Titanic'in binasını Osmanlı prensesi aldı

Güncelleme Tarihi:

Titanicin binasını Osmanlı prensesi aldı
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 02, 1999 00:00

Haberin Devamı

Romanlara, filimlere ve yüzlerce cild kitaba konu olan efsanevi Titatic transatlantiğinin İngiltere'deki idare binası şimdi genç ve çok güzel bir Osmanlı prensesine, Ayşe Osmanoğlu'na ait. İngiltere'de emlak ve inşaat işi yapan üç şirkete sahip olan 29 yaşındaki prenses, Titanic'in ‘‘Amirallik Binası’’nı 12 daireden meydana gelen çok lüks bir apartman haline getirdi.

İngiltere'nin güneyindeki Southampton‘ın limanından 1912'nin 10 Nisan günü New York'a gitmek üzere bir gemi kalktı. Geminin ismi Titanic'ti; zamanının en büyük ve en modern transatlantiğiydi.

Sonrasını hepimiz biliyoruz. Titanic yolculuğunun dördüncü gününde okyanusta bir buzdağına çarptı. Üç saat içinde battı ve buzlu sular 1500'den fazla yolcunun hayatına maloldu. Aradan seneler geçti, gemi hakkında cildler dolusu kitap yazıldı, filimler çevrildi ve ‘‘Titanic’’ sözü zamanla efsane haline geldi.

İşte bu efsane gemiden bugünlerin genç bir Osmanlı prensesine uzanan ve pek bilinmeyen hoş bir olayın kısa öyküsü:

Titanic, ‘‘White Star Lines’’ isimli bir şirkete aitti. İdari işleri ve bütün haberleşmeleri Southampton limanındaki ‘‘Admiralty House’’ yani ‘‘Amirallik Binası’’ denilen bir hayli büyük bir merkezden yürütülürdü. Efsanevi transatlantik 1912 Nisan'ındaki dönüşü olmayan yolculuğuna bu binanın ilerisindeki rıhtımdan başlamış, yolcular gemiye buradan binmiş, kargolar İngiltere'den Amerika'ya gidecek olan çuvallar dolusu mektup bu binanın rıhtımından yüklenmişti. Kazada can veren ve isimleri gemiyle beraber tarihlere geçen iki telsiz operatörü, Bride ve Philips geminin buzdağına çarpması üzerine son mesajları imdat sinyallerini limandaki bu idare binasına göndermişlerdi.

Bina, Titanic'ten sonra posta merkezi yapıldı. Birinci Dünya Savaşı senelerinde asker; karargáh haline getirildi, batı cephesine gidecek olan askerlerin sevkiyat yeri oldu. Savaş bitince yeniden posta merkezine çevrildi ve senelerce bu iş için kullanıldı.

İngilizler 1940'lardan sonra kırk küsur sene boyunca Southampton'ın telefon merkezi olan Amirallik Binası'nı 1991'de boşaltıp kaderine terkettiler. Birkaç sene boş kalan bina nihayet satışa çıkartıldı. Titanic'in idare merkezini satın alacak olanlar dış cepheye dokunamayacak ama içeride istedikleri her değişikliği yapabileceklerdi.

TITANIC’E OSMANLI SORGUÇU

Amirallik binası şimdi ‘‘Ottoman Homes’’ isimli bir şirkete ait. Şirketin sahibi İngiltere'de doğan, orada yaşayan ve üç ayrı gayrımenkul şirketi olan genç bir Osmanlı prensesi: Sultan Reşad'la Beşinci Sultan Murad'ın soyundan gelen Ayşe Osmanoğlu. 29 yaşındaki genç sultan iki sene önce aldığı binanın cephesine önce bir Osmanlı sorgucunu amblem yaptığı ‘‘Ottoman Homes’’ şirketinin tabelasını asmış ve sonra herşeyi baştan aşağı elden geçirmiş. Bina 12 lüks daireden meydana gelen bir apartman haline gelmiş, genç prenses daireleri New York'taki evleri model alarak döşemiş ve inşaatı bitirdikten sonra Fox and Sons Şirketi vasıtasıyla hepsini satışa çıkarmış. İngiliz gazeteleri bugünlerde genç sultanın inşaatından ve Amirallik Binası'ndaki dairelerin ne kadar şık olduğundan bahsetmedeler.

Bir zamanlar Titanic'ten gelen imdat sinyallerinin yankılandığı binanın cephesinde şimdi bir Osmanlı sorgucu asılı.

Sürgünden Titanic'e

Sirkeci İstasyonu'ndan 1924 Mart'ının 5 Mart akşamı kalkan Simplon Ekspresi'ndeki yolcuların çoğu, dönüşü olmayan bir yola gidiyordu.

Yolcular Osmanoğlu ailesinin, yani Osmanlı hanedanının mensubuydular ve Büyük Millet Meclisi'nin 3 Mart 1924 günü çıkardığı 431 sayılı kanun uyarınca kanunun ifadesiyle ‘‘Türkiye topraklarında yaşamaktan ebediyyen mahrum’’ bırakılıyor yani sürgüne gönderiliyorlardı.

