Güncelleme Tarihi:
Geçen Temmuz’da Türkiye üzerinden Fransa’ya kaçan Tlas, üç aydır Paris’ten Suriye’yi izliyor. Muhalif saflara geçtikten sonra sunduğu stratejik plan, Suriye’yi yıkmadan dönüştürmeyi vadediyor. Bu plan için Türkiye’ye iki kez gelen Tlas, Türk basınında ilk kez Hürriyet’e konuştu ve şunları söyledi:
NASIL MUHALİF OLDU
Muhalefete katılma kararını nasıl verdiniz?
Hızlı alınan bir karar değildi. Beşar Esad, yönetimi alır almaz birçok söz verdi. Reformlar yapacaktı. Gençti, reform vadediyordu. Halkı ve ülke gençliği ile hareket edebilirdi. Çünkü artık diktatörlerin olmadığı bir devirde yaşıyoruz. İnsanlar değişim istiyorlardı. Cumhurbaşkanı’nı halkın istekleri doğrultusunda ikna etmeye çalıştım. Ama öyle tabular var ki, öyle bir nokta geliyor ki bağlantı kopuyor. Esad cumhurbaşkanı olmadan önce sağ koluydum denebilir. Ama cumhurbaşkanı olunca, aramızda mesafe oluşmaya başladı. Devrim başlar başlamaz gönlüm devrimden yanaydı.
Beşar Esad ile Başbakan Tayyip Erdoğan bir ara çok yakındı. Buna dair gözlemleriniz oldu mu?
Evet, bir dönem yakınlaştılar. Daha kesin olan Suriye ve Türk halkının dostluğuydu. İki halk uzun süre, olması gerektiği gibi yakın ilişki yakalayamamıştı. O dönem nihayet iki halk arasında dostluk başladı. Ve Suriye halkı bundan çok mutluydu. Ama dostlukları şahsi miydi, politik olarak mı öyle davranıyorlardı, bunu ayırt etmek zor.
SIRLARI TÜRKİYE’YE VERMEDİM
Türkiye’ye iki kez gittiniz. Bu görüşmelerde sizden beklenen ve sizin beklentileriniz neydi?
Türk gazetecilerine bir eleştirim var. Benim bu ziyaretlerimden hemen bir sürü analizler çıkardılar. Yok kimyasal silahlar, yok askeri sırları verdim gibi sözler... Bunların hiçbiri doğru değil. Bu gezide ben kendi “yol haritamı” sundum. Zaten Ankara’dan sonra, Doha ve Riyad’a da aynı şeyleri anlattım. Amaç, kanın bir an evvel durmasıydı.
Esad’ın Sünni sırdaşıydı
|
SURİYELİ Tuğgeneral Menaf Tlas, Devlet Başkanı Beşar Esad’ın çocukluk arkadaşıydı. Babası, Suriye’de tam 32 yıl savunma bakanlığı yapmıştı. Baas Partisi merkez komitesinde yer alan bir Sünni olan Tlas, 2011 baharında isyan başlayınca muhaliflerle masaya oturmak üzere Şam tarafından görevlendirildi. Ancak halka karşı askeri güç kullanmayı reddedince dışlandı ve muhalif saflara geçti. Paris’te iki saat süren röportajımızda ürkütücü bir Ortadoğu generalinden çok, derdini açık yüreklilikle anlatmaya çalışan iyi eğitimli bir siyasetçi gibiydi. |
Nedir bu plan?
(Kalemi eline alarak asker alışkanlığı ile plan çizmeye başlıyor) Dört ayağı var. Dış etkenler (Müslüman Kardeşler vs...) birinci ayak. İç muhalefet koordinasyon komitesi, tüm iç hareketler, ikinci ayak. Dış dinamikler, Suriye Ulusal Konseyi (SUK) vs... Üçüncü ayakta, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’ın desteklediği Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) var. Dördüncü ayak ise Esad rejimi. Aleviler kendilerini burada ifade ediyorlar. Gerçek problem üç ve dördüncü ayak arasında, yani Esad ile ÖSO arasında yaşanıyor. Biri, diğerini yok etmeye çalışıyor. Ama Suriye pek çok etnisite ve dinin bir arada yaşadığı bir ülke. Eğer bu ikisi arasında sert bir çarpışma olursa Suriye toplumu parçalanır.
