dolduran kaptan, yerini yedek kaptana bırakarak yolculuk sırasında da dinlenmeye çekilebiliyormuş.

GİZLİ MÜFETTİŞLER KAPTANLARI GÖZLÜYOR

Varan'ın en büyük müfettişi müşterileri. Bu yüzden kaptanların sadece iyi bir sürücü olmasının dışında farklı özelliklere de sahip olmaları gerekiyor. Öncelikle kaptanın geçmişi çok önemli. Daha öncesinde kaza yapmamış olması şart. Ve tabii ikincisi, yaş ve deneyiminin en üst seviyede olması. Sadece bu kadarla kalmıyor. Tüm kaptanlar 6 ayda bir mecburi sağlık kontrollerinden geçiyor. Öncelik, kalp, göz ve kulak kontrollerine veriliyor. Müşteri kılığındaki gizli müfettişler ise denetlemenin son noktası. Kaptanların prezantabl olmaları da bir o kadar önemli. Konuşmalarının düzgün olması, bakımlı görünmeliri ve psikoteknik konularda da başarılı olmaları lazım. Yani, otobüsü kullanırken sinirli olmamaları, başkalarıyla kapışmamaları, oyunun başlıca kurallarından. Kaptanlar seçildikten sonra da bir dizi sınavdan geçiyorlar. Önce direksiyon ardından teknik sınava tabi tutuluyorlar. Bunların hepsini geçtikten sonra sinirsel yapılarına bakılıyor. Bu kadarla da kalmıyor, otobüsü teslim edilene kadar çeşitli deneme aşamalarından geçiyor tüm kaptan adayları. Detayları Ahmet Sarıahmetoğlu anlatıyor: ‘‘Denemeyi de geçtikten sonra, bizim denetleyiciler sayesinde şoförler hakkında bilgiler gelir, o bilgiler bizim personel servisimizde ve teknik işletme müdürlüğünde kontrol edilir, değerlendirilir. Bizde deneyim kazanmış olan bir kaptanın yanına birinci kaptan olarak verilir. Kaptanımız hiç kimseyle münakaşa edemez. Bir problem olursa orada çözmeye çalışır olayı. Çözemiyorsa, en yakın terminale, en yakın bölgeye telefon eder. Yollarda kimseyle yarışamaz. Bizde çok sıkıdır disiplin kuralları. Çok seneler evvel, bir iki tane disiplinsizlik olayı yaşamıştık. O zaman da bir diğer kaptanı yola göndererek, o kaptanı görevden alıp, yeni kaptanı yerine koyup onunla devam ettirdiğimiz olmuştur. Bu, müşteri memnuniyeti açısından çok önemli. Bizim ki gibi ulaştırma şirketlerinde en önemli personel kaptanlardır.’’

Zannedersiniz ki NASA yeni astronot adaylarını seçiyor. Ama hayır Varan çalışacağı kaptanlarını ince eleyip sık dokuyarak belirliyor. Çünkü insan hayatı ve mutluluğu şirketin birinci prensibi.

Karayollarındaki korku filmini aratmayan dehşet görüntülerini hatırladığımız zaman mutluluk, memnuniyet, güvenlik gibi insanın içini rahatlatan cümleleri duyuyor olmak çok güzel. Şirkette uzun zamandır kaptan olarak çalışan Mehmet Çetin ve Mehmet Atalar, uzun yıllara dayanan yol tecrübelerini ve uzun yol sürücülüğüyle ilgili tüyolarını anlatınca ortaya anlayabilenin kendine bolca paye çıkartabileceği bir röportaj çıktı.

Mehmet Bey ne kadar zamandır Varan'da çalışıyorsunuz?

Mehmet Çetin:
13 yıldır. Daha önce de şehirlerarası ve yurt dışı çalıştım.

Uzun yola çıkanlara ne gibi önerileriniz var? Özellikle tatil ve bayram zamanları…

İlk önce istirahat etmiş olsunlar. Sonra araçlarının bakımını yol öncesi mutlaka yaptırsınlar. Bir de trafikte çaylaklar dediğimiz sürücülerin şerit değiştirirken kör noktalara dikkat etmeleri gerek. Belirli aralarla konaklamalar, küçük molalar versinler.

Peki, uzun yol sürücülerine vereceğiniz tüyolar var mı?

Dikkat, saygı, kurallara uymak.

Araç kullanırken hiç sinirlendiğiniz veya tadınızın kaçtığı anlar olmuyor mu?

