Software hazırlayan Gandhi’nin mirasçıları hardware üreten Maocu mühendislere karşı

Güncelleme Tarihi:

Software hazırlayan Gandhi’nin mirasçıları hardware üreten Maocu mühendislere karşı
Oluşturulma Tarihi: Haziran 18, 2006 00:00

Hindistan’ın bağımsızlığını kazanmasından yıllar önce Mahatma Gandhi’ye, "Hindistan’ın bir gün İngiltere kadar gelişmiş bir ülke olmasını ister misiniz?" diye sorulmuş. Cevap aynen şu olmuş: "Hayır. İngiltere’nin bugün bulunduğu noktaya gelmesi için dünyanın yarısını yağmalaması gerektiğine göre Hindistan’ın kim bilir kaç tane dünyaya ihtiyacı olacaktır." Gandhi, o gün her zamanki hümanist tavrıyla, içinde kinaye de olan samimi bir mesajını dile getirmiş şüphesiz. Mao’ya sorsanız, belki öyle bir yanıt alamazdınız. Ama bugünkü durum, artık Gandhi’nin de Mao’nun da temennilerini çoktan aştı. Bilinen sıralamalar değişiyor. Ekonomik verileri, yaşadıkları dönüşüm, sanattan siyasete, artan etkileriyle, Çin ve Hindistan bugün dünyadaki herkesten rol çalıyor.

İkisi, dünyayı aynı minvalde sürüklerken, işin bir de ikisi arasında dönen kısmı var ama. Biri hardware, öbürü software; biri demokratik, öbürü otokratik; biri dindar, öbürü ateist; biri bilişimci, öbürü mühendis gibi yüzlerce yüzeysel karşılaştırmanın yanında, derin bir çekişme yaşanıyor iki komşunun arasında. Bu yılki Dünya Ekonomik Forumu’nda da, gerginlik açıkça görüldü. Hintliler, 150 kişilik bir temsilci heyetiyle çıkarma yaptılar Davos’a. 5 milyon dolar tutan "Hindistan her yerde" (India everywhere) başlıklı kampanyalarında da, kendilerinden "Çin’in demokratik alternatifi" diye bahsettiler. Hedefleri, doğrudan Çin’di. Daha doğrusu, halen kendilerininkinden her yıl 10 kat daha fazla çıkan, Çin’in çektiği yabancı yatırım.

Alman Deutsche Bank, Hindistan, ekonomik reformları ve giderek artan işgücü sayesinde gelecek 15 yıl içinde dünyanın en hızlı gelişen ekonomisi olarak Çin’in yerini alacak diyor. Yatırım şirketi Goldman Sachs da benzer bir görüş dile getiriyor.
/images/100/0x0/55ea3979f018fbb8f8726d86

Birbirleriyle yarışırlarken, Gandhi’nin dediği gibi başkaları ilave gezegen bulmak zorunda kalacak mı, daha bilmiyoruz. Worldwatch Enstitüsü, 2006 raporunda, bu gidişle birkaç on yıla kadar iki gezegen daha şart, diyor. Ama biz, ikisinin dünyada yarattıkları sonuçlardan çok, aralarındaki duruma bakalım istedik. Sonuçta, yaptığımız, iki ülkeyi karşılaştırmak oldu. Sadece ekonomik verilerini değil, uluslararası siyasetteki yerleri kadar sanat ve spordaki durumlarını da ele alarak.

Hintli Çinli’den fakir

İkisi de, kalabalık ülkeler olmaları sayesinde, dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi içinde. Ancak milli gelirleri nüfuslarına oranlandığında, tablo değişiyor. Özellikle Hindistan fakirlik seviyesinde. Çin’in durumu ise Hindistan’a göre nispeten iyi. Yine de, bu ülkelerdeki yaşam standartları da çok düşük olduğundan, halkın satın alma gücü değerlendirildiğinde durumları biraz daha makul seviyelere geliyor. İki ülkede de en büyük sorun, gelir dağılımı adaletsizliği. Geçen ekim ayında Çin Komünist Partisi de, bir bildiriyle bunu ülkenin en büyük sorunu ilan etti. 2001’de günde bir dolardan az parayla yaşamak zorunda kalan insanların oranı, Çin’de yüzde 17, Hindistan’da yüzde 35 çıktı. Birleşmiş Milletler verilerine göre, halen 800 milyon Hintli ve 600 milyon Çinli, günde 2 dolardan az bir paraya yaşıyor. Tahminen 140 milyon Çinli ve 250 milyon Hintli de yetersiz besleniyor.