AMORTİSÖR GİBİ BİR YAPI
Öyleyse ne yapmak gerek?
Bugün bu iki ayağın büyük bir şokla çarpışmaması için amortisör gibi, çarpmanın etkisini azaltacak bir yapı oluşturulmalı. Ortada cankurtaran gibi, dört tarafın da ılımlılarından oluşan ulusal bir zemin yaratılmalı. Ülke bu şoku kaldıramaz, dini bir çarpışma olmamalı. Aleviler, azınlıklar, Hıristiyanlar bu ulusal yapı içinde kendisini bulabilmeli.
Alevileri ikna edemiyorsunuz ama… Hâlâ Esad’a destek veriyorlar.
Bugün rejimin büyük bölümü Alevi. Rejim, Alevilerin kendileri ile birlikte intihar etmesini istiyor. ‘Ben mi, aşırılar mı’ diye korkutuyor Alevileri. Ama Alevi yerleşim yerlerine gittiğinizde yoksulluklarını, bu durumdan onların da çektiği acıları, bu rejim altında ezildiklerini görüyorsunuz. Fakat güvendikleri bir yapı bulamıyorlar karşılarında. İşte bunu sağlamak lazım. Bütün bunları yaparken de devletin kurumlarını yıkmamak lazım. Eğer rejim kurumlarıyla beraber yıkılırsa kendimizi Irak gibi bir senaryoda buluruz. Ülkeyi, ülke bütünlüğünü korumak lazım. Türk yetkililere ve kamuoyuna şunu açıkça söylemek istiyorum: Aleviler ve Hıristiyanlar ancak kendilerinin de orada temsil edildiğini görürse, ÖSO’ya katılır ve ÖSO ulusal bir yapıya kavuşur.
TLAS BU HALLERİYLE TÜRKİYE'DE ÇOK KONUŞULDU / FOTO GALERİ
LİBYA MODELİNİ REDDEDİYORUZ
En büyük engel ne peki?
Birincisi bir türlü karar alınamaması. İkincisi Suriye için savaşanlar. Benim üç ay önce sunduğum plan hâlâ uygulanabilir. Önce şiddet durmalı. Ne NATO, ne de uçuşa yasak bölge... Rejim karşısında, rejimi durduracak bir güç oluşturulmalı. Önce azınlıkların ulusal yapıya kazandırılması, ardından ÖSO’nun “caydırıcı anlamda silahlanması” (dissuasion armes) sağlanmalı. ÖSO, toplumun bütün kesimleri temsil edildikten sonra silahlandırılmalı. Önce değil. Libya’daki senaryoyu reddediyoruz.
Libya senaryosu derken tam olarak neyi kastediyorsunuz?
Yani operasyon odasında Alevi, Sünni ve Hıristiyan generaller olmalı. Finansal destek, aşırıların eline geçmemeli. Doğru ellere gitmeli. Cihatçılara giden finans muslukları kapatılmalı. Cihatçılar izole edilmeli. Bunun için de pek çok strateji var. ÖSO gerçek askeri ahlakla hareket eden, askeri prensiplerle hareket eden, durması gereken yeri bilen bir askeri disipline oturtulmalı. Bugün ÖSO milis gibi hareket ediyor, düzenli ordu mantığı ile değil. Rejim de bunu çok iyi kullanıyor. İnsanlar aşırılardan korkuyorlar.
Türkiye’de Suriye’de cihatçıların varlığı tartışma konusu. Bu devrim gerçekten halkın mı?
Rejim de bunu istiyor zaten. Bu mesajı yayıyor. Bu devrim başlangıçta halkındı. Ama bu tür gruplar dışardan katıldı, kaostan faydalandılar. Rejimin de işine geldi. Suriye’de yaşayanlar biliyor ki bu bir halk devrimi. Suriye’deki gerçek muhalif Müslümanlar ılımlı bir yapıya sahiptir. Bırakın Suriye halkı devrimini kendisi yapsın.
TÜRKİYE VE SURİYE KÜRTLERİ FARKLI
Esad’ın “Kürt kartı” hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’deki Kürtler ile Suriye’deki Kürtler arasında büyük fark var. Kürtler, bizde ayrılıkçı bir mücadele vermedi. Rejim Kürtleri kullanıyor. Kürtler de rejimin zafiyetini kullanıyor. Karşılıklı bir kullanma söz konusu.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Ankara, Suriye politikası konusunda Kürt tehlikesi nedeniyle çok sert eleştiriliyor? Türkiye için gerçek bir tehlike var mı?
