Terkos Gölü denizle birleşiyor

Güncelleme Tarihi:

Terkos Gölü denizle birleşiyor
Oluşturulma Tarihi: Ekim 29, 1999 00:00

Haberin Devamı

Kaçak çalışan kumcular, şehrin suyunu karşılayan Terkos'un denizle birleşmesine neden olacak.

İstanbul'un şehir suyu ihtiyacını karşılayan Terkos Gölü, kaçak yerden kum çeken kosterler yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Dalgaların kıyıda kumlarla oluşturduğu bir setin ardında yağmur sularının birikmesiyle oluşan, ‘‘lagün’’ denilen coğrafi yapıdaki göl, insanoğlunun marifetiyle tekrar denize kavuşmak üzere. Çeşmelerden deniz suyu akmasına neden olacak felakete karşı tek başına önlem almaya çalışan İSKİ ise çaresiz.

Karadeniz’in tuzlu suyunun çok yakında Terkos Gölü’ne karışacağı iddiaları üzerine, A.A muhabirleriyle birlikte, İSKİ Elektrik ve Mekanik Daire Başkanı Remzi Erşen, Terkos İşletme Müdürü Hasan Altınok, İSKİ jeoloji mühendisi Feridun Atmaca, İTÜ Maden Fakültesi Uygulamalı Jeoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi ve Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Doç. Dr. Turgut Öztaş ile İTÜ Jeofizik Bölüm Başkan Yardımcısı Doç. Dr. İlyas Çağlar’dan oluşan heyet, heyet 23 Ekim 1999 tarihinde bölgede inceleme ve araştırmalarda bulundu.

Araştırmaya katılan uzmanların ve yetkililerin verdikleri bilgiye göre, kentin içme suyu ihtiyacının şu anda yüzde 30’unu karşılayan, dev projeler uygulamaya konulduktan sonra da yüzde 50’sini karşılayacak olan Terkos Gölü, Karadeniz ile arasındaki sahil bandının Çakıl İskelesi Mevkii’nde yaşanan incelme nedeniyle devre dışı kalma tehlikesi altında. Bu alan, rüzgar, dalgalar ve daha da önemlisi 10 millik koruma bölgesine sahip olmasına rağmen, kaçak olarak kıyıya 50 metre mesafede denizin dibinden kum çekilmesi nedeniyle son 10 yılda 120 metre erozyona uğrayarak, Karadeniz’in Terkos Gölü’ne yaklaşmasına sahne oldu.

İSKİ’nin deniz kıyısında kaya dolgu yaparak erozyon etkisini azaltmaya çalışmasına rağmen, kumcuların deniz dibinde oluşturdukları çukurların su altında heyelana yol açması nedeniyle bu kara parçasının incelmesi sürüyor.

Korkunç son

Erozyonun sürmesi durumunda, bu kara parçasının suyun basıncıyla patlaması halinde, su kapasitesine bağlı olarak deniz seviyesinden 2 ile 4,5 metre arasında değişen yükseklikteki 32 kilometrekarelik alanda bulunan Terkos Gölü’ndeki su, Karadeniz’e boşalacak.

Suyun etkisiyle bu kara parçası tamamen tahrip olacağı için Terkos Gölü ile Karadeniz aynı seviyeye gelecek ve tuzlu su da Terkos’a dolarak tuzlanma yapacak.

Terkos Gölü’nün tatlı su yönünden geri kazanımı mümkün olmadığı ve deniz suyunun arıtılarak, içme suyu olarak kullanılmasına ilişkin teknoloji ülkemizde bulunmadığı için, bu durum Terkos’un atıl duruma gelmesi anlamını taşıyor.

Bu durum, İSKİ’nin dev yatırımlarından olan ‘‘Istranca (Yıldız) Dereleri Projesi’’ birinci etabını oluşturan ve su tutulma işlemi devam eden Pabuçdere, Kazandere, Sultanbahçedere, Elmalıdere, Büyükdere, Kuzuludere ve Düzdere’den Terkos’a yapılacak su naklinin tamamen durması anlamına geliyor.

Avrupa Yakası’nın su ihtiyacının bir kısmını karşılayan diğer kaynaklar da kısa sürede tüketileceği için, bu, Avrupa Yakası'nın tamamen susuz kalması anlamına geliyor.