Hindistan Çin’e göre kapalı

Bangalore, Thomas Friedman’ın Dünya Düzdür adlı kitabında da anlatılan, Hindistan’daki ekonomik değişimin sembolü kent. Şimdi dünyanın dört bir yanından farklı şirkete çağrı merkezi hizmeti veren, yazılım üreten şehir, küresel bilgi ekonomisinin merkezi konumunda.

Çin ekonomisindeki dönüşüm ise Louis Vuitton çantadan Mercedes otomobile kadar her şeyin gerçeğe en yakınını, en ucuza üretebilme kabiliyetine dayanıyor. Öyle bir aşama kaydettikler ki, ucuzcu perakende zinciri Wal-Mart’ın tedarikçileri menşeine göre araştırıldığında yüzde 80’i Çinli çıkıyor. Sadece Amerikalılara tedarik mal yetiştirmekle kalmıyorlar. Geçen yıl, Çinli bilgisayar şirketi Lenovo, IBM’in kişisel bilgisayar bölümünü, dizüstü bilgisayar markası "think pad" ile satın aldı. Çinliler satın alsın almasın zaten şirketler bir şekilde üretimlerini Çin’e kaydırıyorlar. 2004’te 54.9 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye çektiler. Hindistan’a gelince, bu rakam 5.3 milyar dolar.

Hindistan’ın Çin’den en belirgin farkı, yabancı yatırımcılarının çoğunun bilişim şirketleri olması. Bunlar, eğitimli, iyi İngilizce konuşan hem de az maaş alan Bangaloreluları kaçırmak istemeyen şirketler. Örneğin IBM, think pad’i Çinlilere satıp, Hindistan’daki yatırımlarını 2009 yılına kadar üçe katlayarak 6 milyar dolara çıkaracağını açıkladı. Daha önce yine bilgisayar şirketi Dell, bu yönde bir karar almıştı. Bir de Hindistan, halen Wal-Mart, Carrefour gibi birçok markayı satan alışveriş merkezlerinin ülkeye girmesine izin vermiyor. Sadece tek bir marka satacağım, derseniz izin alabiliyorsunuz. Bu anlamda Hindistan, Çin’e göre kapalı bir ekonomi.

Ayrıca Çin, ulusal parası Yuan’ın değerini düşük tutup Hindistan’a göre ihracatçılarını daha fazla teşvik ediyor. Bu
/images/100/0x0/55ea3979f018fbb8f8726d88
durum Hindistan’ın dış ticaret açığı vermesinden de görülebilir. Bundan en çok Amerikalılar şikayetçi. Kendi kronik dış ticaret açıklarından, parasını aşırı düşük değerli tutan Çin’i sorumlu görüyorlar. Pekin, Yuan’ın değerini yavaş yavaş serbestleşiyor ama bunu yeterli görmeyenler çoğunlukta. Çin Merkez Bankası Başkanı, geçenlerde bu durumu şöyle açıkladı: "Bilirsiniz, Çin’in ekonomik reformları adım adım olur."

Çin fiziki, Hindistan beşeri sermayeci

Ne zaman gazete okumaya kalksanız karşınıza sürekli Çin’in çıkmasının sebebi, işte bu büyüme rakamı. Üstelik sadece son yıllarda olan bir şey değil bu. 1979’dan beri yıllık ortalama yüzde 9.4 büyüyorlar. Bu açıdan Hindistan’dan çok daha hızlılar. Stratejileri de farklı. Çin, bütün ülkeyi şantiyeye dönüştürmüş, havaalanları, otoyollar gibi fiziki sermayeye dönük altyapı yatırımları yapıyor. Hindistan ise beşeri sermaye yatırımı yapıp, kurumsallığa ağırlık
/images/100/0x0/55ea3979f018fbb8f8726d8a
veriyor. Büyüme rakamları, iki ülkenin enflasyon oranlarını da etkiliyor. Çin’de tüketime yansıyan büyüme, Hindistan’a göre ciddi bir enflasyon artışı yaratıyor.

Büyüme rekorları kıran Çin, geçen yıl dünyadaki ham çeliğin yüzde 26’sını, pirincin yüzde 32’sini, pamuğun yüzde 37’sini, çimentonun yüzde 47’sini kullandı.