Bence gerçek bir tehlike yok. Bugün Suriye dosyası çok karmaşık ve kaotik. Hem içerde, hem diğer ülkeler açısından son derece hassas ve önemli çıkarlar söz konusu. Bence şimdilik yüzeyde bir hareket gibi görünüyor. Derinliği olan bir sorun değil. Ama bir yıl içinde durum ne olur bilmiyorum. Bu nedenle de gerçek bir diyalog masası kurulmalı. Suriye düğümü dikkatle, özenle, sabırla, yavaş yavaş çözülmeli. Aksi takdirde kör düğüm olur. Bugün Kürtlerin durumu da, cihatçıların durumu gibi bu dört ayaklı plan içinde değerlendirilmeli. Suriye toprak bütünlüğünü korudukça, Kürtlerin durumu Türkiye için tehlikeli değil.
Türkiye’nin güvenli bölge önerisine ve uçuşa yasak bölge fikrine ne diyorsunuz?
Bu öneriye karşıyım. Güvenli bölge dışarıdan yaratılmamalı. Ülkenin kendisi güvenli bölge olmalı. Sınırlardan başlayıp ülkenin içine doğru ilerlemeli. Suriye halkı kendi zaferini kendi oluşturmalı. Dışarıdan asker gelmemeli. Eğer azınlıklar operasyon odasına girerse bu sağlanır.
Davutoğlu’nun Faruk El Şara önerisine nasıl bakıyorsunuz?
Mevcut politik durumu ilerletmek için yapılan her öneri olumlu. Ama kararı Suriye ulusal birliği verecektir tabii...
‘ÜÇÜNCÜ GRUBUN’ SESİ DESTEK ARIYOR
Türkiye’den beklentiniz ne?
Üçüncü Dünya Savaşı, Suriye’de olmasın. Bugün Suriye halkı yorgun. Suriye yorgun ise, Türkiye de yorgun demektir. Ve Suriye’de olup bitenler en çok Türkiye’yi etkileyecektir. Halklar birbirini seviyor. Suriye Türkiye’nin küçük bir fotoğrafı. Çünkü aynı kumaştan yapılmışız. Eğer bu kumaşı korumazsak, herkes için kötü olur. O nedenle de Türkiye’ye önemli rol düşüyor. Kendilerine anlattığım ‘yol haritasının’ gerçekleşmesi için Türkiye destek vermeli. Suriye topraklarında Türk askeri istemiyoruz. Ne de başka askerler. Bu bir iç kriz. Ve Suriye halkı kendi kaderini belirlemeli. Türkiye ulusal plana destek vermeli. Türkiye’nin en önemli rolü sivillerin korunması. Esad çatışmayı uluslararası ya da bölgesel hale getirmeye çalışıyor. Bu Suriyelinin Suriyeli ile kavgası. Suriye halkı da Türk halkıyla savaş istemez. Bu konuda Türk halkı ile hemfikiriz.
Bütün bu olup bitenler içinde kendinize nasıl bir rol biçiyorsunuz?
İçerde de bir sürü insan bu rejimi desteklemiyor. Ama biliyorum ki susuyorlar. Bu insanların sesini duyurmak için çıktım. Ne aşırı ne de rejimden yana olan çok insan var. Rejim ancak bu üçüncü grubun muhaliflere katılımı ile geriler. Her sabah işe giden, çocuğunun ilacını ödemek zorunda olan, eve ekmek götürmek isteyen çaresiz büyük çoğunluk... Onların da kendilerini temsil eden, koruyan birilerini görmesini istedim. Bunlar aşırıları görürse rejimi bırakmayacaktır. Ama kendilerinden birisini, kendi kardeşlerini görürlerse anlayacaklardır.
TÜRK UÇAĞININ DÜŞÜŞÜ KARŞILIKLI HATA
Türk uçağı düşürüldüğünde Suriye’deydiniz. Ordunun üst düzey generalisiniz. Size göre olay nedir? Kimin hatasıydı?
Bana göre, bu başlangıçta Türk tarafından gelen bir hata ile başladı. Ardından Suriye de tepki hatası yaptı. Bu bence politik bir hata değildi. Kişisel bir hataya verilen, hatalı bir yanıttı. Bence politik yanı yoktu.