Hayır. Ben o konuda çok hassasımdır ama genelde rahatımdır. Acele etmiyorum, tabii kullandığım araç çok hassasiyet istiyor. Olan olaylardan etkilenmemeye çalışıyorum. Dün gece çeşitli yerlerde ölümler, yaralanmalar vardı. Bu sabah geldik.

Hava çok yağmurluydu, sel bastı her yeri, tedirgin oldunuz mu?

Hayır ama çok ilginç bir şey oldu. Çağlayan'da yolcumuz bir hanım, sarıldı üç kere öptü. Kötü kazalar vardı gerçekten yolda. Üst katta oturuyormuş kendisi. Biz olaya çok adapte olmadığımız için kendimiz farkında değiliz bazı şeylerin. Sağ salim geldiğimiz için kutlamaydı bu hareket. Tabi uyuyanlar da oluyor, yolu seyredenler de oluyor. Geldi öptü. Hem sevindim, hem şaşırdım.

Sık sık oluyor mu böyle tebrik edenler?

Genelde oluyor. Çikolata, fıstık ikramı gelir. Aracımızın sefer sayısı, plakası, kaptanları, personeli bellidir. Yazılı olarak halkla ilişkiler bölümüne şikayetler veya teşekkürler gelebiliyor.

Şikayet yazıları da mı geliyor?

Oluyor tabi. Geçen gün enteresan bir şikayet vardı. Yol niye açılmıyor diye.

Müşteriler yolu açmanızı da mı bekliyor?

Bolu Dağı'nda yaklaşık 8 yıl önce, çığ düşer gibi olmuştu. Çok yoğun kar yağışı vardı. Ben de sabah Ankara'dan çıktım. Tam 8:05'te gişelerde kaldım, 21:30'a kadar. Bu arada tabi sayın yolcularımız değişik şekilde şikayetlerini bildirdiler. Hatta helikopterle alın bizi buradan çıkartın diyenler bile oldu. ‘‘Biz niye Varan'ı tercih ediyoruz?’’ dediler. Varan her şekilde vardırır düşüncesi hakim. Öyle bir imaj vermişiz ki, 'Varan'ın lastiği patlamaz' diye bile düşünülüyor. Enteresan olaylardan biri de, ben buna çok şahit oldum, mesela aracımız peronda; İzmir veya Ankara'da. Yolcu uğurlayan konuklarımız var. Gelir aracın plaka numarasını alır, ön lastikleri dişlerine bakar, camı, aynayı kontrol eder.

Tabii canlarını, kaptana emanet ediyorlar.

Bizde idare içinde hiçbir şey olmaz. Kilometresi bitmiş bir lastik kullanılmaz. Kilometresi geçmiş, değiştirilecek bir parça orijinaliyle anında değiştirilir ve bu da çok yakından takip edilir. O bakımdan disiplinize edilen olayların en başında da yedek parça ve teknik bakım gelir.

Mehmet Bey, peki siz ne zamandan beri yollardasınız?

Mehmet Atalar:
Ben 75 senesinden beri bu işi yapıyorum. Beraber çalışıyoruz aynı araçtayız. Öncelikle bütün yola çıkacak kişilere şunu söyleyeyim, şehir içiyle şehirlerarası yollar çok farklı. Bilhassa bayram günlerinde, yeni ehliyet almış veya tam olarak uzun yola çıkmasını fazla bilmeyen insanlar da yollara çıkıyorlar. Şehir içiyle şehir dışını ayırsınlar.

Sizin öneriniz nedir?

En başta sabırlı olmak lazım. Bunun yanında yakın takip yapmamak lazım . Çünkü aniden bir köpek çıkar, bir insan çıkar. Gece mesela hiçbir ışıklandırması olmadan motorla geliyor adam karşıdan. O anda bir sollama yapıyorsunuz. İşte gazetelerde okuyoruz, 'bir aile yok oldu' diyor.

Sefere çıkmadan önce nasıl hazırlanıyorsunuz?

Mehmet Çetin:
Varan olarak sefere çıkmadan önce araçlarımızın periyodik bakımları yapılır. Bizim günlük arıza defterimiz vardır. Herhangi bir arızası varsa onları bildiririz, teknik heyete teslim ederiz, onlar mutlaka yapılır, sefere çıkacağımız zaman da aracımız hazır vaziyette olur.

Karayollarında maksimum hız 88'dir, otoban haricinde. Otobanda 100 km'dir. Otobanda 100 km ile giderken ikaz geliyor ‘‘uyuyor musunuz?’’ diye. Bir de yollarımızın durumu malum. Bilhassa İzmir-İstanbul arasındaki yollarımız çok kötü. Ağır vasıtaların yapmış olduğu izler var. Biz sürekli gidip geliyoruz, artık her metrekaresini ezberliyoruz. Ama trafiğe yeni çıkmış bir arkadaş orada araba sollarken bile savrulup kendini yolun dışında bulabilir.