2.4 milyon finansçıya karşı 1.7 milyon mühendis

Her iki ülkede de, çok sayıda kaliteli üniversite bulunuyor. Bu okullardan çıkan, Hindistan’da 2.4 milyon finans ve muhasebe uzmanı var. Bangalore’daki ofislerinde oturup ABD’deki şirketlerin muhasebe defterlerine bakıyorlar. Çin’de ise 1.7 milyon mühendis bulunuyor. Mühendisler inşaatlardan yurtdışında yatırım kovalayan devletin petrol şirketlerine kadar birçok yerde istihdam ediliyor. Bir Çinli ortalama 6 yıl, bir Hintli 5 yıl eğitim alıyor. Bu arada rakam, kız-erkek karma. Halbuki kızlar her iki ülkede de erkeklere oranla bir yıl daha az eğitim görüyorlar.

İki ülke de kız çocuk istemiyor

İki ülkeyi topladığınızda tek başlarına 6.3 milyarlık dünya nüfusunun yüzde 37’sini oluşturuyorlar. Yüzölçüme göre değerlendirilince Hindistan biraz daha sıkışık bir ülke. Her iki ülke de, nüfus artış hızını düşürmek için nüfus planlaması yapıyor ama, Çin bu konuda Hindistan’a göre daha sert. Dünyanın en maço ülkelerinden biri sayılan Çin’de, partinin "tek çocuk" uygulaması yüzünden kadınlara karşı korkunç bir şiddet yaşanıyor. Tek çocuklarının erkek olmasını isteyen çiftler, kız çocuklarını doğmadan öldürüyorlar. Şu anda tüm ülkede 9 yaşının altındaki erkekler, kızlardan 12 milyon 700 bin daha fazla. 2020’de bütün bu çocuklar büyüdüğünde ülkede kadınsız 40-50 milyon genç erkek ortaya çıkacak. Hindistan’da da kızlara karşı tıpkı Çin’deki gibi büyük bir önyargı var. Başta Pencap ve Haryana, birçok eyalette kız çocukları aynı şekilde ana karnındayken öldürülüyor. Ayrıca ülkede her 29 dakikada bir kadın tecavüze uğrarken, her 9 dakikada bir kadın, koca ya da akrabaları tarafından şiddete maruz kalıyor.

SOSYAL YAŞAM

Hindistan modern bir Babil Kulesi

Çin’de nüfusun yüzde 92’si Han ulusu olarak bilinen etnik Çinliler. Bunun dışında hükümet tarafından tanınan 55 etnik grup var. Ülkenin resmi bir dini yok. Ancak Budizm, Taoizm, İslam, Katoliklik ve Protestanlık görece sık rastlanan inançlar. Epey görece, çünkü bu dinlere mensup Çinlilerin toplam nüfusa oranı yüzde 4-6 civarında. Geri kalanların çoğu ateist.

Hindistan’da ise din hayatın en önemli unsuru. Devlet laik sistem içinde yönetilirken ülkede Hinduizm’den İslam’a, Hıristiyanlık’tan Jainizm’e, Sihizm’e sayısız inanç var. Nüfusun yüzde 80’i Hindu. Ama ülke nüfusu o kadar büyük ki, ülkede azınlık durumunda olan Müslümanlar, Endonezya’dan sonra dünyanın en kalabalık İslam toplumunu oluşturuyor. Sanki modern bir Babil Kulesi. Anayasaca tanınan 15 milli dil ve bunlara ait 1600 lehçe konuşuluyor. Resmi dilleri Hintçe ama İngilizce de çok yaygın.

SANAT

Birinin Bollywood’u parlıyor öbürünün Beşinci Jenerasyon’u

Hint edebiyatı, sözlü ve yazılı efsaneleriyle dünyanın en eski edebiyatı kabul edilir. Klasik Çin edebiyatının geçmişi de en az o kadar eski. Ancak Mao’nun ölümüne kadar (1976) süren Kültür Devrimi, Çin edebiyatına sekte vurdu. Edebiyatçıların çoğu köylere sürüldü. 80’lerde tekrar toparlanmaya başladılar. Fransa’da yaşayan ve Çin’de eserlerinin okunması yasak olan ünlü yazar Gao Xingjian (66), 2000’de Nobel Edebiyat Ödülü aldı.

Hindistan’da bugün sanat dalları arasında en hareketli olan alan sinema. Ülkedeki film endüstrisi, popüler filmler olan Bollywood (Mumbai’deki yani eski Bombay kentindeki sinema merkezine verilen ad) yapımları ve daha entelektüel Yeni Hint sineması çevresinde iki yönlü büyüyor. Bollywood dışında ülkenin farklı diller konuşulan eyaletlerinde de birçok film stüdyosu harıl harıl çalışıyor. Hintçe’nin ülkede tamamen yaygın olmaması, bu yerel stüdyoların en büyük şansı. Her yıl üretilen 500 filmin hemen hepsinde, müzik ve dans ön planda. Şu an en büyük yıldızları 1994 Dünya Güzeli olan ve 40’a yakın filmde rol alan Aishwarya Rai (33).

