Tek kimliğe sığmıyorum

Güncelleme Tarihi:

Tek kimliğe sığmıyorum
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 18, 1997 00:00

Haberin Devamı

Almanca yazdığı ‘‘Ich Bin Inlaender'' (Yerliyim, Buralıyım) adlı kitabı piyasaya çıkan Alman Parlamentosu'nun Türk kökenli Yeşiller Milletvekili Cem Özdemir, bu ülkede yaşayan ikinci ve üçüncü kuşak yabancılara Alman vatandaşlığı hakkı verilmesinin kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Kitabının tanıtımı için bir basın toplantısı düzenleyen Özdemir, son dönemde Türk makamların Alman uyruğuna geçen Türk vatandaşlarının pasaportlarına veya kimlik kartlarına elkoyması nedeniyle Alman uyruğuna geçmek isteyen Türklerin sayısında düşüş kaydedildiğini hatırlatarak, bu uygulamanın sakıncalı olduğuna dikkat çekiyor. Ona göre uyum politikasına alternatif yok, sorunların çözümü için Bonn'un diğer ülkelerin yöneticileri ile biraraya gelmesi gerekiyor. Özdemir'le kitabı üzerine konuştuk.

Otobiyografik kitaplar genelde ileri yaşlarda yazılır. 32 yaşındasın. Niçin böyle bir kitap?

- Fikir benden doğmadı. Kitabevi bu teklifi yaptı. New York'ta bir konferansa katılmıştım. Konusu ‘30 yaşın altındaki düşünce önderleri' idi. Orada ben de bir konuşma yaptım. Bu konuşmamdan sonra dtv kitabevi bana böyle bir teklifte bulundu. Almanya'da ikinci kuşak yabancılara hitap eden bu tür kitabın olmadığını ve ilginç olacağını söyledi. Tabii siyasi konuları da içerecek, ama siyasetin dışında genel konuları da anlatacak bir kitap olması konusunda anlaşmaya vardık. İkinci kuşağın bu ülkede nasıl yetiştiğini, kimlik sorunu da içeren bir kitap olmasını uygun gördük.

Anadolulu Suebyalı ‘Inlaender' nedir, kimdir?

- Kendisini yabancı hissetmeyen birisi. Sadece Almanlara ‘bize yabancı gözüyle bakmayın' demek yeterli değil. Biz de kendimize yabancı gözüyle bakmamalıyız, baktırmamalıyız. Ben yabancı değilim, ben burada dünyaya geldim. Kendimi yerli gibi hissediyorum. Bu ülkenin milletvekili blle oldum. Olmasaydım da bu ülkenin yerlisiyim. Vergimi ödüyorum. Bu ülke için belki bazı Almanlardan daha fazla çalıştım.

Kitabın alt başlığı ‘Federal Meclis'te Anadolulu bir Suebyalı (Schwabe)'' (Baden-Württemberg bölgesinde yaşayanlara verilen ad) adını taşımakta. Federal Meclis'te Anadolulu bir Suebyalı'yı Alman'dan ayıran özellikler nedir?

- Seçimlerden sonra Almanya'da ne kadar gazeteci varsa, hepsi bana ‘Alman mısınız, Türk müsünüz?' sorusunu sordu. Bir kimlik sorunumun olup olmadığını bilmek istediler. ‘Sorun olmayan yerde neden sorun yaratılıyor?' diye düşündüm. Ve baktım ki, aslında ben bir kimliğe sığmıyorum. Bir tarafta Anadolu kültürünü aldım anne-babamdan. Diğer tarafta bu ülkede doğdum, bulunduğum yörenin kültürünü aldım. Bugün bambaşka bir çevredeyim. İşte bunların hepsini ifade edebilmem için bu ‘Anadolulu Suebyalı' sözcüğünü yarattım. İkinci kuşaktanım. Biz ne klasik Türküz, ne de klasik Alman. Bu yeni bir şey.

Türk kökenli olman parti içinde belirli bir yere gelmeni nasıl etkiledi?

- Ben bunu biraz da kadınların durumuna benzetmek istiyorum: Kadınlar da ilk siyasete atıldıklarında, erkeklerden daha iyi olmak zorundaydılar. Bu durum benim için de pek farklı olmadı. Tübingen'deki önseçimlerde kaybetmemin sebeplerinden bir tanesi de ‘acaba bu adam kazanırsa Türk lobisi mi kuracak?' yolundaki sözlerdi. Hatta MİT ajanı olduğum, ‘göstermelik yabancı' gibi şeyler bile söylendi. Ben kota sonucu değil, mücadele ederek seçildim. Zor bir süreçti.