Bakın, sollamanın ilk kaidesi nedir? Sizi sollayan araç ister hatalı ister nizami bir şekilde sollasın, siz ayağınızı gazdan çekeceksiniz. Bırakacaksınız ki adam geçsin. Bizde tam tersi rahatsız etmektir başka bir şey değil. Bu cinayettir. Bu basit bir kuralı zorlamaktır. Bu çok önemli. Belki sizi geçen araç sizi hatalı solluyordur. ‘‘Bu beni hatalı solluyor, ben müsaade etmeyeyim’’ diyemezsin. Gerekirse fren yapacaksın, o insana yol vereceksin. Ondan sonrası ona kalmış bir şey.

Yolda giderken en çok gördüğünüz yanlışlığı, hatayı kimler yapıyor?

Mehmet Çetin:
Herhalde özel sürücüler.

Konvoy halinde gidenler oluyor orada neler yapmamız lazım?

Mehmet Atalar:
Konvoyda araçlar girip çıkıyorlar. Diyelim ki 5 km'lik bir konvoy bir veya iki dakikalık zaman kazanır. Sonuncu arabanın uzunluğu kaç metre. Benim arabam 15 metre. Beni sollarken 15 metre yol kat ediyor. Kendini neden tehlikeye atıyorsun? Mutlaka sollayabileceği bir yer gelecektir. Demin dedim ya sabır diye, sabretmiyor. Orada kazanacağı 10 saniyedir beni sollarken ve 15 metre yol kat edecektir. Buna hiç gerek yok. Bunu daha çok ufak araçlar yapıyor. Bir de kamyonlar rampa veya yokuş çıkarken… Üç şeritli yol diyelim. Bir gelişi var, iki tane de çıkış verilmiş. Bir tanesi 20 km süratle çıkıyor, diğeri 30 km veya 25 km. Sollamaya çıkıyorlar. Arkasından normal durumda gelen bir aracı zor durumda bırakıyorlar.

Emniyet şeridini kullananlar çok önemli. Lütfen emniyet şeritlerini ihlal etmesinler, kendi yakınlarının başına bir iş gelmiş olabilir. Arkasında ambulans vardır, kapatmış yolu. Belki kendi çocuğu. Allah korusun kendi ailesinden birisidir. İşte buna mani oluyorlar. Hatta bugün daha Mehmet'le o konuyu görüştük. Çok yağmur vardı, dedim ki ‘‘şu yağmurda birisi hasta götürmeye çalışsa, acil bir şey bu’’. Benim de olabilir, sizin de olabilir. Lütfen emniyet şeritlerini açık bıraksınlar.

Yani özel sürücüler diyorsunuz en çok hatayı yapan.

Mehmet Çetin:
Trafiğe çıkmış insanların bir farkı yoktur. O anda mesleği ne olursa olsun, herkes eşittir.

Mehmet Atalar: Çok enteresan, Avrupa'da bir kavşak. Işık yok. Herhangi bir sebepten orada bir trafik yoğunluğu var. Kavşakta durmuş araçlar, iki tane geçiyor, üçüncü duruyor, öbür tarafa yol veriyor. Oradan iki tane geçiyor, üçüncü yol veriyor. Böyle bir anlayış olamaz diyorsunuz. Türkiye'de olsa kilitlenir orası.

Çünkü burada kontrolsüz kavşaklarda nasıl davranılması gerektiğinden kimsenin haberi yok.

Balıksırtı derler. İki hat halinde hareket ediyorlar. Yahu kim emir vermiş bunlara böyle diyorsun. Asker olsa yapmazlar bunu Türkiye'de. Saygıdır. Yollar tıkandı diyorsunuz. Bir araç kaymış, itilecek düzeltilecek yarım saatlik bir iş var. 2 saatte, 3 saatte açılmaz. Çünkü, o yarım saati beklemeyen herkes karşıdan gelir. Problem ortadan kalkar, doğan problemi çözmenin imkanı var.

Yolculardan kaptana doğum günü pastası

Sizin çok güzel bir hikayeniz var. Galiba yolcular bir kez sizin doğumgününüzü kutlamış otobüste?