Çin sineması ise henüz Hint sineması kadar büyük değil. Yılda en fazla 100 uzun metrajlı çekebiliyorlar. Maolu yıllarda Kültür Devrimi propagandası için kullanılan Çin sineması, 1980’lerde Pekin Film Akademisi’nden mezun olan ve "Beşinci Jenerasyon" denilen yönetmen kuşağıyla gittikçe daha sanatsal bir özellik kazandı. En büyük yıldızları, 1993 yapımı Elveda Cariyem filminde de oynayan Li Gong (41).

ULUSLARARASI İLİŞKİLER

ABD ile ilişkilerde Hindistan orta yolcu, Çin rekabetçi

Çin Halk Cumhuriyeti, Mao Zedong’un önderliğinde 1 Ekim 1949’da kuruldu. 2002’den beri ülkenin devlet başkanlığını 42 yıllık Komünist Parti üyesi hidroelektrik mühendisi Hu Jintao yapıyor.

Hindistan ise, federalizmle yönetilen bir parlamenter cumhuriyet. Mahatma Gandhi’nin sivil itaatsizlik hareketiyle, İngilizlere karşı 14 Ağustos 1947’de bağımsızlık kazandı. 2002’den beri, ülkenin nükleer füze programının mimarı kabul edilen bilim adamı Abdül Kelam, ülkenin cumhurbaşkanı. Ancak icraat yetkisi daha çok başbakanda. 2004’te başbakanlığa Manmohan Singh geldi.

Hindistan, 28 eyalet ve 7 birleşik bölgesiyle daha ademi merkezi. Çin ise nerede ne fabrikası kurulacağının kararını bile Pekin’den alacak kadar merkezi.

İki ülke arasında yıllardır süren bir sınır anlaşmazlığı vardı. Hatta 1962’de bu yüzden savaşmışlardı da. Geçen yıl, iki ülke, bir ortaklık anlaşması imzaladı. Çin, Sikkim Eyaleti üzerindeki hak iddiasından vazgeçti.

Tam ilişkileri iyice ısınmaya başlamışken ABD Başkanı Bush, apar topar Yeni Delhi’ye gitti. Ve Hindistan’a, yürüttüğü nükleer program yüzünden sekiz yıldır yaptırımlar uygularken, Hintliler ile nükleer teknoloji transferine izin veren bir işbirliği anlaşması imzaladı. Hindistan’ı, Çin’in; Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’la kurduğu Şanghay İşbirliği Örgütü’ne bırakmak istemedi. Çin ve ABD arasında süren çekişmede Hindistan daha orta yolcu. Ama her iki ülkenin de uluslararası siyasetteki ağırlıkları giderek artıyor.

İŞ DÜNYASI

En zengin Hintli, daha zengin

İş kurmak için gereken bürokratik işlemler, Hindistan’da ortalama 89 gün, Çin’de 48 gün sürüyor. Hindistan’da finansal yapı, daha çok küçük ve özel firmaları destekliyor. Çin ise kolektif sahipli şirketler olan, TVE denilen ufak işletmeler yerine devletin sahip olduğu SOE denilen büyük işletmelere ağırlık veriyor. Çin’in hammaddeye dayalı üretimine göre, Hindistan küresel rekabet gücü olan şirketleriyle öne çıkıyor. Böylece Hintliler, dışarıda yatırımlara yöneliyorlar. Tıpkı geçen hafta Abdi İbrahim ilaç firmasına yüzde 50 ile ortak olan Strides Arcolob gibi... Ya da Arcelor’u almaya çalışan Mittal gibi...

Hintli Lakshmi Mittal’e (55) ait olan Mittal, bugün ton bazında dünyanın en büyük demir çelik üreticisi. Lakshmi Mittal de, 25 milyar dolarlık servetiyle Forbes’un listesine göre dünyanın en zengin 3. kişisi. Bajasthani adlı bir kasabada 20 kişilik fakir bir ailede doğdu. Son 15 yılda 20’ye yakın demir çelik işletmesini satın aldı. En son Fransızların Arcelor şirketine 33 milyar dolar teklif etti ama Fransızlar "resistance" gösterdi.

