Güncelleme Tarihi:
Libya’da isyancıların kontrolündeki bölgelerde geçtiğimiz hafta Türkiye karşıtı protestolar etkili oldu. Bingazi’de yüzlerce kişi Cuma namazından sonra sloganlar ve pankartlarla Türkiye’yi protesto etti. Pankartlardan birinde, “Çok sevdiğiniz Kaddafi’niz sizin olsun, bizim silahlanmamıza izin verin” yazıyordu. 6 Nisan’da ise 100’den fazla kişi Bingazi’deki Türk konsolosluğunun önünde bir araya gelerek Türk bayrağını indirmeye kalktı, “İsyancılar silah istiyor” diye sloganlar attı.
İsyancıların bu öfkesi Türkiye’nin daha şahin görüşlü NATO müttefikleri tarafından da paylaşılıyor olabilir. AK Parti hükümeti, isyancıların silahlandırılması seçeneğine şiddetle karşı çıkıyor. Eğer bu seçenek uygulanırsa, isyancıların kuvvet kullanarak Albay Muammer Kaddafi yönetiminin sonunu getirmesi ihtimali ortaya çıkabilir.
Hatta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Kaddafi’ye çekilme ve bir geçiş hükümeti kurulma çağrısı yaparak sorunda arabuluculuk etmeye çalışıyor. Henüz bir anlaşma sağlanamadı ancak sebatkar bir insan olan Davutoğlu geri adım atmayı reddediyor.
Libya’da ayaklanma başladığında diğer ülkeler gibi hazırlıksız yakalanan Türkiye dışarıdan müdahaleye muhalefet etti. Başbakan Tayyip Erdoğan bu fikrin “absürd” olduğunu bile ifade etti. Paris’te yapılan ilk Libya konferansına çağırılmamaktan dolayı alınmıştı (Londra’da yapılan ikincisine Davutoğlu katıldı). Türkiye’nin sert tavrı “Batı’ya sırtını mı dönüyor” tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Fransa ve İngiltere Libya’nın hava savunma sistemlerini dövmeye başladıktan çok sonra Türkiye NATO’nun uçuş yasağı uygulamasına geç kalmış bir destek verdi.
Türkler o günden bu yana Libya’ya dört fırkateyn, bir denizaltı ve fazladan bir savaş gemisi gönderdi. Bu hafta başında Türkiye’ye ait hastaneye dönüştürülmüş bir feribot Libya’dan yaralıları alıp tedavi için Türkiye’ye getirdi. Gemidekilerin çoğu isyancıydı. Hükümet U dönüşünü cesur bir tavırla savunarak NATO’nun liderliği almasıyla harekete geçtiğini belirtti.
Ancak Ankara’nın dışarıda kalmaktan endişe ederek böyle bir adım atmış olması daha olası. Böyle bir durumda Türkiye’nin bölgesel süpergüç olma iddiaları zarar görecekti. Yine de Türkiye hala NATO’nun Libya’daki rolünün genişletilmesine karşı çıkarak, operasyonların sadece sivillerin korunmasıyla sınırlanmasını istiyor.
Türkiye’nin bu oynak tavrının söylendiği gibi Erdoğan’ın Batı karşıtı hisleriyle ilgisi yok. Ankara daha ziyade pragmatizm ve ileri görüşlülükle hareket ediyor. Olaylar başladığında Libya’da 20 bin civarında Türk yaşıyordu. Uzmanlar, Türkiye’nin, Kaddafi’nin Libya’da lider konumunu koruması durumunda varlığını riske atmamak için Libya’da tedbirli bir politika sürdürdüğünü ifade etti.
Erdoğan’ın daha önce defalarca uyardığı üzere, Libya iç savaşa doğru ilerliyor. NATO olayın içine çekildikçe, operasyonlarda sivillerin öldürülmesi riski de büyüyor.
12 Haziran genel seçimlerinin yaklaştığı bu dönemde, Erdoğan Batı’yla işbirliği yapıp elini Libyalı kanına bulamak istemiyor. AK Parti’nin seçmeni Irak ve Afganistan’daki ABD operasyonlarına destek konusunda muğlak bir tavır sergiliyor. Dahası Wikileaks belgeleriyle İncirlik üssünün CIA tarafından Müslüman tutukluların tahliyesi için kullanıldığının ortaya çıkması da işleri zorlaştırıyor.
Economist'in 7 Nisan tarihli sayısında yayımlanan "Erdogan's lament" başlıklı analizden derlenmiştir.