Türk müsün, yabancı mısın?

NE güzel dünya... Türkiye'de en az 35 bin insanın ölümünden sorumlu olacaksın, beşikteki çocukların karnına kurşun dolduran, hamile kadınları, çaresiz ihtiyarları acımasızca katleden bir caniler çetesinin 15 yıllık suç listesini görmezden geleceksin... Ve ‘‘PKK kendini feshederek yerine KADEK'i (Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi'ni) kurdu’’ diyerek sütten çıkmış ak kaşık rolü oynayacaksın...PKK isimli katiller sürüsü adına Brüksel'de basının karşısına çıkan Rıza Erdoğan ve Adem Uzun isimli iki kişi önceki gün sadece bu müjdeyi(!) vermekle kalmamışlar. Kendilerinin ‘‘KADEK Avrupa Sözcüsü’’ olduklarını ilan ederek ‘‘4-10 Nisan tarihlerinde 285 kişinin katılımıyla toplanan PKK 8'inci Kongresi'nde, şiddetin çözüm getirmediğinin anlaşıldığı’’ sonucuna varıldığını bildirmişler. ‘‘Silahlı mücadeleyi durdurduk ama silah bırakmadık’’ demişler. Yaptıkları açıklamaya göre ‘‘Başkanları’’, o hunhar çetenin lideri Abdullah Öcalan imiş. Ama o hapiste olduğu için yerini 11 kişilik Genel Başkanlık Konseyi dolduracakmış.Daha bilgi ister misiniz?Lütfedip Türkiye, İran, Irak ve Suriye'nin sınırlarını değiştirme gibi bir amaçları olmadığını bildirmişler. Şimdilik katılım hakkı, genel af, idamın kaldırılması, OHAL'in kaldırılması, Kürtçe yayın hakkı gibi talepleri varmış. Haa... Unutmadan söyleyelim... Kendilerinin ‘‘gerilla’’ diye nitelendirdikleri o dağdaki katil sürüsü vardı ya... Bunlar ‘‘Halk Savunma Birlikleri’’ olarak kalacakmış. Ama istekleri yerine gelirse, bunlar ‘‘sivillerin arasına karışacak’’mış.Yani üç beş sene önce, bir gece köy basıp 20-30 kişiyi kurşuna dizen, köyü yakan katiller, sanki hiçbir şey olmamış gibi yarın öbürgün sinemada yanınıza oturacaklar ve siz ‘‘Eh ne yapalım, bir kere oldu’’ deyip sineye çekeceksiniz. (Hoş ölmeseydi Turgut Özal buna yakın bir planı uygulamaya koymak niyetindeydi ama felek izin vermedi.)Onun için dedik ne güzel dünya diye...PKK'nın bu pantolonlu uzantılarına söyleyelim:Geride kalan yıllarda işledikleri o iğrenç cinayetlerin hesabını tek tek vermedikçe ve Türk adaletinin kestiği faturayı sonuna kadar ödemedikçe, bu ülkenin atmosferinden bir nefeslik oksijen tüketmeye hakları yoktur.Bakın, nerede toplanmışlar, kimi temsilen bu toplantıyı yapmışlar bile demiyoruz. Hani sürgünde kurdukları o dandik parlamento ne oldu diye sormuyoruz. Bu topraklarda ya ‘‘Türk’’ üst kimliğini içlerine sindiren ve bu ülkenin eşit haklardan yararlanan bireyleri olarak yaşayacaklarını, yahut da yabancı statüsüne razı olacaklarını artık görmelerini istiyoruz. Seçme hakkı onların...