Çin’in en zengini ise The Economist dergisine göre yine sıfırdan başlayıp Hong Kong’da 18.8 milyar dolarlık bir servete ulaşan, ucuz ayakkabı ve plastik saat üreticisi Li Ka-shing (77). O da Forbes listesinde 10. sırada. Li, servetini Hong Kong’da yapmış. Kıta Çin’inde yeni ekonomik düzen içinde en fazla zenginleşmiş kişi ise Wong Kwong Yu (36) adlı bir elektrikli alet satıcısı. Şu anda emlak işi de yapan Wong’un 1.7 milyar dolarlık bir serveti var. Golf oynamasını bilmiyor.

İNSAN HAKLARI

Çin’in ihlalleri bitmiyor

Uluslararası insan hakları örgütleri, sürekli Çin aleyhine raporlar yayınlıyorlar. Tek parti yönetiminin genel seçimleri yapmaması, ülkede bağımsız bir yargı olmaması, internetin katı biçimde sansür edilmesi, bağımsız sendikaların yasak olması ve azınlıklara baskı uygulanması bu raporların ana başlıkları. Özellikle Müslüman Uygurlara ve Tibetlilere yapılanlar. Pekin, kendisine karşı herhangi bir hoşnutsuzluğu "ayrılıkçılık"la eş tutuyor. Çin kanunlarına göre de bunun karşılığı ölüm cezası. Çin’de ölüm cezasıyla ilgili istatistikler devlet sırrı. Ancak Uluslararası Af Örgütü’nün elde ettiği gayri resmi rakamlara göre Çin’de sadece 2003’te 1060 kişi idam edildi. İşin başka bir boyutu da, Çin’in Sudan, Birmanya ve Nepal gibi ülkelere kontrolsüzce silah satması.

Hindistan’ın da Çin kadar olmasa bile iyi bir insan hakları siciline sahip olduğu söylenemez. Hindistan konusunda yaşanan en büyük sıkıntı, güvenlik kuvvetlerini sorumluluktan koruyan ve polisin şüphelilere sorgu sırasında işkence yapmasına izin veren yasalar. Ayrıca Hindistan güvenlik kuvvetlerinin çatışma bölgelerinde insan haklarını ihlal ettiğini gösteren çok sayıda örnek var. Ülkedeki katı kast sistemine ve dinlere dayalı ayrımcılığa karşı yeterince engellemede bulunmuyor oluşu da, Hindistan’ın eleştiri aldığı başka bir konu. Yine de, Hindistan’ın Çin’e göre daha demokratik bir rejime sahip olduğu birçok uzman tarafından kabul ediliyor. Bazıları ise bu kadar kozmopolit bir ülkenin zaten başka da bir seçeneği olmadığını düşünüyor.

SPOR

Çin 63 - Hindistan 1

2004 Atina Olimpiyatları’nda Çinli sporcular, 32 altın, 17 gümüş ve 14 bronz madalya kazandı. Toplam 63 madalya ile Çin, ABD (103) ve Rusya’nın (92) ardından üçüncü oldu. Hindistan ise tüm oyunlarda sadece tek bir gümüş madalya alabildi. Atıcılık alanında yarışan Binbaşı Rajyavardhan Singh Rathore’du kazanan. Üstelik bu, ülkenin tarihi boyunca Olimpiyatlar’da aldığı ilk bireysel gümüş madalyaydı. Halbuki bir ay sonra yine Atina’da bu sefer Enformasyon Olimpiyatları yapıldı ve Hindistan ekibi bir gümüş, iki bronz madalya aldı. Anlaşılabileceği gibi, spor, Hindistan’da pek yaygın değil. Hintlilerin en çok takip ettikleri oyun, İngilizler’den kalma kriket. En ünlü sporcuları da kriket oyuncusu Sachin Tendulkar (33).

Ancak Çinliler, Hintlilerin aksine spora beş yıllık kalkınma planı ciddiyetinde yaklaşıyor. Halterden atletizme, tenise her alanda dünyanın en iyi sporcularını yetiştirmek için özel programlar uyguluyor, tesisler kuruyorlar. 2008’deki Olimpiyat Oyunları’nın Pekin’de yapılmasını sağlayarak bu alanda bir başarı daha kazandılar. Şu anda ülkenin en popüler sporcusu, 2002’den beri Amerika’da NBA Ligi’nde oynayan, 2.26’lık dev pivot Yao Ming (26). Houston Rockets’ta oynayan basketbolcu yüzünden, bütün Çin, NBA seyredip Rockets’ı destekliyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!