Söylentisi kendinden büyük

Güncelleme Tarihi:

Söylentisi kendinden büyük
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 29, 1998 00:00

Haberin Devamı

Cumhuriyet ilan edildiğinden bu yana, Türkiye, af olgusuyla çok sık karşılaştı. Devlet sosyal yaşamın birçok alanında, her fırsatta, değişik formüllerle vatandaşını affetti: Vergi affı, öğrenci affı, basın affı vb. çıkardı. Toplum ise affın daha birçok çeşidiyle, cumhuriyetin 75. yılını etti... Siyasilerin, devlet mekanizmasından veya kendi icraatlarından suçluluk duyduklarından mıdır nedir; Türkiye'de iktidarlar, kader mahkumlarına karşı hep affetme eğilimi sergilediler. Seçim arefelerinde, iktidara gelen partinin zafer kutlamalarında veya cumhuriyetin çeşitli yıldönümlerinde, af konusu devamlı siyasi iktidarların oyuncağı oldu... İşte geçtiğimiz günlerde, bu dönemlerden birine rastladığımızdan olsa gerek, af tekrar gündeme geldi. Konuyu ilk gündeme getiren Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit'ti. O'nun da, bu fikri eşi Rahşan Ecevit'ten edindiği söyleniyor... Ecevit'in bu açıklamasının hemen ardından ise yakın tarihimizden de alışık olduğumuz üzere, gündem yine af meselesine kilitlendi. Af konusunda aralarında anlaşan iktidar ortakları şimdi afın tarihini ve kapsamını belirleyecekler... Mahkumlar, sabırsızlıkla dışarı çıkacakları günü bekliyor. Hukukçular ise konunun bu kadar sık gündeme gelmesinden rahatsız...

Af kavramının kökeni tarihte çok eskilere uzanıyor... Eskiden, hukukun kısasa kısas ilkesine dayandığı zamanlarda bile, mahkumların affedilmesi zaman zaman karşılaşılan bir durummuş... Ortaçağda da devam eden bu gelenek, o dönem kralların ve padişahların yetkileri arasındaydı. Yani egemenliğin tek bir elde toplandığı yönetim şekillerinde, tıpkı ceza vermek gibi affetmek de egemen gücün istediği zaman başvurabildiği bir yöntemdi.

Anayasa hukukçusu Profesör Süheyl Batum, af kavramının demokratik ülkelerdeki yerini anlatırken, ‘‘krallık ve padişahlık zamanından kalma bir uygulamanın cumhuriyet rejimine nakli’’ ifadesini kullanıyor: ‘‘Af yetkisi eskiden krallara, padişahlara verilirdi. Aynı zamanda yargının işine karışmak olduğu için, af kavramı, demokratik rejimlerde mevcut olan güçler ayrılığı ilkesiyle bağdaşmaz. Ancak dünyadaki diğer parlamentolarda olduğu gibi, 1924 Anayasası'nın 26. maddesiyle bizim hukukumuzda da yerini almış.’’

Batum, afların ortaya çıktığı toplumlarda görülen ortak özellikleri ise şöyle sıralıyor: ‘‘Af siyasal boyutlu bir olay. Özellikle devlet-birey çatışmasını aşamamış, siyasal sistemi halen yerleşik bir yapıya kavuşmamış, geçmişinde diktatörlük ve anti demokratik sistemler yaşamış ve hukuku meşru sayılmayan ülkelerde görülür. Hukuk sistemi oturmuş toplumlarda bizdeki kadar sık af olmaz.’’

Sözlükler affı, toplumsal barış ve kamu yararı düşüncesiyle yapılan yasama tasarrufu, olarak tanımlıyor. Yani yöntem olarak bazı suçların veya suçluların belli dönemlerde göz ardı edilmesini benimseyen af mekanizması, amaç olarak da toplum yaşamına yarar sağlamayı hedefliyor. Ancak, Türkiye'de çok sık yapılan afların, toplum hayatına gerçekten hizmet edip etmediği, her zaman tartışma konusu oldu. Örneğin, '74 affının ardından bir kesim, affı '80 darbesinin hazırlayıcısı olarak gösterip, ayrıca affedilen suçluların daha sonra cezaevlerine geri döndüğünü, affın bu dönemde ülkeye zarar verdiğini savunmuştu. Bir başka kesim ise cezaevlerinin altı yıl içinde izlediği doluluk oranının artmadığını ileri sürmüş, bundan '74 affının yararlı olduğu sonucunu çıkarmıştı.

TEHLİKELİ SONUÇLAR

Tarihte yapılan afların, toplumsal yaşama yarar sağlayıp sağlamadığını zaman gösterecek elbet. Ancak af konusunda yaşanan ve sonuçları çok daha kolay tespit edilebilen asıl handikap, uzayan af söylentileri...