Trende her yaştan sultan ve şehzade vardı; 21 yaşındaki Şehzade Ali Vasıb Efendi'yle 13 yaşındaki Mukbile Sultan da yolcular arasındaydılar. İlki Sultan Beşinci Murad'ın, öteki Sultan Reşad'ın torunuydu. Aileleriyle beraber önce Avrupa'ya gittiler, 1931'de Fransa'nın güneyindeki Nice şehrinde evlendiler ve sonra Fransa'dan Mısır'a naklettiler. Hayatları Mısır'da, Akdeniz sahilindeki İskenderiye şehrinde geçti. 1974'te şehzadelerin Türkiye'ye yeniden girmelerine izin verilmesinden sonra bir ara İstanbul'da yaşadılar. Vasıb Efendi 1983'te, Mukbile Sultan da 1995'te hayata veda etti.

Şehzadeyle sultanın 1940'ta bir oğulları olmuştu: Osman Saláhaddin. Onun doğumuna kadar 600 küsur senelik Osmanlı tarihinde hem anne hem baba tarafından hanedana mensup olan sadece üç kişi vardı: Sultan Vahideddin'le Halife Abdülmecid'in torunu Neslişah, Hanzade ve Necla Sultanlar. Aynı şekilde anne ve baba tarafından hanedan mensubu olan tek şehzade ise Osman Saláhaddin Efendi oldu. Mısır'da doğan şehzade İngiltere'de okudu, iş hayatına orada atıldı, gene İngiltere'de evlendi ve üç çocuğu oldu: Şehzade Orhan Murad'la Selim Süleyman Efendi ve Ayşe Gülnev Sultan, yani Ayşe Osmanoğlu. Titanic'in idare binasını alıp Southampton'un en lüks apartmanlarından biri haline getiren Ayşe Sultan da İngiltere'de yaşıyor. Oxford Üniversitesi'nde Osmanlı tarihi okudu, tarihçilik yerine iş hayatını seçti ve orada evendi.

İşte Sultan Reşad'la Beşinci Murad'dan Titanic'e uzanan ve bugünlere gelen bağlantılarının kısa öyküsü...

YÖK’ten intihalciye yürütme izni çıktı

İntihalcilerimizin, yani başkalarının eserlerini sıkılmadan makaslayıp hiç utanmadan kendi imzalarıyla yayınlayan akademik hırsızlarımızın içi artık rahat olsun! Bilimsel talanlarına bundan böyle serbestçe devam edebilirler, zira YÖK onlardan yana...

Haftalar önce bu sütunda bazı akademik hırsızlıklardan sözetmiş, birkaç bilimsel talanı belgeleriyle vermiştim. Meselá Uğur Kandilci, Burçak Kayhan ve Zeynep Akı adlarındaki birisi profesör ikisi asistan üç tıp doktoru Gazi Üniversitesi'nde bir intihal sacayağı kurmuş, Amerika'da çıkan bilimsel bir makaleyi makaslayıp kendi eserleriymiş gibi yayınlamışlardı. YÖK yönetmeliğinde yapılan son değişikliğe göre bu zevatın üniversiteden kapıdışarı edilmesi gerekiyordu. Marifetlerini belgeleriyle yayınlamamdan sonra YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz beni aradı, ‘‘İntihal konusunda hiç kimse için ayrıcalık yapılmayacak’’ dedi, soruşturma açıldığını ve kararın yakında verileceğini söyledi.

Gazi Üniverstesi soruşturmayı açmasına açtı ama netice Kemal Bey'in dediği gibi çıkmadı; yani bilimsel hırsızlık suçu sabit olduğu halde intihalci hocalara hiçbir ceza verilmedi. Anlayacağınız ya birileri YÖK başkanını yanıltmıştı, yahut ‘‘İntihalcilere ayrıcalık yapılmayacak’’ diyen Kemal Bey sözünde samimi değildi ve ayrıcalığı bizzat yapmıştı.

Sonraki haftalarda, İstanbul Teknik Üniversitesi'ne bağlı Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı'nda hocalık eden Doç. Dr. Şenel Önaldı'nın makasladığı bir eserden sözettim. Önaldı, Azerbaycan Müziği'nin ‘‘babası’’ sayılan Üzeyir Hacıbeyov'un ‘‘Azerbaycan Halg Musigisi'nin Esasları’’ isimli meşhur eserini yürütmüş, adını ‘‘Türk Musikisi'nde Kompozisyon-Tahlil ve Makam Nazariyatı’’na çevirmiş ve kendi malıymış gibi yayınlamıştı. Bu intihali de defalarca yazdım ama ne YÖK'ten bir netice çıktı, ne İTÜ'den. Kemal Beyefendi de, İTÜ'nün hanımefendi rektörü de makamlarında huzur içinde oturmaya devam ettiler.

Koskoca YÖK başkanının ve rektörlerin intihallere böylesine duyarsız kaldığı bir akademik çevrede intihalciler ne yapsalar haklıdırlar demektir. Dolayısıyla yürütmeye devam buyurun beyler ve hanımlar... Utanmadan, sıkılmadan, hayá etmeden yürütün! Ne de olsa devir, YÖK ve yetkililer şimdilik sizden yana...

Akademik namusa Allah rahmet eylesin... Ruhuna el fatiha!



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!