Süleymaniye kurtarılmalı

Güncelleme Tarihi:

Süleymaniye kurtarılmalı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 15, 1998 00:00

Haberin Devamı

Zeyrek, Fener ve Balat projelerinin önemli isimlerinden Prof.Dr. Johannes Cramer'le konuştuk

Tarih 1977, o sırada Prof. Müller-Wiener'in asistanlığını yapıyordum. Bay Müller-Wiener o dönemde Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün başkanıydı. Sivil mimari örneklerini mahalle ölçeğinde ele alıp konut olayını da tarihi boyutuyla değerlendirilmesi gerektiğini düşündük. Bu yüzden de Wolksvagen Vakfı'nın desteğini alarak, İstanbul'un tarihi

Zeyrek projesine ne zaman başladınız?

Tarih 1977, o sırada Prof. Müller-Wiener'in asistanlığını yapıyordum. Bay Müller-Wiener o dönemde Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün başkanıydı. Sivil mimari örneklerini mahalle ölçeğinde ele alıp konut olayını da tarihi boyutuyla değerlendirilmesi gerektiğini düşündük. Bu yüzden de Wolksvagen Vakfı'nın desteğini alarak, İstanbul'un tarihi yarımadası üzerinde kurulmuş bir mahalle olan Zeyrek'te böyle bir proje başlattık. Bay Müller-Wiener, bu projeyi benim yürütmemi istedi ve ben de bunu kabul ederek işe başladım.

Bu evlerin hem bilimsel bir araştırma çerçevesinde tespitlerinin ve tasniflerinin yapılması hem de proje çerçevesinde bunların konut olarak değerlendirilmesi düşünüldü. Bununla İstanbul halkına da bir katkıda bulunulacağı öngörüldü. Sivil mimarinin önemi yeterince anlaşılmıyor. Büyük anıtlar korunurken çevresiyle birlikte ele alınması ve etrafındaki konut mimarisinin de korunması gerekiyor. Fakat sanki ikinci derece gibi değerlendiriliyor. Halbuki tarihi bir kentin görüntüsünü veren anıt çevresiyle birlikte değerlendirilirse bir anlam kazanıyor. Bu yüzden biz bir anıt ve onun çevresindeki sivil mimari alanı örnek olarak seçtik. Bu tarihi konutların önemi bilinmediği ve sadece anıta değer verildiği için yapılar ya yakılıyor ya da çürümeye terk ediliyor. Ülkenizde turiste önem veriliyor ama turist sadece tek tek anıtları gezmeye meraklı değil ki. Gelen yabancılar anıtı çevresiyle bütünleşen bir tarihi manzarada izlemek ister. Bunu bulamayınca büyük bir hayal kırıklığına uğruyor.

Süleymaniye Osmanlı mimarisi için çok önemli bir merkez durumunda. Geçtiğimiz günlerde, üç önemli eser on gün içinde peş peşe yandı. Yapılar İstanbul Üniversitesi'ne ait. Rektör yardımcısının söylediğine göre, endişe edilecek bir durum yokmuş. Çünkü bu eserler aslına uygun olarak yeniden inşa edilecekmiş. Eski eserin önemi, aynı zamanda mimari tarihin taşıyıcısı olması değil midir?

Bu konuda iki farklı yaklaşım var. Bunlardan ilki sizin az önce söz etmiş olduğunuz koruma şekli ki bu kentin sadece görüntüsünü kurtarmak oluyor. Tabii eski stilde yeni ev yapabilirsiniz. Yalnız yaptığınız ev eski eser değil yeni bina olacaktır. Böyle olunca anıt koruması değil görüntü koruması yapmış oluyorsunuz. Süleymaniye'de son yıllarda çeşitli nedenlerle çok sayıda önemli eser yok edilmiş. Süleymaniye'de az sayıda ahşap konak ayakta duruyor. Bunları da koruyamazsanız hem Türk hem de dünya mimarlık tarihinin önemli bir sayfası, bir daha açılmamak üzere kapanmış olur.

Bu çerçevede örneğin Zeyrek'te bugüne kadar yapılanları nasıl değerlendiriyorsunuz?

1977'de bu projeye başladığımız zaman burası tamamen korunmuş bir bölgeydi. Bilindiği gibi buradaki yapılar ahşaptan inşa edilmiş. Biz orijinal malzemesi olan ahşapla aynı mimariye sadık kalarak korunmasını amaçladık. Bu eski eserlerde aynı malzeme kullanılarak pekala modern yaşam kurulabilir. Bunun mümkün olacağını da göstermek istedik. Bir yandan bizim yirmi yıl önce saptadığımız birçok evin yok olduğunu görüyorum ki bu çok üzücü. Fakat sevindirici olan birşey de var ki, burada bazı evler tamir edilmeye başlandı. Bunu çok iyi bir durum olarak görüyorum ve tek dileğim bunun böyle devam edebilmesi.

