Üçüncü dünyacılığımız yine mi depreşiyor

Güncelleme Tarihi:

Üçüncü dünyacılığımız yine mi depreşiyor
Oluşturulma Tarihi: Aralık 05, 2001 00:00

BİRİ bize bu dış politikanın ne olduğunu açıklamalı. Çünkü ben anlamakta güçlük çekiyorum.Ve kendi kendime soruyorum.‘‘Acaba bu, Türkiye'nin resmi dış politikası mıdır, yoksa Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın, gençlik yıllarından beri içlerine sinmiş olan şahsi bir ‘Üçüncü Dünyacılığın' yansımaları mıdır?’’BUNU KİM İSTEDİÖnce Cumhurbaşkanı’ndan başlayayım.ABD Dışişleri Bakanı Powell'ın Türkiye'ye gelişinden 6-7 saat önce Cumhurbaşkanı Sezer bir açıklama yapıyor.11 Eylül'den sonraki günlerde açıklama yapma konusunda çok aceleci davranmayan Çankaya, nedense Irak konusunda Powell'in gelişini bekleyemiyor.Cumhurbaşkanı Sezer, ‘‘Amerika'nın Irak'ı vurmasını istemiyoruz’’ diyor.Merak ettim.Acaba bu açıklamayı yapmasını Cumhurbaşkanı kendisi mi istemişti, yoksa Dışişleri Bakanlığı mı?Bu soruyu öğleden sonra Dışişleri Bakanı İsmail Cem'e sordum.‘‘Ben bugün Kıbrıs işiyle çok uğraştığım için bilmiyorum. Ama bizden böyle bir talep olduğunu sanmıyorum’’ cevabını verdi.Bu durumda Cumhurbaşkanı bu açıklamayı kendiliğinden yapmıştı. Cumhurbaşkanımızın dış politika meselelerine pek düşkün olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz.Öyleyse bu çıkış niye?Türkiye'nin politikası bu olabilir.Eski Sovyet diplomasisi böyle sembolik çıkışlara çok meraklıydı.Ama böyle ‘‘Eski Sovyet tipi’’ diplomatik açıklamaların modası geçmedi mi?Sonunda ABD Dışişleri Bakanı gelecek ve Türkiye ona görüşlerini anlatacak.Belki de daha esnek bir politika izleyecek.ECEVİT'İN ÇIKIŞIAma Cumhurbaşkanı buna fırsat vermeden kendisi devreye giriyor ve pat diye bu açıklamayı yapıyor.Kusura bakmayın ama ben bu politikayı anlamıyorum.Başbakan Bülent Ecevit'in son 48 saatlik politikasını da pek anlamış değilim.İsrail'in Arafat'ın karagáhını vurduğu gün güzel bir girişim yapıyor.Önce Arafat'ı, sonra İsrail Başbakanı Şaron'u arıyor, ama onunla görüşemiyor.Yaptığı iş, bir tür arabuluculuk. Dolayısıyla tarafsız davranıyor.Ama aynı Ecevit ertesi gün aniden ‘‘Filistin’’ tarafına geçiyor ve neredeyse zehir zemberek bir açıklama yapıyor.İnsana sormazlar mı?PRO-PALESTINIENDibimizdeki bu olayda madem arabuluculuk yapmak istiyorsunuz, o zaman niye ertesi sabah ‘‘taraf’’ oluyorsunuz.Üstelik bütün dünya tavır almayı beklerken, siz en önden fırlayıp hemen bu açıklamayı yapıyorsunuz?Tamam Şaron'un yaptığı iş tasvip edilemez. Ama Filistin yanlısı terör örgütlerinin yaptığı iş tasvip edilir mi?Ayrıca, PKK terörü Türkiye'yi kan gölüne çevirirken, hangi Filistinli yönetici bunu kınamak için bizim kadar aceleci davrandı? Bırakın acele davranmayı, kınadı mı?Yanlış anlaşılmasın. Ben ‘‘Kınanmasın’’ demiyorum. Kınansın, ama bunu yaparken Türkiye'nin tarafsızlığını koruyacak bazı sinyaller de verilsin.Çünkü ben şuna inanıyorum.Türkiye bu sorunun çözülmesinde önemli bir rol oynayabilir.Çünkü hem İsrail nezdinde hem de Filistin temsilcileri nezdinde itibarlı bir yere sahip.Unutmayalım, ‘‘Filistin halkına yardım etmeyi istemek’’ başka şeydir, ‘‘Pro-Palestinien’’ (Filistin yanlısı) olmak başka şeydir.Ben Ecevit'in bir akşam önceki tavrını çözümü kolaylaştırıcı, ertesi sabahki tavrını ise zorlaştırıcı bir tavır olarak kabul ediyorum.Türkiye bu bölgenin etkili bir ülkesi olarak kalmak istiyorsa, Filistin konusunda uyguladığı politikanın, Araplarınkinden farklı olması gerekir.Son bir nokta.‘‘Üçüncü Dünyacılık’’ yaptığımız yıllarda, hep Filistin'i kollayan bir politika izledik.Bunun ne bize yararı oldu, ne de Filistin sorununun çözümüne...O nedenle bir süredir izlediğimiz politika doğruydu.İÇİMDEKİ ŞÜPHEAma dün Cumhurbaşkanı ve Başbakan'n yaptığı açıklamaları görünce içime şu şüphe yerleşti:‘‘Acaba iki devlet adamımızın bilinen Üçüncü Dünyacılığı mı depreşiyor?’’Eğer öyleyse biliniz ki, bu politika ne bize ne de başkalarına yarar getirir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!