Uzmanlar tarafından ‘‘felaket’’ olarak nitelendirilen bu durumun gerçekleşmesi halinde, olayın mali boyutuna ilişkin rakam verilemiyor. Ancak, İSKİ’nin sadece şehre verdiği suyun satışından dolayı günlük 240 milyar lira zarara uğrayacağı tahmin ediliyor.

Bilimadamları:

İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Uygulamalı Jeoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi ve Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Doç. Dr. Turgut Öztaş göl ile denizi ayıran tepeciğin yıkılmaması gerektiğini belirterek, ‘‘Yıkılırsa, tuzlu suyun tatlı suya karışması engellenemez’’ dedi.

Çakıl İskelesi Mevkii’nin, konumu itibariyle gölün ortasına yakın olduğu için suyun kısa sürede tahliye olabileceğini anlatan Öztaş, burada daha önce 15-20 metre uzunluğunda ve 3-4 metre yüksekliğinde toprak üstü dolgu yapıldığını söyledi.

Öztaş, ‘‘Böylece set oluşturulmaya çalışılmış ama bu büyük hata. Bu setin ağırlığı aşağıya baskı yapacağı için, kaçak kum alımıyla oluşan çukura doğru heyelanı artıracaktır. Dolgunun denizin içinde yapılması daha doğru olur’’ dedi.

Bölgenin mekanik sondaj ve jeofizik çalışmayla yeraltı bilgilerinin ortaya çıkartılması gerektiğini ifade eden Öztaş, bu tanımlamanın yapılmasından sonra jeoloji ve inşaat mühendislerinin ortak çalışma yürüterek, yeraltında geçirimsiz beton perdeler oluşturulması gerektiğini bildirdi.

Öncel kaçak kum alımının durdurulması gerektiğini, aksi takdirde önerilerin de soruna çözüm getirmeyeceğini ifade eden Öztaş, deniz ile göl arasındaki dar toprak parçasının kum alımına bağlı olarak bir gecede bile yıkılabileceğini kaydetti.

Sahil bandının altında geçirimli toprak olabileceğini, ama tatlı suyun hidrolik baskısının daha yüksek olması nedeniyle tuzlu suyun Terkos’a ulaşmayacağını savunan Öztaş, yetkililerin derhal harekete geçmesini istedi. İTÜ Jeofizik Bölüm Başkan Yardımcısı Doç. Dr. İlyas Çağlar da yüzeysel bulgulara göre, rüzgar, dalgalar ve kaçak kum alımı nedeniyle göl suyunun denize kaçmasının mümkün olduğunu söyledi.

Karadeniz ile Terkos arasındaki bandın topografik haritasının çıkartılması gerektiğini ifade eden Çağlar, denizin ve toprağın içinde beton perdelemelerle denizde blokaj yapılması gerektiğini savundu.

Tedbirler geçici süre için

A.A muhabirlerinin araştırmasına katılan İSKİ Elektrik ve Mekanik Daire Başkanı Remzi Erşen, Karadeniz’i Terkos Gölü’nden ayıran bandı sürekli kontrol altında tuttuklarını, erozyonu önlemek amacıyla dalgalar ve kaçak kum çekme nedeniyle zayıflayan kıyı şeridini kaya dolgularla güçlendirdiklerini söyledi.

Bunun geçici tedbirler olduğunu, asıl önlemin kıyıya yakın mesafeden kaçak kum çekilmesinin durdurulmasıyla alınabileceğini ifade eden Erşen, kumculara engel olunması halinde sahilin kendini yenileyebileceğine dikkat çekti.

Kaçak kum çeken kosterlerle mücadele için İstanbul Valiliği ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’na sürekli yazılar yazıldığını anlatan Erşen, ancak bu girişimler sonucu Sahil Güvenlik tarafından zaman zaman kaçak kumculara yönelik bölgede yapılan uygulamanın yetersiz kaldığını vurguladı.