Siyasilerin elinde mahkumlara karşı bir parmak bal gibi duran af olgusu, söylentiler çıktığı andan itibaren cezaevlerine tedirgin bir bekleyiş ve huzursuzluk olarak yansıyor. Cezaevlerinin sorumluları için ise bu bekleyiş bir asayiş sorununa dönüşüyor. Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'nun, af tartışmalarının başında dile getirdiği endişe de af lafı yüzünden cezaevlerinde bir söylentiyle başlayan bekleyişin zamanla sabırsızlığa ve oradan da bir isyana kadar varabilme tehlikesiydi...

Ceza Hukukçusu Profesör Çetin Özek, af söylentilerinin cezaevlerinde neden olabileceği sonuçlara değinirken, Adalet Bakanı Sungurlu'nun tespitine katıldığını söylüyor ve ekliyor: ‘‘Söylentileri yayıldıktan sonra eğer af çıkmazsa, cezaevlerinde isyan çıkar. İktidarlar af çıkarma niyetindelerse, söylentilere mahal vermeden çarçabuk af yasasını Meclis'ten geçirmeliler. Bu işte gizlilik ve çabukluk esastır. Aksi taktirde, toplum yaşamında çok acı sonuçlar doğabilir...’

Af söylentilerinin cezaevlerinde yarattığı gerginliğe bir örnek, bundan birkaç sene önce bir tarım açık cezaevinde yaşandı. Genel af ihtimalinin konuşulduğu bir ortamda, bu cezaevinde mahkumlara eğlenmeleri için bir film gösterilir. Konusu iftira yüzünden cezaevine düşen bir köylünün köyde kalan karısının başına gelen tatsız olaylardır. Ertesi gün ise cezaevinde altı firar girişimi yaşanır!

Tabii af söylentilerinin olumsuz etkisi, sadece cezaevlerinin duvarları arasında kalmıyor. Af çıkacağını duyup, suç işleme eğilimi içine giren insanlar da tehlike yaratabiliyor. Yani bir anlamda ‘‘Af terörü’’ yaşanabiliyor.

Profesör Özek, af söylentilerinin doğurduğu tehlikeleri anlatırken '74 affının kabulünün ardından bizzat şahit olduğu bir olayı şöyle anlatıyor: ‘‘Bir arkadaşımla birlikte köfteciye gittik. Af hakkında konuşuyorduk. Köfteci bize servis yaparken birden konuya daldı. Alacak verecek sorunu olan birileri varmış. Hergün gelip rahatsız ediyorlarmuş. Bunları anlattıktan sonra da, -Af çıkacağını bilseydim, hiç uğraşmazdım, vururdum. Şimdi çok pişmanım, dedi.’’

Kimi ne zaman affettik

26 Ekim 1933 tarih 2330 sayılı kanun. Cumhuriyetin Onuncu Yıldönümü nedeniyle çıkarıldı.

29 Haziran 1938 tarih ve 3527 sayılı İstiklal Mahkemelerinde hüküm giyenlerle Yüzellilikler'in affına dair kanun.

14 Temmuz 1950 tarih ve 5677 sayılı ‘‘Bazı suç ve cezaların affına dair kanun.‘‘(Demokrat Parti’nin iktidara geyişi nedeniyle çıkarıldı)

11 Mart 1954 tarih ve 6385 sayılı ‘‘Bazı orman suçlarının affına ve bazı suçlardan mütevellit tazminatın tekririne dair kanun.’’

23 Haziran 1958 tarih ve 7132 sayılı ‘‘Bazı orman suçlarının affına bunlardan mütevellit idari şahsi hakların sükutuna dair kanun.‘‘

28 Haziran 1960 tarih ve 4 sayılı ‘‘Hürriyet mücadelesi uğrunda işlenen bazı suçların affına dair kanun.’’

28 Haziran 1960 tarih ve 5 sayılı ‘‘Silah taşıyan veya bulunduranların affına dair kanun.’’

10 Mayıs 1962 tarih ve 50 sayılı ‘‘Asker kişiler tarafından 22-23 Şubat 1962 olayları nedeniyle veya daha evvel bu olaylara esas teşkil edebilecek mahiyette işlenen fiil ve hareketler için ceza kovuşturması yapılmması hakkında kanun.’’

16 Ekim 1962 tarih ve 78 sayılı ‘‘Anayasa'yı ihlal suçundan yüksek adalet divanınca mahkum edilenlerin kısmen affı hakkında kanun.’’

23 Şubat 1963 tarih ve 218 sayılı ‘‘Bazı suç ve cezaların affına dair kanun.’’

3 Ağustos 1966 tarih ve 780 sayılı ‘‘Bazı suç ve cezaların affına dair kanun.’’

3 Aralık 1967 tarih ve 977 sayılı af kanunu.

15 Mayıs 1974 tarih ve 1803 sayılı ‘‘Cumhuriyetin Ellinci yılı nedeniyle bazı suç ve cezaların affı hakkında kanun.’’

Nisan 1991 tarih ve 3713 sayılı ‘‘Şartlı tahliye Yasası.’’






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!