BEKLENTİLER FARKLI

Vermek istediğin asıl mesaj ne?

- Değiyor. Ne kadar yorucu olsa da değiyor. Çünkü bütün olumsuzlukların yanında, insan o kadar fazla güzel şeylerle de karşılaşıyor.

Kitabının bir bölümünde Almanya'da yaptığın açıklamaların nedeniyle hem bazı Türk çevrelerden, hem de bazı Kürt çevrelerden ağır eleştiriler aldığın yer alıyor. Niçin?

- Beklentiler çok farklı. Seçimlerden sonra Türk milliyetçi çevreler, bana ‘Federal Meclis'te Türkiye'yi savunacak' gözüyle baktı. Ki ben baştan söyledim, Türkiye Cumhuriyeti'nin Federal Meclis'teki gönüllü hükümet sözcüsü olmadığımı. Diğer taraftan, Kürt çevrelerin Cem Özdemir nasıl olsa Kürt değil. O yüzden otomatikman diğer tarafın lobisini yapacak' diye bir beklentileri vardı. Ben doğru bildiğimi söylüyorum. MED TV'ye de çıktım. Öcalan'la neredeyse birbirimize giriyorduk. Erbakan ile de görüştüm. Bu yüzden eleştirildim. Kendi seçim bölgemde bir saldırıdan sonra Türk Federasyonu'nun derneğine de gittim. Benim oraya gitmem onları şaşırttı. Çünkü öyle bir davranış beklemiyorlardı. Ben orada her yerde söylediğimi söyledim: Şiddete nereden gelirse gelsin, karşı olduğumu vurguladım. Kendimi bir liberal olarak tanımlıyorum. O yüzden her türlü ideolojiler de bana ters geliyor. Çevremde Türk solundan olan birçok arkadaş da var. Çok zeki insanlar. Çok iyi anlaşıyorm. Ama ben bu konuda farklı olduğumu düşünüyorum. Çünkü ben, tek doğruya inanmıyorum. Cem Özdemir hakkında herkes birşeyler söylüyor. Kimisi ‘saf' diyor, kimileri ‘kullanılıyor' diyor, kimileri ‘bölücü' diyor. Ama hiçbiri de Cem Özdemir bulunduğu ortama göre konuşuyor' diyemiyor.

Almanya 70'lerde yapamadığını yapsın

Cem Özdemir, Alman devletini de şöyle eleştiriyor:

‘‘Özellikle 70'li yıllardaki fırsatlar kullanılmadı. Bunu o zamanlar sosyal demokratlar (SPD) yapmadı, yapamadı. O dönemler tarihi bir fırsat vardı elde. Bugüne göre halkın yaklaşımı da çok farklı idi. Durum çok daha iyi idi. Ekonomik konum da çok daha iyi idi. O zamanlar, Hollanda'da, Belçika'da ve İskandinav ülkelerinde yapılanlar, burada, bizde yapılamadı. Yani büyük partiler biraraya gelip uzlaşamadılar. O zamanlar yerel seçim hakkı verilseydi, bu iş çoktan çözümlenmiş olurdu. Siyasi alanda beklentiler yerine getirilseydi, bugün biz farklı şeyler konuşacaktık. Bugün biz Hollanda'nın en az 15-20 sene gerisindeyiz. Bir başka şey de, gençlere dönük araştırmaların da yanlış çıkmasıydı. Araştırmalardan çıkarılan sonuç, daha iyi Almanca konuştukları, burada yetiştikleri için bu gençlerin nasıl olsa uyum sağlayacakları, ebeveynlerinin geldikleri ülkelerle bağlarının kopacağı yolundaydı. O yüzden uyum politikasına fazla yatırım yapmaya gerek duyulmadı. Bu sorunun nasıl olsa zamanla, kendiliğinden çözümleneceği görüşü hakimdi. Ama bugün görüyoruz ki, bunun tam tersi oldu. O nedenle Almanya'nın yapacağı en önemli şey, 70'li yıllarda yapmadığını bugün yapması olacaktır.''

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!