Bu konunun iki yönü vardır: Ya tek tek objeleri restore edersiniz ya da yapıyı tümden iyileştirirsiniz. Ben Başkan Tantan'ın bu iki yönü çok güzel birleştirdiğini düşünüyorum. Hem örnek olabilecek restorasyonlar yapıyor hem de çevredeki yaşam kalitesini düzelterek insanların burada severek oturmasını sağlıyor ki bu gerçekten çok güzel bir olay.

Zeyrek'teki en önemli anıtsal yapı olan Molla Zeyrek Camisi'nin restorasyonuna başlandı. Burada nelere dikkat etmek gerekiyor?

Bu eser dünyanın en önemli yapılarından biri ve mimarlık tarihinin de en önemli belgesidir. Caminin onarımında kullanılacak olan herhangi bir yanlış malzeme bu binayı sonsuza kadar kaybetmemize neden olabilir. Örneğin, yapının üstündeki Bizans ve Osmanlı döneminde yapılmış olan sıvalar çok önemlidir. Binanın üstü sıvanırken eski teknikle yapılmalı ve Bizans ile Osmanlı dönemleri kesinlikle korunmalıdır. Onarımda asla çimento kullanılmamalı, boş kalan tuğlaların yerlerine seçilecek olan malzemeye dikkat edilmelidir.

Buradan Türkiye'nin ilk kentsel rehabilitasyon projesi olan Fener ve Balat Projesi'ne geçelim. Bu çalışma hakkındaki görüşlerinizi öğrenmek istiyorum.

Bu projenin başarılı olma şansı çok yüksek. Çünkü kullanılan strateji doğru. İki faktör çok önemli: Burada oturduğu semti çok seven bir halk var. Bu birinci faktör. İkincisi de, buradaki konutların durumu çok kötü değil. Bunların ikisi birleştikten sonra eğer finansman da bulunursa bu projenin başarılmamaması için hiçbir neden kalmaz.

Bu projenin en önemli ayaklarından biri Restorasyon Okulu olacak. Burada eğitim görecek olan mahalleli sertifika aldıktan sonra projede çalışmaya başlayacak. Siz de bu okulun kurulması için çok emek verdiniz. Okulun geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Restorasyon Okulu'nun öğretim amaçları belli. Venedik Cartası diye bir sözleşme var. Bu sözleşmeyi Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülke imzaladı. Burada da Venedik Cartası'na göre eğitim verilecek. Öğrenciler, bu ilkeler doğrultusunda yetiştirildikten sonra sizin binalarınızda çalışmaya başlayacak. O zaman Fener ve Balat semtleri, uluslararası standartlarda ve kalitede bir onarım görecek. Bu okulu önemli kılan unsurlardan biri de ustaların eğitimden geçirilmesidir. Restorasyon çok hassas bir iştir. Bu yüzden sadece biliadamları değil ustalar da eğitilmeli. El işçiliği tekniklerinin bir kısmı geçmişte kaldığı için unutulmuş durumda. Korumada binanın yapıldığı teknikle yenilenmesi gerekiyor. Bu nedenle eski tekniklerin ustalar tarafından öğrenilmesi zorunlu hale geliyor. Bu uygulama başladıktan sonra diğer insanlarda böyle bir işçiliğin kalitesinin ne kadar yüksek olduğu görerek farkedecek.

Örneğin şimdi yağmur yağıyor İstanbul'da. Bu semtlerimizdeki tarihi yapıların çoğunun çatıları zarar görmüş durumda. Çatlaklardan sızan su bütün binayı etkiliyor. Diyelim ki bu restorasyon okulu bu çatıların ve olukların tamirinde devreye girdiği anda, birçok bina daha fazla zarar görmeden kurtulabilecek demektir. Çatıların onarılmaması yüzünden son yirmi yıl içinde Zeyrek'in neleri kaybettiğini gördük.

Johannes Cramer Kimdir

Prof. Dr. Johannes Cramer, 1977'den bu yana İstanbul üzerine çalışmalar yapıyor. Almanya'da yayınlanmış olan 'Zeyrek' ve 'Galata Hanları' başlıklı kitapları bilim çevrelerinde büyük yankı buldu. Cramer, 'İstanbul'un Tarihi Eserleri' isimli ünlü ansiklopedik kitabın ve başka çok sayıda eserin yazarı olan Prof. Müller-Wiener'in asistanlığını yapmış. Cramer, akademik çevrelerde oldukça saygın bir yere sahip olan Wiener'den sonra en önemli isim ve otorite olarak kabul ediliyor. Berlin Teknik Üniversitesi'nde hocalık yapan Cramer, Berlin ve İstanbul Teknik Üniversitesi'yle Fatih Belediyesi'nin ortaklaşa kurdukları Restorasyon Okulu'nun da önemli destekçilerinden ve elemanlarından biri. Cramer'le, Fener ve Balat Semtlerinin Kentsel Rehabilitasyon Projesi kapsamında yer alan ve Fener'de Dimitri Kantemir'in Sarayı'nda kurulan okul binasında görüştük.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!