Bistro denilen bir aracımız var bizim alt katı restoranlı. Genelde onda hep aynı yolcular gider gelir. Ayda 1000-1500 yolcu taşıyorsam, yarısından fazlasını tanıma imkanı, yani dostluk seviyesinde, tanışmışlık olur. Benim doğum günüm 20 Kasım, kış yani. Hepsi öğrenmişler. Buradan Ankara'ya gittiğimiz bir serviste, o gün de yol kapalıydı baya, normalde 11'de Ankara'ya varıyoruz,o gün de 01:00'e çeyrek kala falan bitti. Yolcularımız indikten sonra ben işletmeye gittim. Geciktiğim için bilgi vermek sebebiyle. O anda gürültü patırtı duydum, bir döndüm benim yolcularımdan 25 kişilik bir grup pasta yaptırmışlar. O arada bizim Ankara 01:00 kalkışlı arabamız da peronda, yolcular içeride oturuyorlar, herkes tabi şaşırdı. Pasta, mumlar falan, doğum günü kutladık. Tabi benim hayatımda unutamayacağım bir anı oldu.

Bu, işin ne kadar doğru, profesyonel yapıldığını gösteren en önemli belirtilerden bir tanesi.

Mehmet Çetin:
Bir de bizim müşterimiz o kadar sadık bir müşteri ki, kızıyla, çocuğuyla, eşiyle, her şekilde, Varan'ı takip ediyor. Varan'da hiçbir eksik olmaz düşüncesiyle biniyor.

Mehmet Atalar: Öyle yolcular var ki mesela ben direksiyona çıkıyorum, tanır. Yani arabasına ve saatine göre bilet alan yolcular var. Ben gece saat kaçta arabaya gelirim, kaçta çıkarım, şurayı nasıl dönerim gibi. Hepsini bilen yolcular da vardır, sık sık gelenlerden. Araçlarımızın plakalarını bilirler. Diğer kaptan arkadaşlarımızı da takip eden yolcularımız var. Ahmet Kaptan'la ben gideceğim, Mehmet Kaptan'la ben gideceğim der. İnsanlar bir gün önce veya sonraya ona göre ayarlayabiliyorlar. Biz bunlara aramızda ‘‘Varankolik Yolcular’’ diyoruz.

Karşıdan gelen her aracı azrail gibi görüyorlar

Sürekli uzun yol gidiyorsunuz. Diyebiliriz ki hayatınızın büyük bir kısmı direksiyon başında geçiyor. Bu kadar uzun süreler söz konusu olunca merak ediyorum yolda neler düşünürsünüz?

Mehmet Çetin:
O an yol harici hiçbir şey düşünmem. O anda bir hayal kuramıyorsunuz. Biz mecburuz yola konsantre olmaya. O dikkat ikinci bir şeyi yanında getirmiyor.

Mehmet Atalar: Ben şahsen, yaptığım işin çok kutsal bir iş olduğuna inanıyorum. Bir bebek doğacaktır, onu hastaneye yetiştiren yine bir şoför arkadaş. İnsanın bütün hayatı boyunca hizmet verdiği bir sektördeyiz. İnsan öldüğünde bile yine onu kabrine bir şoför arkadaş götürecektir. Türkiye'de şoför dendiği zaman, bazı meslektaş arkadaşlarımızın yapmış olduğu hatalardan dolayı çok düşük seviyeli bir meslek grubu gibi düşünülür. Açık söyleyeyim ben normalde biraz sinirli bir insanımdır, direksiyon başına geçtiğim zaman da dünyanın en uysal insanı oluyorum. Çünkü o anda işime konsantre olmuşumdur. Yolcuyu düşünürüm, kimi bir derdine çare için bir yere gidiyordur, eşiyle bir şey yaşayacaktır onun için gidiyordur. Tabii ki biz yolcumuzu karşıladığımız andan ineceği yerde bırakana kadar en iyi hizmeti vermeye çalıştığımız için, ‘‘aman yolcu sarsılmasın, uyanmasın’’, bütün düşündüğümüz budur.

Ben çok düşünürüm araba kullanırken. Bir sürü konu gelir aklıma hatta not bile alırım. Tabii sizinki başka bir şey.

Bir şey düşünmeye fırsat kalmıyor. Karşıdan gelen her aracı azrail olarak görüyorum.

Herkes deli, bir ben akıllıyım mantığı mı?

Ben akıllıyım olayı değil. Karşıdan gelen aracın ön lastiğini bile takip ederim. Nereye gidecek diye.

Bir refleks haline geliyor zaten.

Bir de şöyle bir hissiyat var, olmayanlara da bu verilir, kaptan otobüsünün başına geçtiği zaman kendisinden ziyade taşıdığı insanların sorumluluğunu iyi bildiği için, 60-70 kişiyle giden araçlarımız var, bunların içinde çocuk da var, başka bir şey düşünmesine imkan yok.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!