Kaçak kum alımının genellikle gece saatlerinde yapıldığını, hatta bir gecede 18 kosterin kıyıya 50 metre mesafede kum çektiğini tespit ettiklerini anlatan Remzi Erşen, Sahil Güvenlik tarafından yakalanan bu kişilerin 30 milyon lira para cezasına çarptırıldıktan sonra serbest bırakıldıklarını bildirdi.

Terkos’un önemi

142 milyon metreküp su kapasitesi olan 32 kilometre karelik alana sahip Terkos Gölü, şu anda İstanbul’un günlük 1 milyon 800 bin metreküp olan su ihtiyacının yüzde 30’unu karşılıyor.

Istranca (Yıldız) Dereleri Projesi’nin birinci etabını oluşturan ve su tutulma işlemi devam eden Pabuçdere, Kazandere, Sultanbahçedere, Elmalıdere, Büyükdere, Kuzuludere ve Düzdere’den yapılacak takviyelerle Terkos’un su kapasitesi yaklaşık 350 milyon metreküpe çıkacak ve şehrin içme suyu ihtiyacının yaklaşık yüzde 50’sini karşılar duruma gelecek. Ayrıca, Balaban Barajı ve Demirköy Barajı’ndan da Terkos’a su aktarılması için proje çalışmaları sürdürülüyor. Bu gölden, Kağıthane ve İkitelli arıtma tesisleri aracılığıyla doğrudan şehir şebekesine su verildiği gibi, Alibeyköy Barajı’ndaki suya da takviye yapılıyor.

Kumcuya 30 milyon TL ceza

Devamlı bir çalışmanın zorluğundan, olaya denizde müdahale etmek için zodyak botlar da alan İSKİ, yine de kumcularla başa çıkamıyor.

1997 yılında İstanbul Valiliği'nde yapılan bir toplantı sonucu ceza kesme yetkisi de alan İSKİ, cezanın caydırıcılığının olmayışı ve güçlü bir otoriteden yardım göremeyişi yüzünden kumcuların Terkos açıklarından kum almasını bir türlü engelleyemiyor.

İSKİ'den üst düzey bir yetkilinin yaptığı açıklamaya göre halen devam eden kaçak kum çekme işinin arkasında mafya var. Yapılan bütün girişimlere, başvurulan onca üst düzey makama rağmen kanusuzluklarını sürdüren kumcularla baş edemediklerini söyleyen yetkili, açıkça bu işin İSKİ'yi aştığını söylüyor.

‘‘Geçtiğimiz senelerde aynı konu bir kere daha gündeme gelmişti. Vilayette bir toplantı yapıldı. Bunlara, ‘‘Bari biraz ilerlerden alın’’ dendi ama kumcular ‘‘Bu işten 8 bin kişi geçiniyor, mecburuz’’ deyip yine aynı yerden kum çekmeye devam ettiler. O günden bu yana, faaliyetleri aynı şekilde devam ediyor. Bizim kestiğimiz cezaların bir caydırıcılığı yok. 30 milyon TL civarında. Öyle olunca da uyarılara kulak asmadan işlerine devam ediyorlar.’’

Kumcuların mafya şeklinde çalışan arkası sağlam bir örgüt olduğunu belirten aynı yetkili, güvenlik birimlerinin olayın üzerine kararlılıkla gitmediğinden yakınıyor. Sahil güvenliktekilerin kumcularla yakın ilişki içinde olduğunu tahmin ettiğini ve güvenlik birimleriyle ortak dilde konuşamadıklarını da ekliyor.

Yakından alıp maliyeti azaltıyorlar

İstanbul'da deniz kumculuğu yapan iki kum kooperatifi var. Kartal ve Zeytinburnu'ndaki ortak depolarda faaliyet gösteren iki kooperatife bağlı 106 şirket, 57 kum teknesiyle, İl Özel İdaresi'nin kendilerine izin verdiği tek yer olan Podima'dan kum çekebilir. Ancak Türkiye'de kumun en kaliteli olduğu bölgelerden biri olarak bilinen Podima uzak olduğundan kum tekneleri daha yakın yerlerden kaçak olarak kum taramayı tercih ediyor. Yakalandıkları zaman cüzi miktarlardaki cezalarla işten sıyrılan kumcuları takip etmek, yeterli sayıda botu olmayan Sahil Güvenlik birimileri için de çok güç.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!